Duraksadım bir süre, gözlerinde gördüğüm ışık samimiydi fakat ben yine de emin olamıyordum.''İki gün önce bana karşı hiçbir şey hissetmediğini söyledin şimdi de beni sevdiğini söylüyorsun neye inanmalıyım Jaehyun?''
''Sadece bu iki gün bir şeylerin farkına varmamı sağladı Taeyong. Senin için çabalamak ve bir şeyleri denemek istiyorum, bana şans ver.''
Kalbim deli gibi bağırıyordu bu sözler karşısında, kabul etmemi söyleyip duruyordu fakat ben tekrar kırılmaktan ölesiye korkuyordum.
''Varlığına bile inanmadığın şey için mi çabalayacaksın? Aşk yok demiştin... bana göre de yoktu fakat varmış işte...''
''Ben öğrenmek istiyorum Taeyong. Seninle bir şeyler için çabalamak istiyorum. Sadece seni mutlu etmiyordum ben kendimde mutlu oluyordum seninle vakit geçirdiğimde. Sana karşı tamamen boş olmadığımı fark ettim. Seninle sohbet ederken, yemek yerken ya da seni öptüğümde bu şeyler beni iyi hissettiriyordu.''
Tanrım o ciddi miydi? Gözlerinde tek bir alay ya da pişmanlık yoktu fakat güvenim yerle bir olmuştu bu yüzden aşık olduğum adama bile güvenemiyordum.
''Ben korkuyorum Jaehyun, tekrar kırılmaktan. Kırılırsam bir daha toparlanamam biliyorsun.''
Ne yazık ki güçsüzdüm, güçlü sandığım günlerde bile... Aşk ise beni daha da güçsüzleştirmiş, eski benliğimden eser bırakmamıştı.
''Biliyorum güzelim o yüzden seni zorlamayacağım. 1 hafta sonra geri geleceğim. Eğer hâlâ gitmek istiyorsan git arkanda bırak beni ama hislerin hâlâ aynıysa bana bir şans daha ver.''
Yutkundum, gözümden benden habersizce akan yaşı usulca silmiş, ''Neden ağlıyorsun?'' diye sormuştu. ''Ağlaman için değecek biri değilim lütfen.''
Değerdi işte, kendini benim gözümden görseydi anlardı neden ağladığımı. Beni kırsa paramparça etse bile ağlamaya değer biriydi o.
''Biliyor musun beni kırdığın o gün bile seninle olmak istiyordum, yanımda olmana ihtiyacım vardı fakat beni o hale sokan sendin zaten... Çok komik değil mi? Düşününce ne kadar acınası oluyor insan.''
Sessiz kaldı beni göğsüne doğru çekerken. Kollarını vücuduma sıkıca sarmış, çenesini başıma koymuştu. Kollarımı vücuduna ne kadar sarmak istesem de yapmadım, karşılık vermedim sarılmasına. Belimdeki elini suratıma çıkarmış ve usulca okşamıştı.
''Üzgünüm... şimdi gidiyorum tamam mı, umarım bize bir şans verirsin.''
Kollarını benden ayırmış dudaklarıma ufak bir öpücük kondurduktan sonra evden çıkmıştı. Salonun ortasında kalakalmıştım öylece. O bana karşı bir şeyler hissediyor muydu gerçekten? Gerçekten 1 hafta sonra gelecek miydi? Peki geldiğinde ona ne söyleyecektim? Vaz mı geçecektim gitmekten? Bilmiyordum. Hislerim, aklım, kalbim her yer çok karışıktı. Bu karışıklığın arasından kurtulmak ve bir karar vermek zorundaydım.
Fakat bir şey daha vardı, ya gelmezse o zaman ne olurdu?
⸻ ♡ ⸻
finale son 1-2 bolum kaldi sanirim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
there is no love // jaeyong
Hayran Kurguİşte oradaydı, aradığım kişi. Üzerinde beyaz salaş bir tişört, dudaklarında yamuk bir gülüş, gözlerinde ise James Dean'in o rüya gibi bakışları... #1 jaeyong ©jaeyongmylemondetox