Sherlock Holmes'ün Dönüşü | 12

237 10 0
                                    

ABEY ÇİFTLİĞİ VAKASI


97' kışının dondurucu soğuk bir sabahıydı ki birinin beni omzumdan sarsmasıyla uyandım. Holmes'tu bu. Elindeki mum, üzerime eğmiş olduğu heyecanlı yüzünü aydınlatırken bir şeylerin olduğunu anladım.

"Hadi, Watson, çabuk kalk!" diye konuştu. "Oyun başlıyor. Tek kelime etmek yok! Hemen giyinip geliyorsun!"

On dakika sonra, sessiz sokakların arasında bir arabayla Charing Cross İstasyonuna doğru yol alıyorduk. Kış sabahının ilk ışıkları belirmeye başlamıştı ve Londra'nın rengârenk, pis kokulu isiyle çevrili halde arada bir yanımızdan geçen buianıklaşmış, hatta silikleşmiş işçilerin şekillerini hayal meyal seçebiliyorduk. Holmes, paltosuna sarınmış bir halde sessizlik içinde oturuyordu ve ben de aynısını yapabilmekten dolayı memnundum çünkü hava çok soğuktu ve ikimiz de henüz bir şey yememiştik. İstasyona varıp sıcak çaylarımızı içene ve Kentish trenindeki yerlerimizi alana kadar tam olarak ısınmış değildik ve ancak o zaman Holmes konuşmaya, bense dinlemeye hazırdım yeniden. Holmes cebinden bir kâğıt çıkarıp üzerindekileri yüksek sesle okumaya başladı:

"Abbey Çiftliği, Marsham, Kent, 3.30 a.m.[]

SEVGİLİ BAY HOLMES, son derece özel olacağa benzer bir vaka konusunda bana hemen yardıma gelmeniz beni çok sevindirecektir. Tam sizin hoşlanacağınız türden bir şey. Hanımefendiyi serbest bırakmanın dışında, onları nasıl bulduysam her şeyin öyle bırakılmasını sağlayacağım, ama bir anınızı bile boşa harcamadan hemen buraya gelmeniz için size yalvarıyorum; Sir Eustace 'i burada tutmak çok zor.

Saygılarımla, STANLEY HOPKINS."

"Hopkins şimdiye kadar tam yedi defa yardımımı istemiştir ve her defasında da haklı olduğu ortaya çıkmıştır," dedi Holmes. "Yanılmıyorsam vakalarının her biri senin koleksiyonundaki yerlerini aldı ve itiraf etmek zorundayım ki Watson, seçmek konusunda, yazılarında hoş bulmadığım bir takım şeyleri telafi eden bir yeteneğin var. Bilimsel birer deney yerine her şeye bir hikâyeymiş gibi yaklaşmayı tercih etmenin yarattığı vahim durum, son derece öğretici, hatta ispat ve kanıtlar açısından klasik bile olabilecek çalışmaların doğma şansını tamamen yok ediyor. Okuyucuyu belki heyecanlandıracak, ama asla bilgilendirmeyecek sansasyonel ayrıntıların üzerinde durabilmek için, tam bir ustalık ve yetenek gerektiren çalışmaların üzerinde hiç durmuyor, önemsizlermişçesine onları geçiştiriyorsun."

"Neden kendin yazmıyorsun o zaman?" dedim, biraz kırgın bir sesle.

"Yazacağım, sevgili Watson, yazacağım. Şimdilik, senin de bildiğin gibi oldukça meşgulüm, ama son yıllarımı, dedektiflik sanatının tamamını kapsayacak bir kitap yazmaya adayacağım. Görünüşe göre yeni araştırmamız bir cinayet vakası."

"Stanley'nin bahsettiği Sir Eustace'in ölmüş olduğunu mu düşünüyorsun yani?"

"Bana kalırsa öyle. Hopkins'in yazısı büyük ölçüde heyecan yansıtıyor ve duygusal bir adam olmadığını biliyorsun. Evet, şiddet kullanılmış olduğu, cesedin de teftiş için orada bırakıldığı kanısındayım. Sıradan bir intihar olayı olsa Hopkins beni çağırmazdı. Hanımefendiyi bırakmak konusunda gelince de, bu trajik olaylar olup biterken odasına kilitlenmiş olması mümkün. Yüksek sosyeteyi içeren bir olay Watson; kalın kâğıt, 'E.B.' monogramı, aile arması ve pitoresk adres. Arkadaşımız Hopkins'in yine ününe uygun davranacağını, ilginç bir sabah yaşayacağımızı sanıyorum. Suç, dün gece on ikiden önce işlenmiş"

"Bunu nereden bilebiliyorsun ki?"

"Trenlerin kalkış saatlerini takip edip, zamanları hesaplayarak. Yerel polise haber verilmeliydi, Scotland Yard' la bağlantı kurmak zorunda kaldılar, Hopkins dışarı çıkmak zorundaydı, sonra bir de beni çağırma işi vardı. Bütün bunlar bir gecelik iş yapar. Neyse, Chislehurst İstasyonuna vardık işte, sorularımız yakında cevaplarını bulacak."

Sherlock Holmes - 2. CiltHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin