0.4 🍓

684 87 50
                                        

''Harika oldu.'' demişti Hyuck gözlerini ışıklarla aydınlatılmış büyük bahçede dolaştırırken. "Hediyelerde şu masaya bırakılır, işte bu kadar."

Bu gece Taeil hyungun doğum günüydü. Nezarethanede geçirdiğimiz bir gecenin sonunda Taeil hyung bizi erkenden oradan çıkarmış ve ceza olarak doğum günü hazırlıklarını üzerimize yıkmıştı.

''Taeyong hadi sen de git hazırlan artık.''

Dik bakışlarım Hyuck'un üzerinde dolaştı. ''Hazırım zaten.'' 

''Eşofman? Eşofman ve tişörtle mi katılacaksın partiye?''

Omzumu silktim. ''Gayet rahatlar.''


''Tanrım, seni asla anlamıyorum birazcık ilgi duysan böyle şeylere ne olur?''

Dudaklarım cevap vermek için aralanmıştı fakat zilin çalmasıyla aynı saniyede geri kapanmışlardı. Büyük bahçe kapısı açılırken ilk gördüğüm kişi Mark'dı. Sert bakışları beni bulduğunda oturduğum yerde huysuzca kıpırdanmıştım, hâlâ sinirli gözüküyordu.

''Hoş geldiniz.'' Hyuck çocuklara neşeli bir gülüş verdi. ''Hediyelerinizi havuzun yanındaki büyük masaya bırakabilirsiniz.'' 

Bahçe usul usul davetlilerle dolmaya başlarken şimdiden sıkılmıştım. Arkada çalan müzik başımı ağrıtmıştı. Kalabalık ve sosyal ortamlar sinirlerimi bozuyordu. Hele doğum günleri... Doğum günlerinden nefret ediyordum. İnsanlar neden doğdukları günü kutlarlardı ki? Ben doğum günümü bilmiyordum bile...

Oturduğum yerden bıkkın bir ifadeyle kalktığımda kapıda gördüğüm yüzle duraklamıştım. Jaehyun'un burada ne işi vardı, ve tabii diğerlerinin de?

''Hyung sana inanamıyorum.'' diye söylenmişti Ten güzel burnunu kendini beğenmişçesine kaldırırken. ''Bunların olduğu partide ne işimiz var bizim?''

Abisi Kun, kardeşine göz devirirken, ''Taeil bizi davet etti çünkü aranızdaki bu saçma gerginliğe bir son vermenizi ve arkadaş olmanızı istiyoruz.'' demişti sevimlice.

Ten'in dudaklarından alaycı bir ses duyuldu. ''Arkadaş olmak mı, bunlarla mı?''


''Biz de size çok meraklı değiliz.'' Jungwoo pençelerini çıkarıyordu usulca. ''Parti sıkıcılaştı siz gelince.''

Bu eğlenceli görüntü karşısında kıkırdamış adımlarımı kenarda bekleyen Jaehyun'a çevirmiştim.

''Selam.''

Beni gördüğünde asık olan suratı iyice asılmıştı koyu gözleri suratımda dolaşırken. 

''Kızgın mısın bana?''

''Ne istiyorsun?''

Gözlerim büyüttüm. ''Bir şey istemiyorum yalnızca hoş geldin demek istedim.''

Kaşları çatıldı. ''Sana güvenmiyorum.''


Sırıttım. ''Verdiğin en doğru karar, neyse otursana içecek bir şeyler getireyim.''

Jaehyun koltuklardan birine geçtiğinde içecek bir şeyler almak için yanından ayrılmıştım. Tuhaf bir şekilde sürekli onun yanında olmak, onunla uğraşmak istiyordum.

there is no love // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin