2-Kime Göre Normal

493 99 76
                                    


❤️Selam arkadaşlar inşallah kitabımı beğenerek okursunuz ❤️

Burası bana çok iyi gelmişti. Uyku düzenim, kahvaltım...

Evet bu söylediklerim diğer insanlar için rutin işlerdi ama normal yaşantım da hep aksattığım ya da önem vermediğim için yaptığımda da herkesin anormal gözle baktığı bir durumdu aslında...

Hem sayamadığım kadar okumamı bekleyen kitaplarım vardı benim.
Kimseye ihtiyaç duymuyordum ki. "Önceki hayatımda vardılar da ne olmuştu? Sever tipli görünen yada sevmeyi görev sanan insanlardan" .

Bir gün doktorum gelip " dışarıya çıkabileceğimi" söyledi. Demek ki onlarda sakin kalabileceğim kanaatine varmışlardı.

Haaaaa bu arada dostum yok diyemem, desem de ayıp olurdu.

Kitaplarım dan sonra en yakın arkadaşım ,sırdaşım olan kiraz ağacı vardı. Pencere önümde adeta benim için var olmuştu. 

Her şeyi o müjdeliyordu sadece  gerekenleri, fazlalık yoktu  onun felsefesinde . Bana kaldırabileceğim kadarıyla  yük vermiyordu . Düşünceliydi bana karşı yargılamadan, hesap sormadan dinledikten sonrada   gelip yüzüme vurmuyordu.

Sonbaharın, kışın ya da ilkbaharın geldiğini güzel şeylerden bahsederdi hep . Belli ki kendine görev edinmişti.

Ne zaman tanıştınız derseniz onunla tanışmam sonbaharda oldu.

Onunla dediğimi duyarsa alınırdı ama nasıl olsa siz gidip söylemezdiniz değil mi  ona " yok yok söylemezsiniz". Öyle hissediyorum  size güvenebilirim.

Kiraz ilk bana kışın geldiğini haber vermişti sonra ise ilkbaharın.

Dost olmuştum onunla dert taşım, sırdaşım, adeta benim karanlık kuyum olmuştu.

Kaç binlerce kez anlatmıştım da bir kere olsun demedi ki bana " sıkıldım artık anlattıklarından" sitemde  dahi bulunmamıştı, dili olsa derdi belki de, belki de değil elbette derdi " nerden çattık ya" Hatta bununla da kalmayıp söküp alın beni bu topraktan bu pencere kenarından.

Bir düşündüm de onunda mı toprağını kirletmiştim. Zehirliyor muydum ki ? "  derdimle kirazı"

Düşünceler ya bu gerçekçiliği olmayan ama insan oğlunun kafasında uydurduğu bir takım sapıtık cümleler. Sapıtık neydi?

Söylerken gülümsedim de biraz saçma ötesi bir şeydi galiba.

Bahçemizde küçükte bir havuz vardı, o havuz kiminin denizi kiminin ise akıp gitmesini istemediği umuduydu. Hiç kıpırdamadan sadece duruyordu orada.

Güneş hafiften içimizi ısıtırken " çok güvenmeyin bana" der gibi rüzgarıyla uyarıyordu! Tamda havamı, yerimi , hevesimi bulmuşken kitabımı açıp okumaya başlayacağım anda bir kız geldi yanıma.

Aldırmadım fazla  yeni okumaya başlayacak olduğum  kitabımın  merak arzusu sarmıştı içimi.. fakat hiç beklemediğim o anda sıska kız "anlat" dedi.

Şaşırdım mı? İrkildim mi? Korktum mu? O andan ne hissettim bilmiyorum. Sen kimsin der gibi baktım yüzüne. " bakma bana öyle boş boş anlat" dedi.

İçimden delimi ya dediğim o esnada bana bir gülme krizi tuttu. Kızda haliyle neye güldüğümü anlamamıştı. O da benim tepkime karşılık verir gibi ne yapıyor bu dercesine gözlerimin içine bakıyordu.

Sıska yapılı, saçları beline kadar uzanmış, gök mavisi gözleri olan kız elleriyle oynuyordu.
Cevap veremiyordum gülmekten de kızda anlamamıştı zaten neden güldüğümü. Eminim ki oda benim içimden geçeni söylemek istese de söyleyemiyordu galiba.

" Komik olan ne"? Sözüyle zor da olsa toparladım kendimi.

Haftada rutin bellemiş belirli günlerinde gelen doktorum ve mesaileri değişen hemşireler dışında buraya geldiğim günden bu yana kimseyle konuşmamıştım.

Birazda garipsemiştim galiba sıska kızın benimle konuşmaya çalışmasını. Ayıp ettiğimi anladım yüzü çok kötü olmuştu ve ona dönerek ah pardon hıhıh senlik bir sorun yok ortada dedim.

Belki de cevap verince yanımdan kalkıp giderde, kitabıma başlarım düşüncesiyle. Demiştim ya burada her şey düzen içindeydi ve ben zamanımı boşa harcayamazdım.

Ben keyifli bir kitap okumanın hayalini kurarken bu da nereden çıkmıştı şimdi? Gök mavisi gözleriyle baktı bana " anlat" dedi.

Ne diyor bu kız diyordum ama sormakta istemiyordum. Çünkü; gitmeye hiç niyeti varmış gibi durmuyordu.

Ne yapmalıyım da gider diye düşünürken " adım Neşe senin adın ne ? Senin karşı odanda kalıyorum . Kaç ay oldu birileriyle konuştuğunu görmedim tek yaptığın kitap okumak sıkılmıyor musun hiç okumaktan"

- Onlarca kelime kuruyordu sohbeti baktım ki çok uzayacak ve haddinden  fazla konuşuyor diye düşünürken birden yalnızlıktan sıkılmadın mı? diye sordu. Düşünmeme bile izin vermiyordu.  Sabrım kalmamış sinirlenmeye başlamıştım. Dayanamayıp nereden biliyorsun ki yalnız olduğumu diyerek karşılık verdim  sert  ses tonumla. Küstahça" Ovvv! en azından karşılık verdin zahmet edip" deyiverdi karşılığında. Bakarmısın dedim kendime birde ukala sanki zorundaymışım da sıska kıza cevap vermeye hem gelip destursuzca oturan kendisi hem de kalkmış laf söylüyordu. Neymiş cevap vermediğim için suçlu benmişim.

Anladım ki laftan sözden anlamıyor iyi günler deyip kalktım yanından.  Uzaklaşırken yanından  arkamdan bağırdı. " Heyyy sıkılırsan 324. Odadayım". Sanki sordum ya! çattık diyerek hızlı adımlarımla oradan uzaklaştım. Resmen sinirlerimle oynamıştı . Üstelik bir kelime bile okuyamamıştım onun yüzünden.

Odama geldiğimde yemek saati çoktan gelmişte geçiyordu.  Baktığımda servisim odama getirilmişti bile bir avuç ilaçlarımla. Hemen yapmam gereken rutin işlerimi yapıp kiraza anlatmalıydım olanları. Yemeğimde mercimek ve patatesli köfte vardı. Bir güzel mideye indirip ardından ilaç denilen avuç dolusu hapları zorlukla su yardımıyla boğazımda kalmadan içmeyi başarabilmiştim. Normalde almış olsaydım bu ilaç topluluğunu "intihar" ediyor derlerdi gülünç olan bir tarafı da buydu galiba...Gerçi ne normal ne anormal unutmuştum da.

Sahi kime göre normaldik? Doktorlar tarafından baktığımızda yapılması gerekenleri yaptığım için normal ama dış gözler tarafından bakıldığında ise  bu ilaçları aldığım için anormal.

Hemen kirazın yanına gidip pencereyi açtım kapalı olunca duyamayacak edasıyla,  öyle bir asilliğe sahipti ki kiraz onunla her dertleştiğimde toprağında kök salıp edasından, güzelliğinden bir nebzede olsa alabilmek istiyordum. Kendisine hayran biriydim ama çaktırmamaya çalışarak kiraza olanları noktasından virgülüne kadar anlattım. Beğendiğimi, hayran olduğumu dile getirseydim belki de ona bir daha ulaşamayacaktım korkusuyla içimde yaşamaya devam etmem gerektiğine inanıyordum. Kahretsin yine "ona" dedim.

Küsecek bir gün bana .Hak veriyorum  çünkü kırılgan bir yapıya sahiptir kendisi. Her sabah yeşil makyajını eksik etmez yüzünden . Dalgalı saçları ve naif yapısıyla bu kadar alçak gönüllü olmak onun içinde zor olsa gerekti.

Kirazın alımlı olmasından etkilenmiş olacak ki rüzgar biraz daha kuvvetini gösterebilmek istercesine dallarını bir hışımla sarsıyordu. Konuşarak daha doğrusu sadece beni dinleyen hep iyi bir dinleyici konumunda olmuştur kendisi . " teşekkür ederim kiraz" deyip pencereyi kapattım.  Her bakışımda , yüküme ortak olduğu zamanda ve dışında  hayranlığım kat kat arttığı için içeriye geçtiğimde havanın içimi ürpertecek kadar serin olduğunu anlayamamıştım bile.

Gereksiz yorumlamalara maruz bırakmadan benim derdime derman olmuştu her zaman, bugünde olduğu gibi. Ah be kirazım iyi ki varsın ve iyi ki tanışmışım seninle.  Duvarda asılı olan aynaya gözüm takılarak baktığımda  kendimi saatlerce aşk acısı çeken ergenlik döneminde olan bir kız çocuğu gibi yorgun ve bitik bir halde görmüştüm.  Gülümseyerek  selam verdim ve bu da böyle olsun  tesellisinde bulundum. Oyuncağını kırdıktan sonra zaten ben bunu sevmiyordum diyerek kendini avutan  çocuk edasıyla yatağıma uzandım.

𝓝𝓸ɹɯɐๅ'𝓢𝓘̇𝓩Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin