Belimden sanki bir el beni sımsıkı tutuyordu, dudaklarımda da baskı. Kalbimde hala hançerin açtığı yaranın sızısı vardı. Kendimi bitkin ve halsiz hissediyordum. Ebedî derin bir uykuya dalmak ve bir daha o uykudan uyanmak istemiyordum. Bitkinliğin yerine şaşkınlık ve korku tüm bedenimi sarmaya başladı. Çünkü Dudağımdaki baskı daha da sertleşti ve hareket etmeye başladı.
Hala rüyadamıydım yoksa şuan biri beni öpüyormuydu?!
Alt dudağımı emerek kendine doğru çekiştirmeye başladı, belindeki elinin baskısı arttı ve beni kendine doğru çekti. Dudakları dudaklarımdan ayrılmak istemiyormuş gibi baskısını her geçen saniye daha da artırıyordu. Nefesinin hızı artmaya başladı. Nefesinin yakıcı sıcaklığını dudaklarımın üzerimde hissetmeye başlamıştım.
Bu rüya olamayacak kadar gerçekti!
Gözlerimi panik ve korkuyla açtım. Gür sarı kirpikler ve sarı ince kaşlar beni karşıladı. Omuzlarına kadar gelen dalgalı güneş gibi parlak sarı saçları yastığıma dökülüyordu. Onu üzerimden çekmek amacıyla kollarını tuttum. Kolları çok kaslı ve pürüzsüzdü.
Bir dakika bu adam çıplakmıydı!
Kollarını var gücümle iktirip, bağırmaya başladım. Dudakları dudaklarımı örttüğü için sesim adeta dudaklarına hapis olmuştu.
Sarışın adam transdan çıkmışcasına gözlerini açıp korku dolu gözlerimin içine baktı. Gözleri çok güzeldi gökyüzü mavisi rengindeydi.
Daha az önce hiç çığlık atmamışım gibi rahat ve umursamaz bir şekilde dudaklarımı dudaklarından ayırıp belimdeki elini usulca geri çekti. Ama hala üzerimde oturur pozizyonda duruyordu.
Pencereden vuran ay ışığı tüm göğüsünü elmas gibi parlatmaya başladı. Gözlerini gözlerimden çekip gözlerini yavaşça kapattı ve derin bir nefes aldı. Daha sonra belinden kemik kırılma sesi geldi, omuzlarını sağa sola oynattığında belinden siyah kanatlar ortaya çıktı. O kadar büyüktü ki yatağımın tamamını kaplıyordu. Kanatları yumuşacık duruyordu. Yumuşak olduğu kadar da güçlü. Kanatlarının uçlarına doğru altın renginde tüylerle son buluyordu, tüylerinin son bulduğu uçları ise bir insanı delikdeşik edecek kadar sivriydi.
Şok içerisinde gözlerimi gözlerine çıkartmamla çığlık atmam bir oldu. Çünkü gözleri çentikliydi ve mavi ışık saçıyordu. Sol gözü Aman Tanrım sol gözü parçalara ayrılmış gibiydi ! ve bir parçası yoktu! Parçası olmayan yer ise bir kuyu kadar derin ve simsiyahdı.
Bu adam gece sokağın köşesinde gördüğüm o yaratıktı!
O kadar fazla çığlık attım ki insan karışımı kuş adam yüzünü buruşturup elleriyle dudaklarımı kapattı. Bu yaptığı hareket daha fazla çığlık atmama ve ona karşı tekme savurma sebep olmuştu.
Yaratık bacaklarımı bacaklarının arasını alıp tekme atmamı engelledi, ardıdan uyarıcı bir tonlamayla bilmediğim bir dilde birşey söyledi. Hangi dil olduğunu bile bilmiyordum ki anlayabileyim. Daha sonra kafasını sağa çevirip öfkeli bir nefes verdi. Yüzünü Tekrar bana çevirdiğinde kaşları çatık bir haldeydi. Konuştuğu dili anlamadığımı anlamış olmalı ki benim dilimde konuşmaya başladı. "Sakin ol! Korkma sana zarar vermeyeceğim." Dedi. Sesi rahatlatıcı ilahi bir ses gibiydi. Korkuyordum ama onu itaat etmek ister gibi tezat duygular içerisine girmiştim. Bu çok değişik bi duyguydu.
Çentikli gözlerinin içerisine baktım. O kadar berraktı ki korku içerisindeki yüzümün yansımasını görebiliyordum. Kafamı yavaşça tamam anlamında salladım. Büyük ellerini dudaklarımdan yavaşça çekerken bakışları dudaklarıma kaydı. Derin bir iç çekip ellerini dudaklarımdan okşayarak çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUMYA'NIN AŞKI ~İMHOTEP ~ (KASIM AYINDAN İTİBAREN DEVAM EDİLECEKTİR!)
FantasyMısır Tanrıları ile Yarı Tanrı olan İmhotep'in savaşı ve bu savaşın ortasında kalan masum bir kız...