Nefeslerim sıklaştı. Ciğerlerim bir diken gibi batarken yorganı sıktım.
Üzerime gelen dumanlardan kaçmak çok zordu. Her yer karanlıktı ve önümü göremiyordum. Ayağıma takılan taşlar beni kanatmıştı. Yere düşmemek için ağaçlara tutunuyordum. Ama çok yorulmuştum. Durup dinlendim. O şey gelmeye devam ediyordu. Tüm gücümle son kez koştum. Çıplak ayaklarıma dikenler batarken öleceğim sandım. Hiç bu kadar kaçmamıştım.
Yatakta sıçrayıp doğruldum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Birkaç kez derin nefes aldım. Kalbimin ritimlerini normalleştirmem gerekiyordu.
Başucumdaki komidinin üzerindeki suyu alıp içtim. Ne kadar susadığımı şimdi fark ediyordum. Ne kadar yorulduğumu da.
Ayağa kalkıp pencerenin yanına gittim. Perdeyi aralayıp dışarı baktım. Yıldızlar ve ay gökyüzündeki yerlerindeydi. Parlaklığından hiçbir şey kaybetmemişlerdi. Ama ben öyle değildim. Zehirli oklardan birkaç tanesi kalbimin üzerindeydi. Bu yüzden solmuştum.
Telefonumdan saate baktım. 03.15. Saat çok erkendi. Ama ben daha fazla uyuyamazdım.
Bu hafta gördüğüm berbat rüyalardan sadece biriydi bu. Yine korkarak uyanmıştım. Uyanıp kendimi sakinleştirmeye çalışmıştım. Bu çok zordu. Çoğu zaman bunu yaşamak gecelerimi çalıyordu. Rahat nefes alamıyordum.
Banyoya gidip kıyafetlerimi çıkardım. Sıcak suyu açıp kendimi suyun altına bıraktım. Başımdan aşağı akan suyla ısındım.
Ben de normal olmak istiyordum. Geceleri güzelce uyuyup ertesi gün annesiyle alışveriş yapan bir kız olmak istiyordum. Ama olamıyordum.
Suyu kapatıp duştan çıktım ve havlumu vücuduma sardım. Başka bir havluyla saçlarımı sarıp yatağıma uzandım. Bu lanet hayatın bir an önce bitmesi gerekiyordu.
&
Rüzgar hızını arttırırken sağa döndüm ve yürümeye devam ettim. Dün, Luke söylediğinde istememiştim ama yeni bir defter alacaktım. Çizimlerimi görmek istiyordum. Rastgele çizmek istemiyordum. Bayan Shallow uğraşacak bir şeyler bulduğum için sevinecekti.
Kırtasiyenin cam kapısını itip içeri girdim. Çok sıcaktı ve bir sürü öğrenci vardı. Sağdan sola koşturup bir şeyler alıyorlardı. Satıcı onlara yetişmeye çalışıyordu.
Art arda dizilmiş raflara doğru ilerledim. Burası çok büyük bir yerdi, aradığınız her şeyi bulabileceğiniz kadar.
Defter satılan reyonu buldum. Her renkte ve boyda defter vardı. Büyüklerden gri renkte olanı aldım. Defterin yanına bir tane de çizim kalemi aldım.
İhtiyaçlarım bittiğinde kasaya doğru yürüdüm. Aldıklarımın parasını uzatıp çantamı açtım ve aldıklarımı içine koydum. Dükkandan çıkacakken kaldırımdan bana bakan Luke'u fark ettim. Yanında arkadaşları vardı. Sanırım antrenman yapacaklardı.
Dükkandan çıkıp yürümeye başladım. Yağmur yağmaya başladığı için hızlandım. Hırkamın şapkasını kafama geçirdim. Ellerimi cebime yerleştirdim ve Luke yanıma geldi.
"Roxanne!"
"Efendim?" dedim. Yine beni bulmayı başarmıştı sarı kafa.
"Antrenmanımızı izlemek ister misin?" diye sordu.
Karşısında durdum ve cevap verdim. "Bu yağmurda dışarıda oynamayı düşünmüyorsunuz herhalde."
"Tabii ki hayır. Okulun kapalı spor salonunda oynayacağız." dedi.
"Aferin. Bunu düşünebilmişsin." dedim gülerek.
"Çıkışta sana poğaça ve kahve alırım. Lütfen gel." dediğinde ona baktım. Çok ısrarcıydı ve neden bunu yapıyordu?