1.9 🍓

521 69 40
                                    

Kolumdaki saati kontrol ettim. Saat sabahın 11'i idi. Siyah bavulum toparlanmış, tüm özel eşyalarım içinde bir şekilde ayak ucumda duruyordu. Gidiyordum. Uzaklara. Kendim için en iyisini seçmiştim. Kalbim ne kadar acısa bile böyle olması gerekiyordu.

''Taeyong?''

Hyuck yanıma adımlayıp yatağa oturdu usulca.

''Hazır mısın?''

Onayladım. ''Evet, sen?''

''Ben de hazırım.''

Onun mutsuz suratını gördüğümde gerçekten kötü hissetmiştim.

''Gitmek istemiyorsun...''

''İstiyorum nereden çıktı?''

İstemiyordu işte. ''İstemiyorsun. Mark'dan ve diğerlerinden ayrılacağın için mutsuzsun, özür dilerim.''

Göz devirdi.

''Saçmalıyorsun, istemesem gitmem. Orası ikimize de iyi gelecek. Ayrıca sen de gitmek istemiyorsun ki, bırakmak istiyor musun Jaehyun'u?''

İstemiyordum... ondan ayrılmak istemiyordum, ismini duymak bile burnumun sızlamasına yetmişti.

''Ayrıca bugün gelirse ne olacak Taeyong?''

''Gelmeyecek.''

''Nereden biliyorsun önümüzde koca bir gün var daha.''

Omuz silktim.

''Neyse hadi kahvaltı yapalım.''

Mutfağa indiğimizde Hyuck kahvaltı hazırlamıştı hiç iştahım olmasa bile oturdum.

''Taeyong eğer istemiyorsan gitmeyiz tamam mı?''

''İstiyorum Hyuck yeter.''

Kaşlarını çattı.

''Bana bağırma.''

''Bağırmadım.''

Kapı çalınmıştı o sırada. İkimiz de birbirimize baktık. İçim heyecanla dolmuştu, Jaehyun olabilir miydi?

''Geldi.'' demişti Hyuck hızla kapıyı açmak için kalkarken fakat gelen Jaehyun değildi. Mark'dı.

Mutfağa adımlarken gergindi biraz.

''Şey selam...''

''Selam.''

''Taeyong ben üzgün olduğumu söylemek istiyorum. Sana çok saçma davrandım son günlerde. Saçma bir şekilde sinir bozucu buluyordum seni fakat öyle olmadığını biliyorsun.''

Kafamı salladım iki yana.

''Önemli değil ben de saçma davrandım.''

''Hâlâ arkadaşız değil mi?''

Gülümsedim. ''Tabi ki.''

''Aranız düzeldiğine göre,'' demişti Hyuck. ''Ben sevgilimi bir süreliğine alıyorum.''

Kafamı salladım. İkisi mutfaktan çıkarken benim içim hayal kırıklığıyla dolmuştu. Sahiden geleceğini mi düşünmüştüm bir de? Yazıktı bana.

Önümdeki yiyeceklere baktım mutsuzca. Hiçbir şey yemek istemiyordum, çok mutsuz hissediyordum ve de yalnız.

⸻ ♡ ⸻

''Bir şey unutmadınız değil mi?''

Taeil hyung bavullarımızı bagaja yerleştirirken saat akşam 7'yi gösteriyordu. Uçağımızın kalkmasına 1.5 saat vardı.

İçimdeki hayal kırıklığı taşmış, boğazıma kadar ulaşmıştı. Utanmasam oturup ağlardım fakat yapamazdım. Mutlu olmam gerekirdi, ben gitmeyi seçmiştim. 

''Taeyong?''

Taeil hyung seslendiğinde bakışlarım onu buldu.

''İyi misin?''

''Evet.''

İyi değildim fakat bunu bilmesine gerek yoktu. Derin bir nefes almış arabaya bineceğim sırada duyduğum sesle duraklamıştım.

''Taeyong dur.''

Jaehyun gelmişti. Hem de nefes nefese bir halde duruyordu önümde. Bakışlarım şaşkınca onu süzerken heyecandan içim kıpır kıpır olmuştu.

''Koştun mu sen?''

Kafa salladı. 

''Trafik vardı o yüzden taksiden indim koşmak için.''

Hyuck Taeil Hyungu içeri çekiştirmişti bizi yalnız bırakmak için.

''Ben üzgünüm geç kaldım, fakat beni engelleyen bir şeyler vardı daha yeni gelebildim.''

Hareketsizce duruyordum sadece. Hiçbir tepki veremiyor ya da hiçbir şey düşünemiyordum. Ellerim terlemişti heyecandan. O sahiden gelmiş, bir de yetişmek için koşmuş muydu?

''Geldim Taeyong, gitmeyeceksin değil mi?''

Bakışları açık bagaja kaydığında kaşları çatıldı.

''Beni beklemedin mi, gidecek miydin sahiden? Taeyong bir şeyler söyle!''

''Geleceğini düşünmüyordum.'' dedim dürüstçe.

Suratı düşmüştü bunu duyduğunda.

''Bu kadar mı güvensizim gerçekten?''

''Gelmeyeceğini düşündüm fakat bekledim.''

''Ne için bekledin ki? Suratıma ben gidiyorum diye bağırmak ve beni böylece bırakmak için mi?''

Dudaklarımı büzdüm. Ağlama hissiyle dolmuştum bir anda. Evet gitmeyi seçmiştim, evet ondan uzaklaşmak kırılan kalbimi uzaklara götürmek istemiştim fakat yapamazdım.

''Hayır, sana sarılmak için.''

Büzdüğüm dudaklarım ile adımlarımı önünde durdurup kollarımı vücuduna sardım. Başta anlam veremeyip öylece kalakalmıştı fakat daha sonra gülümsediğini hissettim kollarını bana sardığında.

''Teşekkür ederim.''


Gözlerimi kapadım sıkıca, gitmeyecektim. Kalbim kalmam için deli gibi çarparken ve o benim için gelmişken nasıl gidebilirdim ki? Onu seviyordum işte. Bana değer vermeseydi gelmezdi. O gerçekten bir şeyler için çabalamak istiyordu belli ki. Onu arkamda bırakıp gidersem ömrüm boyunca görmezden geldiğim aşkım için pişmanlık duyardım ve ben hayatımın bir cehenneme dönmesini istemiyordum.

''Seni asla mutsuz etmeyeceğim Taeyong.'' demişti kollarının baskısını artırırken, ''Yemin ederim aşkı seninle öğreneceğim ve kalbini bir daha asla kırmayacağım.''


⸻ ♡ ⸻

⸻ ♡ ⸻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
there is no love // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin