Gece hiç iyi uyuyamamıştım. Özeliklede o garip rüyayı gördükten sonra. Aslında ben de neden bir rüya beni bu kadar etkiledi bilmiyorum. Şu anlık bu konu hakkında düşünmeyi bırakıp hızlıca hazırlansam iyi olucak galiba.Youra benden önce giyinip odadan çıkmıştı. Çıkmadan önce de bana kendi elbiselerinden birini vermişti. Buraya ilk geldiğimde ki giyindiğimden yüz kat daha güzel ve kaliteliydi. Zengin olmak böyleymiş demek.
Üstümü giyindikten sonra saçımı yapmaya başlamıştım. En son seçtiğim bir saç tokasını da takıp odadan çıkıp beni bekleyen Youra'nın yanına gittim.
"Soyeon! Çok güzel olmuşsun!"dedi beni baştan aşağı süzerek.
"Abartma canım, hem sen daha güzelsin."dedim gülümseyerek. Dünki giyindiği şık elbisenin aksine bugün dün prenslerin üstünde gördüğümüz siyah elbiseye benzer birşey giyinmişti ve saçlarını at kuyruğu yapıp örmüştü. Böyle bile harika görünüyordu.
"Hazırsan o zaman çıkalım."
Birlikte farklı ve karışık kulvarlardan geçmeye başladık. Beni kütüphaneye bıraktıktan sonra o da askerlerin atreman alanına gidecekti yani tek başıma kalacaktım.
"Kütüphanede çalışmamda bir sorun yok, değil mi?"diye sordum. Şu an oraya gidiyorsak sorun yok demektir ama ben yinede emin olmak istiyordum.
"Hayır yok, merak etme. Yani sanırım..."
"Nasıl yani?"
"Şey...Dün sormaya zamanım olmadı bu yüzden şimdiki atreman zamanında Yoongiye soracaktım...Ama merak etme sorun çıkmaz. Ben onu ikna ederim."
"Sen öyle diyorsan..."
Işlerin böyle olması beni daha da tedirgin etmişti ama yapacak birşey yoktu.
Birkaç saniye sonra bol miktarda kitap olan bir odaya girmiştik.
"Işte burası, sarayın kütüphanesi. Burda tüm dünyadan gelen kitaplar var. Iyice bak. Şimdi benim gitmem lazım, geç kalıyorum. Bugünlük sakın burdan çıkma ve çok dikkat çekmemeye çalış, tehlikeli olabilir. Burası hakkında çok şey bilmiyorsun."
"Tamam, sen merak etme. Başına is açmicam."
Yani umarım.
Youra gittikten sonra etrafta gezinmeye başladım. Gerçekten çok fazla kitap vardı, umarım aradığımı burada bulabilirim. Elime rasgele bir kitap aldım ve ilk sayfayı okumaya başladım.
Olamaz.
Bunu nasıl düşünemedim?
Ben...Bunu okuyamıyorum! Eski alfabe ve benim zamanımdaki alfabe aynı değil! Peki okumayı bilmeyen biri nasıl bir kütüphanede çalışabilir ki?
Arkamdan çıkan ayak sesleri ile kalp atışlarım hızlandı. Birisi gelmişti. Peki ben ne yapacaktım? Ya benden bir kitap bulmamı isterse? Acaba bayılma taklidi mi yapsam? Olmaz. Youra bana çok dikkat çekmememi söyledi. Ah...bittim ben.
Arkamı dönmem ile ikinci bir şok geçirdim. Önümde geç bir oğlan vardı, ama kötü olan şey üstündeki giyindiği kıyafetin dünki prenslerin giyindiği ile aynı olması!
Neden bir pres gelmek zorundaydı ki? Hem bu prens çok korkutucuydu. Bana kötü kötü bakıyordu.
"Buranın yeni çalışanı Seo Soyeon sen misin?"diye sordu.
Ismimi biliyordu! Tekrar ediyorum, ismimi biliyordu! Ama nasıl?
"Ben prens Yoongi, sana birkaç soru sormaya geldim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eternal Love|KTH
Fanfiction"Seni hep seveceğim Soyeon. Aşkımız sonsuz olacak ve tarih kitapları bizim büyük aşkımızdan bahsedecek. Sana söz veriyorum." ° ° ° ° Bazen dediğiniz bir şeyden yıllar sonra pişmanlık duyarsınız. Unutmayın, tek bir sözünüzle herkesin kaderini değişti...