Sherlock Holmes'ün Dönüşü | 6

290 11 0
                                    

KARA PETER


Dostumu, fiziksel ve zihinsel anlamda '95 senesindeki kadar rahat gördüğümü anımsamıyorum. Ününün giderek yayılması, beraberinde çalışma temposunun artmasını da getirmişti. Baker Sokağı'ndaki alçakgönüllü eve gelen tanınmış kişilerin değil adlarını açıklamak, kim olduklarına ilişkin imada bile bulunsam bu, ciddi bir kabahat olarak kabul edilmelidir. Yalnızca sanatını yapmak isteyen bütün büyük sanatçılar gibi Holmes da mesleğini icra etmek istiyordu. Olağanüstü hizmetlerinin karşılığında Holmes'un ödül istediğine hiç tanık olmadım; tek istisna "Holdernesse Dükü" olayıdır.

Yaşadığı dünyadan farklı bir tarzı vardı, bazen vurdumduymaz bazen de tuhaf oluyordu. Zengin ve iyi konumdaki çok sayıda insanın sorunlarına sırf ilgisini çekmediği için burun kıvıracak kadar vurdumduymaz; buna karşın kendi aklına meydan okuma olarak algıladığı dramatik ve ilginç unsurlarla çevrelenmiş bir olayı, daha alçakgönüllü müşterisini kırmayarak haftalarca inceleyecek kadar da tuhaftı.

'95 yılı akılda kalacak bir yıldı; Papa'nın özel ricasıyla çözüme kavuşturduğu Kardinal Tosca'nın beklenmedik ölümüyle ilgili ünlü araştırmasından tutun da Londra'nın başına bela olan kanarya eğitmeni Wilson'ın tutuklanmasına kadar varan çok sayıda ilginç ve tuhaf olay meydana gelmişti.

Bu çok önemli sayılan iki olayın hemen sonrasında Oduncu Sığınağı'nda meydana gelen trajedi ve Kaptan Peter Carey'in ölümünün etrafındaki gizemle ilgili konuya el attı. Sherlock Holmes'u anlatan bir yapıtta, bu tuhaf olayın yer almaması o yapıtın henüz tamamlanmadığı anlamına gelir.

Arkadaşım, Temmuz ayının ilk haftasında sürekli olarak zamanını ev dışında geçirmeye başladığından onun yeni bir şeylerin peşinde olduğunu anlamıştım. Tam da bu dönemde oldukça kaba saba birtakım adamların eve kadar gelip Kaptan Basil'i sorması, Holmes'un bu seferki çalışmasında yeni bir kimliğe büründüğüne en iyi kanıttı. Londra'nın çeşitli bölgelerinde kimliğini gizlemek için kullandığı benim bildiğim en az beş kadar küçük barınağı vardı Holmes'un. Bana ilgilendiği şeyle ilgili şimdilik bir bilgi vermiyordu, ben de öğrenmek için onu zorlayacak değildim, zaten böyle bir alışkanlığım da yoktu. Fakat daha sonra bu gizemli araştırmasına ilişkin bana verdiği ilk dişe dokunur işaret gerçekten de çok ilginçti.

Sözünü ettiğim gün Holmes, erkenden evden çıkmış, yalnız başıma kahvaltı masasına oturduğum sırada da dönmüştü. Kafasında şapkası ve koltuğunun altında da oldukça alelade bir şeymiş gibi, şemsiye niyetine taşıdığı bir zıpkın vardı.

— Ulu Tanrım! Holmes, diye heyecanlandım birden. Bununla Londra'da gezinmiyorsun sanırım?

— Kasabaya kadar gittim yalnızca.

— Kasabaya mı?

— Üstelik iyice acıkmış durumda olduğumu söylemeliyim. Kahvaltıdan önce yapılan sabah sporunun çok faydalı olduğu anlaşılıyor, sevgili Watson. Bu sabah sporunun nasıl bir şey olduğu konusunda fikir sahibi değilsin henüz.

— Uzak dursun benden. Denemeye niyetim yok.

Holmes, kahvesini koyarken gevrek gevrek gülüyordu.

— Alladyce'ın dükkânının arka tarafında olanları görseydin, karşına şöyle bir manzara çıkacaktı: Tavandaki kancaya asılı halde ölü bir domuz ve ona çılgın gibi elimde tuttuğum bu aletle vuran üzerinde gömlek olan bir adam. Bu adam benden başkası değildi. Bütün denemelerim boşa gitmişti; çünkü bütün uğraşlarıma karşın domuzu tek bir darbeyle delmenin olanaklı olmadığına kesinlikle ikna oldum. Denemek ister misin?

Sherlock Holmes - 2. CiltHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin