Taehyung
Atlarımıza binip yola çıkmıştık. Yakında dolunay olduğu için gece olmasına rağmen etrafı rahatça görebiliyorduk.
Yoongi hyungun araştırmaları sayesinde yerlerini tespit etmiştik. Gelmemize az kalmıştı.
"Namjoon yok mu?"
"Hayır, onu çağırasım gelmedi."
Kaldıkları terk edilmişe benzeyen büyük eve gelene kadar kimse daha fazla konuşmadı. Atları biraz uzağa bıraktık, ses çıkarmasınlar diye.
Etraf sesizdi, ama Yoongi hyung'un dediğine göre içeride adamların bir kısmı saklanıyormuş.
"Peki, şimdi hepimiz farklı yönlerden gidip Jimin'i kurtarmaya çalışacağız. Eğer birisi açığa çıkarsa dövüşüp zaman kazanmaya çalışsın. O zamana kadar diğerleri kargaşadan faydalanıp Jimin'i bulup hemen çıkarsın ve hep beraber hızlıca ayrılalım. Tabi eğer biri zorlanıyorsa ve tehlikedeyse yardım edin. Birini daha kaybedemeyiz."
Yoongi hyung'un sözlerinden sonra hızlıca evin arkasına dolanıp sesizce girebileceğim bir yer aradım. En sonunda bir yer buldum, açık bir kapı gibi birşey vardı. Pek iyi bir halde görünmüyordu yani oradan geçmek gerçekten kolay olacaktı. Etraftan savaş sesleri ve bağırışmalar çıkmaya başlamıştı, acele etmem gerekiyordu.
Tamda kapıyı geçeceğim an birden biri yanımdaki kişiye bir ok attı. Yanımda bir adam olduğunu fark etmemiştim bile. Arkamı döndüğümde Jungkook'u gördüm. Arkasındanda adamlar geliyordu.
"Sen git, ben hallederim bunları."dedi ve savaşmaya başladı. Etrafında çok fazla adam vardı, tek başına başa çıkabilir miydi bilmiyorum ama yinede içeriye girdim. Jimin'i kurtarıp ona sonra yardım ederdim.
Içeriye girdiğimde kimse yok gibiydi. Büyük ihtimalle hepsi dışarıya çıkmıştı burayı korumak için. Hızlı olmam gerekti. Birkaç odaya baktıktan sonra sonunda birşey bulmuştum. Küçük bir odanın içinde kafasına çuval geçirilmiş biri vardı. Yaralı gibiydi, etrafta kan vardı.
Yanına gelip çuvalı çıkardığımda birkaç adım geriye adımladım. Ölmüştü. Ama Jimin değildi. Benziyordu ama Jimin'i böyle öldüremezlerdi. Içimden suçu olmayan ama yinede vahşice öldürülen bu adama üzülmüştüm, aslında o kadar da umurumda değildi. Sadece midemi bulandırmıştı.
Etrafa bakınmaya devam ederken dışarıdan bir ses çıkmıştı, birisi konuşuyordu. Hemen aynı pencereden atlayıp sesin geldiği yöne koştum. Arkamdan gelen Jungkook'u da fark etmiştim. Sanırım kendi başına halledebilmişti, benim kadar olmasada güçlüydü sonuçta.
"Gerçekten böyle bir saldırı yapacağınızı bilmediğimi mi sandınız? Hahaha, ne aptalca bir hareket. Küçük prensimizi dahada zor bir duruma soktunuz."
Geçenki yüzü kapalı olan adamdı konuşan. Yanında Jimin'i de görmüştüm, ama bilinci yerinde değildi ve, gerçekten berbat bir haldeydi. Etrafta çok sayıda cansız beden vardı, bizimkiler iyi iş çıkarmıştı ama yinede Jimin'i kurtaramamıştık, yine.
"Ama çok anlayışlı bir insan olduğum için size bir teklif sunacağım."
"Ne istiyorsun söyle."dedi Yoongi hyung soğuk bir tonda.
"Ben size prens Jimin'i vereceğim, sizde bana karşılığında prens Taehyung'u vereceksiniz."
Ne? Ben mi?
Kısa bir süre sessizlik oluştu. Sanırım kimse bunu demesini beklemiyordu. Sessizliği bozan Yoongi hyung oldu.
"Hahaha, ciddi misin sen? Gerçekten böyle bir şeyi kabul edeceğimizi mi saniyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eternal Love|KTH
Fanfiction"Seni hep seveceğim Soyeon. Aşkımız sonsuz olacak ve tarih kitapları bizim büyük aşkımızdan bahsedecek. Sana söz veriyorum." ° ° ° ° Bazen dediğiniz bir şeyden yıllar sonra pişmanlık duyarsınız. Unutmayın, tek bir sözünüzle herkesin kaderini değişti...