Elimdeki sodayla birlikte sokakta yürüyordum. Bir yandan da müzik dinliyordum. Şöyle diyordu şarkı:
"Yalnız olmaktan bıktım ve yoruldum.
Çok uzun,elveda kendi başımayım."Kendimden bir şeyler bulduğum şarkıları çok seviyordum. Benim için bir anlam ifade ettiklerinde onları daha çok seviyordum. Bu da benim için öyleydi.
Her zaman sıkıcı hayatımı seveceğim hale getirmeye çalışmışımdır. Mesela kendime özel şarkı bulmak, kimsenin bilmediği grupları dinlemek gibi. Böyle olduğu zaman kendimi diğerlerinden farklı hissederdim ya da öyle olduğunu sanıyordum.
Yolum yine basketbol sahasına düşmüştü. Sokağın başında durup düşündüm. Orada mıydı? Beni gördüğünde yanıma gelir miydi? Ya da umursar mıydı beni?
Kafamdaki sorularla yavaşça yürümeye başladım. Dün okul çıkışı Luke'un yanına gitmemiştim. Bu yüzden kesin bana kızgındı. Ben neden bu kadar önemsiyordum ki?
Sahaya yaklaştığımda Luke'un sarı saçlarını ve uzun bacaklarını gördüm. Deli gibi koşuyor ve basket atıyordu. Bu maç için çok çalışıyordu. Kazanmayı hak ediyordu.
Kenarda durup bekledim. Beni fark etmesini istiyordum. Ben ne yapıyordum böyle? Hızlıca arkamı dönüp ters yönde yürümeye başladım. Acilen kafamı boşaltmalıydım. Luke'u daha fazla düşünmemeliydim. Eski Roxanne olmalıydım.
"Siyah kalp!"
Anlamsız bir gülümseme oluştu yüzümde. Beni çok çabuk fark ediyordu. Hemen yüzümü eski haline döndürüp Luke'a baktım. Sahanın demirlerine ellerini geçirmiş bana bakıyordu.
"Benimle konuşmadan nereye gidiyorsun?" dedi sakince. Bana kızmadığını hissederek birkaç adım attım.
"Belki sonra gelmeliydim. Dikkatin dağılmasın diye gidiyordum."
Güldü. "Ne zamandan beri beni umursuyorsun?"
"Umursamıyorum." dedim.
Yalancı.
Sahadan çıkıp yanıma geldi. "Dün neden gelmedin?"
Şimdi ne anlatmam gerekiyordu? Eğer seni değil de en yakın arkadaşımı düşündüm dersem çok kırılacaktı ve aramız düzelmeyecekti. Yalan mı söylemeliydim? Bunu da yapamam. Artık ona yalan söylemek istemiyordum. Sanırım birazcık onu umursuyordum.
Tam konuşacakken sözümü kesti. "Dur ben tahmin edeyim. Luke'u biraz daha çıldırtayım dedin. Böylece intikamını alacaktın, değil mi? Sırf Ashton'ın arkasında durdum, sana yüz çevirdim diye. Biliyor musun, senin bu ilgi meraklısı hareketlerinden çok sıkıldım. Dün gelmemiş olman umurumda değil. İyi ki de gelmemişsin." dediğinde şok oldum.
Boğazım yanmaya başladığında sertçe yutkundum. Bu duyduklarımı Luke söyleyemezdi. Neler saçmalıyordu böyle? Beni tekrar ağlatamazsın, Luke.
"Sen ne saçmalıyorsun? Dün oraya gelecektim. Cassie'nin yanında olmam gerekiyordu. Bana ihtiyacı vardı. Tıpkı senin Ashton için yaptığın gibi. Bugün de sana dün söyleyeceklerimi söyleyecektim. Benim hakkımda hala böyle mi düşünüyorsun? Aptalın tekisin!"
Arkamı dönüp giderken Luke kolumu tuttu. Kolumu ondan kurtarıp yürümeye devam ettim.
"Roxanne, bekle!" diye bağırdı.
Saçlarımı omzumun gerisine ittim. "Zaman kaybısın, Luke."
Arkamdan bağırmaya devam etti. "Hep böyle mi olacak? Birbirimizi dinlemeden küsüp gidecek miyiz? Artık bunu öğrenmemiz lazım."