9.Bölüm: Satılık Ev

120 17 6
                                    

Düşmemim etkisiyle kolumda sanki çekiçle vuruluyormuş gibi bir acı hissetmiştim. Acıdan dolayı bağırmamak için kendimi zor tutmuştum. Bu dikkatsiz adam da neyin nesiydi böyle? Görmüyor muydu halimi?

"İyi misiniz Bayan Wright?" Yerde oturur pozisyondaydım, soyadımı bilen sakar adama kafama çevirdim. Eğilmişti o da, beni kaldırmaya çalışıyordu. Adam bana çarpan gerizekalının abisiydi, bir çok kez özel muhabbetimiz olmuştu. İsminin Alan olduğunu bildiğim adamla kazadan sonra bir çok kez görüşmüştük. Şikayetimi geri almamı, gençken kanlarının kaynadığını, cahillikten felan bahsedip durmuştu.

"İyiyim." Sağlam olan kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı. "Teşekkür ederim"

"Özür dilerim bayan Wright." Yüzünde yalancı bir gülümseme vardı ve hiç samimi olmadığını hissettim birden. Adamın şu an bile aklında şikayet konusunun olduğunu biliyordum, tahmin edebiliyordum en azından.

"Bayım, şikayetimi en yakın zamanda geri alacağım." Cümlemi söylerken aklıma yine bugün yaşananlar gelmişti, tüylerimin diken diken olduğunu farkettim.

"Gerçekten mi? Will'in başaracağını biliyordum. Sağolun Bayan Wright."

"Will, doğru ya (!) O lanet olası arkadaşının başardığı tek şey kırık olan kalbimi daha fazla kırmak oldu. Şimdi mağazaya girmek istiyorum, iyi akşamlar." Mağazaya girdiğimde etrafa göz gezdirdim ve hediye olarak alabileceğim tek şeyin saat olabileceği kanısına vardım. Lacivert kordonu olan spor tarzda saati elime aldığımda aklıma Will geldi, onunda buna benzer saati vardı ve ben sırf bunun yüzünden kıskançlık krizlerine girdiğimi hatırladım.

(2008)

"Will, lütfen o saati çıkar bak son kez diyorum." Karşımda oturmuş saatiyle oynarken bana bakıyordu. Bense odanın içinde sinirden volta atıp duruyordum.

"Beğendim." Sinirlerim daha fazla alt üst oluyordu, kıpkırmızı olmuştum nerdeyse imkanım olsa şuracıkta boğardım onu. Bugün doğum günü olduğu için ona karşı uysaldım ama çok sürmeyeceğine bahse girebilirdim.

"O kolundakini kim aldı beyefendi?" Sesimdeki alaycı tonu anlamasını istiyordum. "Angela aldı." Daha sert ve bağırarak konuşmuştum bu sefer. Kıskançlık krizi dedikleri şeyi tam anlamıyla yaşıyordum. Will'in konuşmasına fırsat vermeden devam ettim. "O kızın sana olan hisleri hakkında benim gayet iyi fikrim var merak etme."

"Kıskanacak bir şey olduğunu sanmıyorum."

"Tamam William. Tamam. Kahretsin tamam. Birşey demiyorum sana ne halin varsa gör tamam mı?" Odanın çıkışına yönelmiştim, sinirden gözlerim dolmuştu. "Görüşürüz." Tam çıkacakken kolumdan tuttu ve beni kendisine çevirdi.

"Çıkarıyorum bak." Saati kolundan çıkardı ve yatağının üzerine fırlattı. "Senden değerli değil ya. Tamam kızma artık." Bana sarıldığında tüm kızgınlığım yok olmuştu. "Pilli bebeğim, sen hep benim yanımda ol başka hiç bir şey önemli değil." Sarılmasına karşılık vermiştim bende ona sıkıca sarmıştım kollarımı. Kulağıma "seni seviyorum" diye fısıldadığında ise başımı hafif geri çekmiş, dudaklarımı onunkilerle birleştirmiştim.

Saatin parasını kasaya ödedikten sonra mağazadan çıkıp bara gitmek için ters yöne döndüm. Bar çok kalabalıktı ve arkadaşlarımı bulmam için bile etrafa uzun süre göz atmam gerekti. Sonunda sesli bir şekilde kahkaha atıp birbirleriyle şakalaşan kalabalık grubun onlar olduğunu anladım ve yanlarına gittim. Beni gördüklerinden sevinmişlerdi ve hepsiyle sıra sıra sarıldım. Bar gürültülü olduğu için bağırarak konuşmak zorundaydım yoksa başka türlü duyulmazdı sesim. "Chris mutlu yıllar, bu sana." Elimdeki kutuyu uzattım ona, aldığında gülümsedi ve teşekkür edercesine başını salladı. Doğum günü partisinde olmamıza rağmen şu anda pasta kesilmeyecekti. Sarah'a nedenini sorduğumda "Çocuk muyuz biz Alexandra?" diyerek artistliğini ortaya koymuştu.

PİLLİ BEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin