Jungkook
Taehyung, Jimin, Hoseok, Yoongi hyung ve ben saldıran insanların peşinden gidiyorduk. Ormana kadar onları izlemiştik.
"Jimin ve Hoseok diğer taraftan gittiler, onları kıstırabiliriz. Unutmayın, yüzleri tamamen kapalı olan iki adamı öldürmeden yakalamalıyız"dedi Yoongi hyung koşmaya devam ederken.
Biraz daha ilerledikten sonra siyah uzun kıyafetler giyinen adamları fark ettik. Bunlar onlardı. Yavaş adımlarla yakındaki ağaçlara saklandık ve Yoongi hyung işaret verince saldırdık.
Oklarım sayesinde iki adamı hemen öldürmüştüm bile, Yoongi hyung ve prens Taehyung'da kılıçlarıyla birkaçını öldürmüştü. En sona kalan yüzü neredeyse tamamen kapalı olan adamın boynuna kılıcı dayamıştı prens Taehyung.
"Düğünümde karmaşa yaratıp öyle kolayca kaçabileceğinizi mi sandınız cidden? Hahaha!"diyip alaycı bir tonda güldü ve sonra korkutucu bir şekilde adama bakmaya başladı Yoongi hyung. Yakaladığı insanlara böyle davranmaktan zevk alıyordu.
"Anlat şimdi. Amacınız neydi ve kimsin."
Sesizlik. Sanırım bu adam canına susamıştı.
"Eğer konuşmak istemiyorsa sorun değil hyung, onu sarayda konuştururuz elbet."dedim adama yaklaşarak.
Tam o sırada birkaç metre öteden bir adam belirdi ve bağırarak konuştu.
"Eğer o adamı bırakmazsanız küçük prensinizi son görüşünüz olur."
Karşıdaki adam bir eliyle Jimin'i tutup aynı anda ağzını kapatıp diğer eliylede boynuna bıçak dayamış bize bakıyordu. Buna nasıl cürret eder? Işte şimdi işi bitmişti.
"Jimin'i hemen bırak yoksa seni gebertirim pislik herif!"
Sinirle adama doğru ilerlemeye başladım. Ama ben bir adım atar atmaz adam elindeki bıçakla beraber hafifçe Jimin'in boynunu çizmişti.
Yaptığı şeyle beraber dona kalmıştım. Jimin'i incelediğimde eski yarasının kanadığını fark ettim. Bu adam delirmişti.
"Eğer biriniz bir adım daha atarsanız bu sefer bıçağım daha keskin olur."
"Peki, adamı vereceğiz ama sizde bize Jimin'i vereceksiniz."dedi Yoongi hyung sakin bir tonda. O da en az benim kadar endişeliydi ama göstermemeye çalışıyordu.
"Tamam, ama önce siz adamı bana verin."
"Peki."
Prens Taehyung Yoongi hyung'a doğru dönüp fısıldadı.
"Ne yapıyorsun hyung? Ya bizi kandırırlarsa? O zaman ne yapacağız?"
"Başka çaremiz mi var sanıyorsun Taehyung? Şu an pazarlık yapacak durumda değiliz. Onlar bu adamdan vazgeçebilir ama biz Jimin'i ölüme terk edemeyiz."
Prens Taehyung uzun bir iç çekip adamın boynuna dayadığı kılıcını çekti ve adamı bıraktı. Adam bize doğru dönüp sırıttı ve diğerinin yanına gitti.
"Harika, şimdi küçük prensi koruma olarak yanımıza alıyoruz. Eğer bizi takip ederseniz ne olur hatırlatmama gerek yok degil mi, haha."
Gözlerimi kapayıp kendimi bir ağaca dayadım. Böyle olacağını hepimiz tahmin etmiştik. Peki şimdi ne olacaktı? Jimin'in daha eski yaraları iyileşmemişti ve şimdi kim olduğunu bilmediğimiz adamlar onu kaçırmıştı, kim bilir ne yapacaklardı.
"Taehyung! Hyung! Sonunda sizi buldum."
Hoseok hyung nefes nefese kalmış bir şekilde yanımıza gelmişti, yüzündeki endişeli ifade herşeyi anlatıyordu ve ne diyeceğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eternal Love|KTH
Fanfiction"Seni hep seveceğim Soyeon. Aşkımız sonsuz olacak ve tarih kitapları bizim büyük aşkımızdan bahsedecek. Sana söz veriyorum." ° ° ° ° Bazen dediğiniz bir şeyden yıllar sonra pişmanlık duyarsınız. Unutmayın, tek bir sözünüzle herkesin kaderini değişti...