İyi okumalar. Satur içi yorum bırakırsanız çok sevinirim.
—————————————Zaman bizden birçok şey götürür. Zaman bizden sevdiklerimizi götürür. En kötüsü ise zaman bizden masumluğumuzu götürür.
Her insan doğduğunda masumdur. Büyüdükçe insanların içindeki masumluk yok olur. Doğduğumuzda saf olan kalbimiz zamanla kötülüğün esiri olur.
Yani tanıdığım çoğu insan böyleydi. Birkaç insan dışında bana iyi davrananı görmedim. Onların bana karşı içinde hiç iyi bir duygu hissetmedim. Oysaki ben kendi halinde, hayata tutunmaya çalışan basit bir kızdım. Hayatım dünyada ki çoğu insan gibi yaşam mücadelesi vermek üzerineydi.
Yaşadığım o talihsiz olayın üzerinden tam bir hafta geçmişti. Bir haftadır okula gitmemiştim. Raporum vardı. Ancak bu gün raporum bitiyordu ve stajım başlıyordu. Allah kahretsin ki o şirkete gitmek istemesem bile eğer bu stajı veremezsem mevzun olamayacağımı biliyordum.
Karşımda ki ayna da son kez kendime bakıp derin bir nefes aldım. İçinde bulunduğum duruma bir kez daha lanet ettim. Ben böyle bir duruma düşmeyi hiç hak etmemiştim.
İstediğim te şey sorunsuz bir şekilde üniversiteden mevzun olmaktı. Düzgün bir işe girip mesleğimde yükselmekti.
Başara bilir miyim bilmiyorum ama elimden gelini yapacağımı biliyordum. Çünkü pes etmek benim için söz konusu olamazdı. Pes edersem ben, ben olmazdım. Pes edersem bu dünyada yerim olmazdı. Çünkü pes edersem ne burada geçinmek ne de yaşamak için gücüm olurdu.
İşte bu yüzden şu anda hazırlanmış bir şekilde staj yapacağım şirkete gitmek için kendimi telkin ediyordum. Ben güçlüydüm. Savaşmayı biliyordum. Daha önce bu olayın kat kat kötüleriyle karşılaşmıştım ve hepsinin altından kalkmıştım.
Şimdi ne olduğu, kim olduğu belli olmayan bir adam yüzünden geleceğimi yakıp hiç edemezdim. En iyisi bir yıl sınıfta kalmam gerekirdi ancak benim boşa harcayacak bir günüm bile yoktu.
Kendimi yeterince gazlamıştım galiba. Artık evden çıkabilir ve şu lanet şirkete gidebilirdim. Arkamı dönüp tek kişilik yatağımın üstüne koyduğum omuz çantam ve yatağımın yanında yerde duran proje çantamı elime aldım. Odamdan çıkıp Hızla dış kapıya doğru ilerledim. Dış kapının yanında duran botlarımı elime alıp ayağıma geçirdim. Kapının arkasında duran anahtarı alıp omuz çantamın içine attım ve kapıdan çıkıp arkamdan kapıyı da kapattım.
Kendi kendime gaz vermeye devam ederek otobüse binmek için durağa doğru ilerledim. Yolda gördüğüm seyyar simitçiden birkaç tane de simit aldım. Geç kalmamak için kahvaltı bile edememiştim.
Durağa geldiğimde otobüsün köşeden döndüğünü görünce derin bir nefes aldım. Yetişmiştim.
Otobüs durakta durunca otobüse binip arkaya doğru ilerledim. Saat sabahın yedisi olduğu için otobüste tek tük insanlar vardı. En arkada olan koltuklardan birine oturup yolları izlemeye başladım.
Otobüs ineceğim durağa yaklaştığında ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim. Düğmeye basıp otobüsün durmasını bekledim.
Dur kalk dur kalk sonunda durağa geldiğinde açılan kapıdan inip hızlı bir şekilde şirketin olduğu tarafa doğru ilerledim. Daha mesai saatine bir saate yakın vardı. Geç kalmak istemiyordum. Bu yüzden bu kadar erken gelmiştim.
Yaklaşık on beş dakika daha yürüdükten sonra şirkete anca gelebilmiştim. Böylelikle de mesai saatine yarım saat kala şirketten içeri adım atabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gündüz Çiçeği
Random-Tanıtım- Cennet bir kokuya sığmış bana kendini sunuyorken nasıl uzak duracaktım ondan? Karanlık bir aydınlıktı bu. Değişik bir haz inanılmaz bir tutku ve imkansız bir aşk. Kokusu çiçekleri küstürecek kadar güzel, gülüşü güneşi kıskandıracak kadar i...