1 hafta sonra
"Dikkat et kendine. Sağ salim git, sağ salim gel."
Annemin tembihleriyle beraber babam da gülümseyerek karşılık verdi. Bir haftadan sonra tekrardan yola çıkması gerekiyordu ve şansıma gittiği yer Ankara yolu üzerindeydi.
"Ben yokken anneni üzme, tamam mı?" diyerek bu sefer annem gibi beni tembihleyen babama aynı şekil bende gülümseyerek karşılık verdim. "Çocuk değilim, üzmem."
Son kez ikimizi de kucaklayıp kapıdan çıktığında annemle beraber arkasından el salladık.
"Ben ders çalışıcağım." dedim anneme dönerek. Tamam anlamında kafasını sallarken hızla odama çıktım. Yatağımın üstündeki küçük sırt çantasını kaptığım gibi pencereyi açtım. Mustafa tam dediğim gibi merdiveni koymuş aşağıda bekliyordu.
İlk önce çantamı Mustafa'nın yanına attım ve kendimi de pencereden aşağı sarkıtıp merdivene ayak basarak aşağı indim.
"Teşekkür ederim Mustafa. Sen adamın dibisin." boynundan tutarak aceleyle sarıldım ve kucağındaki çantamı aldım.
"Onu biliyorum da eğer yakalanırsan baban seni döve döve bayıltır sen onu biliyor musun?" endişeli sesine nazaran güven vermek adına omuzunu sıktım. "Aynı konuştuğumuz gibi. Ben seninle ders çalışmak için evine gittim. En fazla iki gece kalırım, idare edersin artık beni." dediğimde daha fazla oyalanmadan gizlice tırın arkasına geçtim.
Motoru çalışan ve her ne kadar arkasında olmam tehlikeli de olsa risk alarak arka kapağını açtım. Dikiz aynasından bir baksaydı net sıçardım. Büyük bir hızla içeri girdiğimde kapıyı da ardımdan kapatıp karanlık kasanın içinde kolilerin bulunduğu yere oturdum.
Tam zamanında, tır da hareket etmeye başlamasıyla kafamı geriye yaslayarak derin bir nefes almaya çalıştım. Kucağımdaki çantaya sarıldım her ne kadar yaptığım çok büyük bir yanlış olsa da, Gökhan'ın artık benim varlığıma ve onun yanında olmama alışması lazımdı.
•
İki buçuk saatlik bir yolculuğun ardından saat epey ilerlemişti. Muhtemelen dışarıda güneş yeni batmış, akşam saatleri olmuştu. Cebimden telefonu çıkarıp Gökhan'a nasılsın mesajı attım. Onun yaşadığı şehire geldiğimde neredeyse ağzım kulaklarımdaydı. Fazla heyecanlıydım, durduramıyordum kendimi.
Bir süre sonra, tır yavaşça durduğunda daha da çok heyecanlandım. Daha yeni üç saat olmuştu, ne çabuk durmuştu?
Dudaklarımı birbirine bastırıp uyuşmuş bacaklarımla ayağa kalktığımda çantamı omuzuma attım. Arka kapıya geçtiğimde önce kulağımı dayadım birileri var mı diye, ardından minik bir aralıkla kapıdan dışarı baktım.
Benzin istasyonuydu burası. Karşı şeritteki tabelada da Ankara yazıyordu. Aradığıma ulaşmıştım.
Hızla arka kapıdan atlayarak kimselere görünmeden koştum. Arkama bakmazsam kimse de beni göremez mantığındaydım şu an. Saçma ama daha hızlı koşmamı sağlıyordu bu.
Sonunda bilmediğim, hiç görmediğim sokalardan geçince iyice hava kararmaya yüz tutumuştu. Telefonumu cebimden çıkarttım.
Arama yerine girince Gökhan'ın ismine tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm. Attığım mesajıma yarım saat sonra iyiyim diye cevap yazdığında daha iyi olucağını hissettireceğimi yazmış ve onu merakta bırakan bir sürü soru mesajlarıyla iki saat boyunca baş başa bırakmıştım.
"Ayaz!" diyerek heyecanla açtı telefonu. Kıkırdayarak yavaşça yürümeye başladığımda ileriye bakıyor ve koluma düşen çantamı iki de bir omuzuma tekrar asıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
allegation • texting | gay
Teen Fiction[tamamlandı] • Gökhan; İddiayı kaybettin Ayaz Gökhan; Şimdi de ödülümü istiyorum Gökhan; O götünü becereceğim Gökhan; Ve ben, Gökhan; İstediğimi alırım :) (Görüldü) • 161120 🌈