Bir süre öylece durmuştuk, ben ona sıkı sıkı sarılmış o ise hiçbir şey söylemeden birkaç saniye durmuştuk öylece.Kalbim ne kadar acırsa acısın yine ona koşmuş olmak beni ne olursa olsun rahatlatmıştı, tekrar güven dolmuştum.
Birkaç saniye sonra Jaehyun hareket ederek kollarımı bedeninden ayırdı yüzünü bana dönerken. Bir süre kızarmış gözlerime baktıktan sonra usulca baş parmağını göz altlarımda dolaştırarak gözyaşlarımı silmişti.
''Özür dilerim.''
Yutkundum boğazımdaki yumru aşağı insin diye fakat o yumru hep orada kalacak gibiydi.
''Lütfen bana acıma, bana üzülme, bana iyi hissettirmen gereken bir çocukmuşum gibi bakma Jaehyun... Ben gözlerine baktığımda ömrü boyunca mutsuzluk çeken bir çocuğa acıyan birini görmek istemiyorum.''
Derin bir nefes aldı beni göğsüne doğru çekerken. Geniş göğsü başıma ev olurken burnuma dolan kokusu ciğerlerime indi. O çok sevdiğim hafif parfümünü sıkmıştı yine.
''Sana acımıyorum, sana öyle bakmayacağım söz veriyorum.''
Gözlerimi kapamış birkaç saniye öylece kalmıştım. Bu his fazlasıyla huzur vericiydi fakat ikimizin de artık aşağı inmesi gerekiyordu.
''Artık inmemiz gerek.''
Başımı göğsünden çektiğimde usulca kafasını salladı gözlerime bakarak.
''Daha iyi misin?''
Kafamı usulca sallamış, ''Sen in.'' demiştim. ''Ben de birazdan geliyorum.''
Onaylamış ve birkaç saniye daha beni süzdükten sonra merdivenlere doğru adımlamıştı. Sırtımı duvara yaslarken, bodruma tekrar kilitlediğim eski Taeyong'un çığlıkları doluyordu kulağıma. O yine kaybetmişti ve yeni Taeyong umarım ona bir daha ihtiyaç duymazdı.
Düşüncelerimden kopup yaslandığım duvardan doğrulmuş, ben de nihayet yemek salonuna tekrar dönebilmiştim.
Bakışlarım donuk olduğu için Hyuck birkaç saniye bana bakmış kafasını iki yana sallamıştı önündeki yemeğe tekrar dönerken.
Masada duran suyumdan büyükçe bir yudum almıştım çatalımı elime tutuşturmadan önce.
''Amerika konusunu konuştun mu Taeyong ile?'' Taeil Hyung sessizliği bozarak konuştuğunda bakışlarım onu buldu.
''Hayır.'' dedi Hyuck usulca. ''Henüz konuşmadım.''
Kaşlarım çatıldı.
''İşletme eğitimi almanız için sizi birkaç yıl Amerika'ya göndermek istiyorum Taeyong.''
Bakışlarım koyulaşırken, kaşlarım iyice çatılmış dudaklarım aralanmıştı. ''Benim bundan neden haberim yok?''
''Şimdi oldu işte.'' Taeil hyung rahat bir tavırla tabağındaki bifteği keserken ben öfkeden deliye dönmüş gibiydim.
''İstemiyorum.''
Sert sesim herkesin bakışlarını bana çevirmesine sebep olmuş, Taeil hyung'un kaşlarını çattırmıştı.
''Anlamadım?''
''Neyini anlamadın Hyung? Amerika'ya falan gitmek istemiyorum, bana sordun mu? Hayatım hakkında kararlar alırken benim de haberim olsaydı keşke.''
Bunlar neden bu kadar kalabalık bir masada yaşanıyordu? Neden Jaehyun'un önünde bu kadar çaresiz gözüküyordum? Berbat bir akşamdı.
Taeil hyungun öfkesini çattığı kaşlarından ve ateş saçan gözlerinden anlayabiliyordum fakat geri adım atacak kadar korkak değildim.
''İşletme okumayı bile ben istemedim ki... Sen istedin diye okuduk Hyuck ile... Sırf düzgün bir işimiz olsun ileride şirket bize kalsın diye kendi istediğin şeyi okutturdun bize şimdi de gelmiş yurtdışına mı gönderiyorsun?''
Derin bir nefes aldım, bakışlarım masada duran hiç dokunulmamış yemeğime kaymıştı.
''Seni kendi kardeşimden ayırmayıp bunca zaman bakıp okuttum karşılığını böyle mi veriyorsun Taeyong, bir nankör gibi mi?''
Çenem titredi, nefret ediyordum insanların yaptıkları iyilikleri ilk fırsatta suratıma vurmalarından. Onlara göre ben aciz, hiç kimsesi ve hiçbir şeyi olmayan biriydim ve onlar bana çok büyük bir iyilik yapmışlardı.
Taeil hyungu ne kadar sevip saygı duysam da bu yaptığı yanlıştı.
Oturduğum yerden usulca kalkarken, bulutlanan gözlerimi kırpıştırdım gözyaşlarımı gerisin geri yollamak için.
''Üzgünüm, ben de böyle biriyim işte abi.''
Yemek odasından çıkarken Taeil hyungun gür sesiyle bana seslendiğini duysam bile aldırmadan çıkışa yöneldim. Büyük bahçeye adımladığımda, suratıma usulca düşen yağmur taneleri adeta gözyaşlarımı saklamak için beni bekliyor gibilerdi.
Bu kadardı işte. Bu yüzden insanlardan iyilik görmeye katlanamıyordum, sonradan canımın yanacağını biliyordum çünkü...
⸻ ♡ ⸻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
there is no love // jaeyong
Fanficİşte oradaydı, aradığım kişi. Üzerinde beyaz salaş bir tişört, dudaklarında yamuk bir gülüş, gözlerinde ise James Dean'in o rüya gibi bakışları... #1 jaeyong ©jaeyongmylemondetox