Hua Cheng hızlı adımlarını odasına yönlendirmişti. Arkasından onu takip eden hizmetkarına misafiriyle ilgilenilmesi için birkaç talimat verip odasına girdi. O kadar hızlı yürümüştü ki neredeyse nefes nefeseydi. Elini alnına götürdü ve soluklandı. Neden bu hale gelmişti? Sanki heyecanlanmış gibiydi ama heyecanlanacak bir nedeni de yoktu.
Uykusuz kaldığımdan sanırım. Diye düşündü. Hua Cheng, yatağına sırt üstü uzanırken arkasında bıraktığı o güzel yüzü gözünün önüne getirdi. Soğuktan çatlamış titrek dudakları, makyajla kirletilmiş bembeyaz o teni... İri iri açılmış, kendisine bakan o gözleri düşündü. O sırada kapısı çaldı.
TIK-TIK
"Gel."
Aralanan kapıdan içeri hizmetkarlarından biri süzülmüştü bile.
"Lordum, misafiriniz odasına yerleştirildi. Banyosu ve yeni kıyafetler hazırlandı. Oda sıcaklığı da emrettiğiniz gibi yükseltildi. Başka bir emriniz var mı?"
"Hiç konuştu mu?"
"Hayır efendim. Hiçbir şey söylemedi."
Huh... Dilsiz falan olmasın? Hua Cheng bu ihtimali olası buldu. Sonuçta kim olduğu hakkında hiçbir fikir sahibi değildi. Birdenbire mülküne gelmiş, ölesiye üşüyen bir misafirdi.
"Kim olduğunu araştırın. Bir de bir doktor çağırın, ilgilensin. Çıkabilirsin."
Uzun saçlı hizmetkar dışarı çıkarken mırıldandı, "Emredersiniz Lordum."
Adam dışarı çıkarken şaşkın düşünceler içindeydi. Kızıl Köşk Lordunun kendisine tahsilat olarak verilen biriyle ilk defa ilgilenişi değildi bu, fakat ilk defa kendine satılan birini köşkte misafir ediyordu. Onunla şahsen ilgilenmese de en ufak ihtiyacının giderilmesi için talimatlar verilmişti bile.
Lordumuz çok vicdanlı biri. Diye düşündü adam. Sonra aklına bu misafirin Lorduna verilen bir tahsilat olduğu geldi. Lordumuz sahiden bu adamı kendisine mi kabul edecek? Bu daha önce görmediği, duymadığı bir şeydi!
Xie Lian tüm vücudunu sıcak suyun içine daldırdı. Su neredeyse tenini yakıyordu ama umursamadı. Sonuçta sıcaktı. Ne zamandan beri böyle güzel, sıcak bir banyo yapmamıştı? Rahat bir nefes almayalı neredeyse iki yıl olmuştu. Önceleri çok daha iyiydi. Peşindeki adamlardan kaçar sürekli yer değiştirirdi. Günübirlik bir yerlerde çalışır hayatını geçirirdi ta ki yakalanana dek. Ondan sonra yediği dayaklar, işittiği hakaretler onu insanlığından sıyırmıştı.
Xie Lian tüm bunlardan kaçınmak ister gibi gözlerini kapatıp kafasını suyun altına gömdü. Tüm bu işkencelerden sonra bugün buraya getirilmişti. Yarın başına ne geleceğini umursamıyordu. Belki de Kızıl Köşk Lordu onu başka birine satmak için kullanabilirdi. Ama o adam sahiden o kadar kötü kalpli miydi? Xie Lian'ı yanında tutup kendisine almaz mıydı? Sonuçta ona bir battaniye vermişti, kötü bir kalbi olmasına imkân yoktu.
Xie Lian düşüncelerinin arasında Kızıl Lordun yüzünü aklına getirdi. Yakışıklı yüz ona kibarca gülümseyip içini ısıttı. Xie Lian sıcak suyun altında kapadığı gözlerini açıtığı sırada suyun yüzeyinde yeşil giysili bir siluet görür gibi oldu. Birden panikledi ve etrafa sular sıçratarak doğruldu.
Huh! Kim var orada?
Xie Lian etrafına bakındı ancak kimse yoktu. Elini alnına dayayıp nefes almaya çalıştı. Hayal mi görmüştü? Kimse yok muydu? Tam rahat bir nefes almışken o pislik yine ensesine mi dayanmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVE ME -9958-
General Fiction-HUALİAN- İki erkeğin aşkını konu alan bu hikâyede cinsellik, zorlama ve kan unsuru bulunmaktadır. Lütfen bunları kaldırabilecekseniz okuyun. Bu hikâye TGCF karakterleri ile yazılmış orijinal hikâyeden bağımsız gelişen fan yapımı bir olay örgüsüne...