4.Bölüm: Unutulmaz

328 43 24
                                    

Will'i unutmak için kendi kendime bir karar alalı 3 gün olmuştu. Tüm dergileri, posterleri, kartları, onunla ilgili kağıttan olan şeyi yaktım. Ama onun elinden bana gelen şeyleri, yani yetimhane yıllarından bana yaptığı resimleri, yazdığı mektupları ve kolyeyi atmaya gönlüm el vermedi hiç. Onlar benim bir parçamdı sanki, her gün bakıyordum onlara. Son 7 yıldır her gün hemde ve hala sıkılmamıştım. Her gün hayaller kuruyordum hatta. Tekrar bana döndüğünü felan işte..Neyse.

Sabah uyanıp, işe gitmek için kurduğum alarm beynimin içinde çalıyordu sanki. Dün gece geç yatmıştım ve şu an gözlerimi açmaya bile halim yoktu. Alarmı kapattım, zar zor kalkıp lavaboya girdim. Aynada ki yansımamı inceledim bir süre. Minyon tipli dedikleri kızlardandım, yaşımdan daha küçük gösteriyordum. Biraz olgun görünmek için saçlarımı sarıya boyattığım halde aynıydım. Düşüncelerimden ayrıldım, elimi yüzümü yıkadım ve lavabodan çıktım.

Kahvaltımı da yaptıktan sonra, işe gitmek için yola koyuldum. Dışarısı serindi, rüzgar içime işliyordu saçlarımı geriye doğru savuruyordu itiraf etmeliyim ki böyle durumlarda kendimi hep model gibi hissediyorum. Üzüntümün getirdiği psikolojiden midir bilmem ama simsiyah giyinmiştim. Gözlüğüm dair herşeyim simsiyah..

İşyerim olan, halk kütüphanesinde kıyafet zorunluluğu olmadığı için hergün farklı giyinebiliyordum. Ve bu, işimi sevmem için bir neden daha sunuyordu bana. Kütüphane ile evimin arasında yürüme mesafesiyle yaklaşık 15 dakika vardı. Haftanın altı günü aynı yolları yürümekten çok sıkılmıştım artık ama daha iyi bir iş bulana kadar elimden gelen birşey yok malesef. Ve eminim ki şu an kütüphane görevlisi olmaktan başka yapabileceğim tek şey eskortluktu sanırım.

"Alex!" Tanrım.. ben bu iğrenç sesi her gün duymak zorunda mıydım?

"Ne var Matt?" Kovsam gitmez, hakaret etsem küsmez, yüzsüz, yılışık, gerizekalı bir insandı işte.

"Naber?" Gözlerimi devirdim, iç çektim.

"Matt, işe gidiyorum, beni rahat bırak."

"Alex, balkonda yaktığın ateş neyin nesiydi?" Lanet olsun ki Matt, ev sahibinin oğlu olduğu için hayatımın yüzde ellisinden haberi oluyordu. Hatta geçen sene iç çamaşırlarımı kurutmak için küçük demirlere koyarken 'İşte benim kızım! Alex seni ne kadar istediğimi tahmin bile edemessin' demişti. Yukarı çıkıp, burnuna yumruk atmam sadece 5 dakikamı almıştı tabi o ayrı mesele.

"Sanane Matt, işe geç kalıyorum çık önümden." Elimle onu ittirdim. Ama kaslı vücudu bir gram bile hareket etmedi, sadece elimi yorduğumla kaldım.

"Tamam, git. Ama unutma hala seni istiyorum" Bir adım gerileyerek bana yol verdi. Bişey demeden yanından ayrıldım, hızlı hızlı yürümeye devam ettim. Az önce olan neydi? 3 yıldır ilk defa Matt bişeyi kabullenmişti ve üzerine gitmemişti. Bu işte bir terslik vardı. Şaşkınlığımı yüzüme vurmamaya dikkat ettim.

Binaya gelmiştim en sonunda. Güvenlik görevlisi olan Sam'e hafifçe başımla selam verip yukarıya, masamın olduğu odaya çıktım. Hemen başlayıp işlerimi erkenden bitirmek istediğim için dünden kalan kitapları kaydettim. Kütüphanede görevim, yani tam olarak görevim insanlardan gelen kitapları bilgisayara geçirip, numaralandırmaktı. Ama bazen temizlik, bazense çay yapıyordum. Şikayetçi değildim, nasıl olabilirim ki? Şu an hayatta olmamı sağlayan yerdi burası ve son 5 yıldır diğer yuvam haline gelmişti kütüphanede ki ofisim. Ofisim dediğime bakmayın, küçücük, tek bir masa, bir sandalye ve bir berjer vardı içeride. Duvarlar ve perde benim seçimimdi, tüm canlı renkleri bir arada toplanmıştım bu iki şeyde.

Tüm gün boyunca sayısız insan kütüphaneye kitap getirdi ve bende içlerinden kütüphane için en uygun olanları seçip, bilgisayara kaydettim. Uygun olmayanlar ise biriktirilip, yetimhanelere, bakımevlerine vs. yerlere dağıtılıyordu. Aramızda kalsın ama bazen güzel çocuk kitaplarını bilerek dağıtıma veriyorum, çocuklar iyi okusunlar diye. Bu yaptığım öğrenilirse işten atılır mıyım merak ediyorum cidden.

PİLLİ BEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin