Horus’dan
Tanrılar diyarında sıkıcı bir gün daha. Gökyüzü tapınağının büyük ana balkonunda Elimde Ambenti yudumlarken önümdeki manzaraya bakıyordum, yemyeşil dağlar, yeşil ovalar ucu bucağı gözükmeyen masmavi okyanus içimi her zaman rahatlatan bu manzara bugün beni niye rahatlatmıyordu ki ? içimde bir sıkıntı vardı ne yapsamda bu sıkıntıyı içimden atamıyordum. Bu his hiç iyi bir alemet değildi, ben Horus gökyüzü tanrısı vicdanın 24 saat kapanmayan gözüne sahip ilahi bir tanrıyım. Hah! Yarım kalan bir tanrı demek daha doğrusu olur.
Amcam kötülük tanrısı Seth’den intikamımı alırken gözümün bir parçasını kaybetmiştim, artık eskisi gibi dünyayı görüp hissedemiyordum uyurken bile insanların, hayvanların ve evrendeki tüm varlıkların yaptıklarını ve içindeki ruhlarının aurasını hissedip görebiliyorken şimdi hiçbir şey hissedemiyor ve göremiyordum. Sanki bir insan gibiydim…
Gözümün önüne o günkü görüntüler geldi. Dişlerim var gücümle sıktım hala sanki o günkü gibi nefretim ve öfkem yerli yerindeydi. Elimdeki bardak öfkeyle sıktığım elimden kum taneleri gibi kırılıp yere döküldü.
“Vazgeç artık kötülük tanrısı Seth! Artık yolun sonuna geldin gücün tükendi. Direnmekten vazgeç senin yıllar önce öldürdüğün babamın intakamını alacağım ve bu güçsüz insanoğluya yaptın zulümün hesabını verme vaktin geldi!” Diye tüm gücümle kükremem ile birlikte gökyüzünde şimşek çaktı. Ayaklarım altındaki amcamın suratını baktım yüzün korku ve endişe ile kaplıydı, yüzü kanlar içerisinde omuzu ise biraz önceki elimdeki kılıcımdan yediği darbeden dolayı sicim sicim kan akıyordu. Yolun sonundaydı bunu biliyordum ve o da biliyordu.
Seth “Ben vazgeçmem evlat. Sen benim bu yolda yoluma çıkan bir taştın. Annen seni benden iyi sakladı seni bebekken öldürmeliydim. Ya da baban ile birlikte anneni de o lahitin içine koyup öldürmeliydim, büyük bir keyifle baban gibi onun da can çığlıkları içinde ölümünü izlemeliydim!” dedi kanlı ağzından çıkan ihrenç kahkasıyla.
Artık tüm benliğim öfke ve intikam ile dolmuştu. Gözüm ne etraftakileri görüyor ne de etraftaki bağırış çığrışları duyabiliyordum. Sanki tüm evren bir anda saniyeler içinde sesizleşmişti. Sonra bir anda Seth savaş sırasında yere düşen asasını gücünü kullanarak eline aldı ve asasının arka kısmında hancer çıkardı ve o küçük hançerle göğüsüme çizik attı.
Attığı küçük çizik beni öldürebileceğini mi düşünüyordu? onun bu düşüncesi kahkaha atmama sebep olacak türdendi. Onun bu yaptığı çizikten dolayı Dudağım sol tarafı kalktı ve küçümümseyici bakışlarımla ona baktığım sırada göğsümdeki çizikten bir acı pehdah oldu ve bu acı sanki tüm vücuduma dağıldı. Bu acı öldürmeye bilirdi belki ama ömür boyu süründerecek türden bir acıydı.
Sanki saniyeler geçtikçe daha da acı şiddetleniyordu. Acı yüzünde yere çökeceğim sırada Seth karın boşluğuma tükenmekte olan gücünün son kırıntılarıyla bir tekme savurdu bulunduğumuz ‘Keops Piramidin’ en ucundaydık ve attığı tekmeden dolayı piramidin en az 60 basamak aşağısına düştüğüme emindim.Göğüsümdeki çiziğin verdiği acıdan dolayı ayağa kalkamıyordum. Yeryüzünde ikinci formumuzu bürünmemiz yasaktı ama şuan bu yasak umurumda değildi. Dönüşmek zorundaydım bu acıyla onu yenemeyebilirdim. Öfkeyle ayağa kalkıp tüm gücümü bedenime yaydım ve yavaş yavaş tüm gücümün bedenime sardığını hissettim ve işte o an ışık patlaması ve artık tanrı formundaydım.
Şimdi herşeyi görüp hissediyordum. üzerimde altın bir zırh vardı kanatlarım altın renginde ve kılıç kadar keskindi. Sethe doğru baktığımda büyümüş gözlerle bana bakıyordu en büyük yasağı çiğnemiştim insanların gözü önünde tanrı formuna bürünmüştüm ve o da öfkeyle ayağa kalkmış tüm gücü bedenine toplamaya çalışıyordu. Bunu engel olmalıydım eğer tanrı formuna girerse işim zorlaşacaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUMYA'NIN AŞKI ~İMHOTEP ~ (KASIM AYINDAN İTİBAREN DEVAM EDİLECEKTİR!)
FantasyMısır Tanrıları ile Yarı Tanrı olan İmhotep'in savaşı ve bu savaşın ortasında kalan masum bir kız...