Önümü kesen aracın sürücü koltuğuna baktığımda sabah amfide önümde oturan Rüzgar'ı gördüm.
Başını pencereden çıkarıp, "Atla!" Diye bağırdı. Ben de hiç düşünmeden arabaya bindim.
Rüzgar'a döndüm. "Beni nereden buldun?"
"Ben..." Yutkundu. "Sadece buradan geçiyordum ve..."
Sesimi yükselttim. "Doğruları söyle!"
Bir anlığına ellerini kaldırıp teslim olur gibi yaptı ardından da geri direksiyondaki yerlerine koydu. "Tamam!.." Derin bir nefes aldı. "Okuldan çıktığından beri seni takip ediyorum."
Kaşlarımı çattım. "Ne? Neden?"
"Bunu sizin eve gittiğimizde konuşalım."
"Bizim eve mi?.. Hayır! Bana şu an her şeyi açıklamanı istiyorum."
"Olmaz."
"Neden?"
"Çünkü bu sadece senin meselen değil. Diğerleri de bu oyunun içinde."
"Oyun mu? Sen neden bahsediyorsun?!''
"Eve geçtiğimizde her şeyi anlatacağım."Arabadan inip kapıyı çaldım. Alisya, kapıyı açtı. "Melina! Sana listeyi atmıştım. Malzemeler nerede?!" Tam bu sırada yanıma Rüzgar geldi. "Neler oluyor, Melina?"
Omuz silktim. "Ben de bilmiyorum."İçeriye geçip oturduğumuzda Rüzgar konuştu. "Diğerleri nerede?"
"Diğerleri?" Diye sordu Nazrin.
Lafa atıldım. "Yalın'lar mı?" Başıyla onayladı. "Onlar akşam yemeğine gelecekler."
"Güzel. Arayın şimdi gelsinler."
"Ben hiçbir şey anlamadım. Neler oluyor?" Diye sızlandı Alisya.
"Erkekler de geldiğinde anlatacağım."
Telefonumu çıkarıp rehberden Yalın'ın numarasını buldum. Arama tuşuna tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm.
Bir, iki çalışan sonra Yalın aramayı yanıtlamıştı.
"Alo, Yalın?"
Boğazını temizledi. "Evet, Melina."
"Nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?"
Yanımda oturan Rüzgar, bacağımı dürttü ve fısıldadı. "Zaman kaybetme." Başımla onayladım.
Bu sırada Yalın, sorusuna cevap alamayınca sordu. "Melina? Orada mısın?"
"Ah, evet. Evet, buradayım!"
"Bir problem yok, değil mi?"
Sesimdeki endişeyi anlamıştı demek. "As... Aslında bir sorun var."
"Sorun mu? Bir şey mi oldu?" Ses tonu ciddileşmişti.
"Bunu telefonda açıklayamam. Bize gelseniz daha iyi olacak."
"Taylan ve Ege ile beraber mi?"
"Evet, onlar da gelsin."
"Tamam, sen konum at. Biz hemen geliyoruz. Endişelenme."
"Denerim. Görüşürüz."
"Görüşürüz, Melina."
Telefonu kapatıp Rüzgar'a döndüm.
Sordu. "Geliyorlar mı?"
Telefonumu yeniden açıp mesaj kısmına girdim.
Gönderen: Melina
*Konum*
Bir süre ekrana baktım. 'Görüldü' ibaresi ekrana düştüğünde ise, telefonun ekranını kilitleyip Rüzgar'a döndüm. "Evet, geliyorlar. Konum attım şimdi."
Başımı Alisya ile Nazrin'e çevirdim. Tıpkı benim ve Rüzgar'ın ki gibi onların da yüzünden düşen bin parçaydı. Hepimizin morali yerlerde sürünüyor, beynimizin içinde başımıza nasıl ve ne gibi bir bela aldığımız sorusu dönüyordu. İki gün önceye kadar her şey yolundaydı oysaki. Tıkırında ilerleyen temiz, sıradan bir gençlik hayatımız vardı. Ne eksik ne de fazla. Normal üç adet üniversiteli gençtik işte. Geçen şu iki günde ise... Bir insanın en kısa sürede nasıl hayatının tepe taklak olabileceğini uygulamalı öğrenmiştik. Tamam, arada sırada hayat bize de birkaç tokat savuruyordu ama kime savurmuyordu ki zaten?.. Fakat şimdi... Bir tokatla yere indirmişti bizi.Kapının çalan ziliyle kendime geldim. Yerimden kalkıp kapıyı açtım ve birbirinden endişeli üç gençle karşılaştım.
Burukça tebessüm ettim ve kenara çekildim. "Geçin hadi."
Önce Taylan sonra, Ege en son da, Yalın girdi içeri. Kapıyı kapattım. Taylan ve Ege salona ilerlemiş, Yalın ise beni beklemişti.
"Nasılsın?" Diye sordu fısıldayarak ve ekledi. "Gerçekten soruyorum ama... Nasılsın?"
Derin bir nefes alıp sarıldım. Yeniden güçlenmeye, dik durmaya ihtiyacım vardı. Yalın ise, bana güç veriyordu. Varlığı yanımdayken sanki tüm dünya karşımda olsa yenebilecekmişim gibi hissettiriyordu. Ben de tıpkı onun gibi fısıldadım kulağına. "Gördüğün gibiyim. Ne eksik ne de fazla. Nasıl görüyorsan öyle, içim. Geri çekildim. Burukça tebessüm etti o da. Bir eli belimdeyken diğer elini başıma götürdü. Saçlarımı okşadı hafif hafif. "Ne oldu bilmiyorum ama her ne olduysa da beraber atlatacağız."
"Bundan nasıl bu kadar eminsin?"
"Sen, ben, diğerleri... Biz beraber oldukça alt edemeyeceğimiz şey yok."
Gülümsedim. Benim de bir elim boynundayken diğer elimi tıpkı onun gibi saçlarına götürüp okşadım yavaşça. "İyi ki geldiniz... İyi ki girdiniz hayatımıza."
"Pek hoş bulmadık ama seni buldum ya... O yeter bana." Böyle bir durumun içinde değilmişim gibi istemsizce yüzümde yayıldı gülümsemem. "İşte böyle ya! Ne kadar tökezlersen tökezle. Ne kadar düşersen düş. Her koşulda, her ne olursa olsun gülümsemek yakışıyor sana. Asla sönmesin o gülümsemen. Asla eksilmesin yüzünden."
Utanmıştım. Eski sevgilim odunun sözlük anlamının karşılığı olduğundan bir erkek tarafından iltifat almaya pek alışkın değildim. Yanaklarımın yandığını hissetmemle başımı yere eğdim. "Hadi, içeri geçelim artık."
"E iyi, geçelim madem."İçeri geçip oturdum. Yalın'da arkamdan gelip yanıma yerleşmişti. Yalın, ben, Ege ve Nazrin bir koltuktayken Alisya ve Taylan'da çaprazımızdaki çift kişilik koltuktaydı. Rüzgar'da tek kişilik koltuğa geçmişti. Kimseden ses seda çıkmayınca doğrudan konuya girdim. "Evet, Rüzgar... Seni dinliyoruz. Neler olduğunu anlatacak mısın?"
Boğazını temizledi. "İstersen sen, önce bugün yaşadıklarını anlat. Ben de daha sonrasında bildiklerimi anlatayım." Dediklerini başımla onayladım. Salondaki tüm gözler şimdi de bana dönmüştü. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. "Eve vardığımızda Alisya beni markete gönderdi. Ben de hazır market on dakika ötemizde diye yürüyerek gideyim dedim. Daha birkaç sokak ilerlemiştim ki, birinin beni takip ettiği hissine kapıldım. Arkamı dönüp baktığımda neredeyse bir araba uzağımda üç siyah, kar maskesi takan adamın beni izlediğini gördüm. Sokakta bizden başkası yoktu. Ben de koşmaya başladım. Var gücümle koştum. Dört sokağın birleştiği noktaya geldiğimde bir araba önümü kesti. Arabada da Rüzgar vardı. Başını pencereden çıkarıp, 'atla!' deyince ben de düşünmeden arabaya bindim... Daha sonra da işte beraber eve geldik."
Herkes ağzı açık beni dinlerken aralarında tek ciddi ve sinirli görünen Yalın'dı. Çatık kaşlarıyla Rüzgar'a döndü. "Eyvallah, Melina'yı kurtarmışsın ama... Senin o an, orada tam olarak ne işin vardı?"
"Hiç yalan söylemeyeceğim. Melina'da doğruyu biliyor zaten... Okuldan çıkığınızdan beri Melina'yı takip ediyordum."
"Sebep?"
"Hah, işte geldik zurnanın zırt dediği kısma!" Yutkundu. "Bir süredir bu adamlar benim de peşimdeler..."
Alisya, lafını böldü. "Nasıl yani? Sakın bu adamları peşimize senin taktığını söyleme!" Sesi son derece sinirli çıkarken sinirden boynundaki damarı dahi belirginleşmişti. Hemen yanında oturan Taylan, elini sırtına koyup sıvazladı. "Biraz sakin ol, Alisya. Bırakalım da adam ne biliyorsa anlatsın. Yargısız infaz yapmayalım."
Alisya, Taylan'ın bu dediklerini başıyla onaylayınca Rüzgar'da kaldığı yerden devam etti. "Bu sabah senin çantanda bir şey gördüm, Melina. Belki ilk önce onu nereden bulduğunu arkadaşlarına anlatmak istersin."Beni Instagram'dan da takip edin!
Kişisel Instagram hesabım: zeyneepballi
Bookstagram: herkitapbirpencere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER KARTLARI : FLUSH ROYAL [+18]
FantasyKADER KARTLARI SERİSİ -1- Wattpad'de bu isimle yayınlanan ilk kitaptır! Bir grup üniversiteli genç, birkaç adet iskambil kartı, cinayetler, ihanet, keder ve ölüm! Kart eline geçtiyse artık bu oyundan kaçışın yok demektir. Sokakta, okulda, markette...