6

20 3 1
                                    

Sevil'le yani nöbetçi öğrenciyle müdürün odasına beraber gelmiştik. Kapıda bana Aslı'nın pisliklerinin sınırı olmadığı hakkında bir kaç şey anlatıp, kendime dikkat etmemi söyleyip gitmişti. Sevil'i dershaneden tanıyordum ve gayet iyi biriydi. Çok yakın olmasakta arkadaştık.

Kapıyı 2 kez tıklatıp Mustafa Hoca'nın gel demesini beklemeden içeri girdim. Mustafa Hoca şu okulda ki en sevdiğim öğretmen olabilirdi. Müdürden çok arkadaş gibiydi bizimle. Tabi ki bizimle arkadaş olması yerine göreydi. Gerektiğinde müdür rolüne bürünüyordu. Şuan da olduğu gibi.

Aslı büktüğüm elini sarmış ve ağlamaklı bir yüz ifadesiyle Mustafa Hoca'ya bakıyordu. Aslı'ya sırıtıp, göz kırparak Mustafa Hoca'ya döndüm.

"Hocam beni çağırmışsınız." Mustafa Hoca eliyle Aslı'nın karşısındaki koltuğu gösterdiğin de gidip oturdum.

"Aslı elini bu hale senin getirdiğini söylüyor. Doğru mu Eda?" Omuz silkerek cevap verdim.

"Doğru." Aslı ve Mustafa Hoca bana inanamayarak bakıyorlardı. Sanırım ikiside inkar etmemi bekliyordu. Mustafa Hoca boğazını temizleyip kaşlarını çattı.

"Evet. Senden bir açıklama bekliyoruz Eda. Arkadaşının elini neden o hale getirdin?" Aslı'ya kısa bir bakış atıp dudaklarımı büküp, düşünüyormuş gibi yaptım. Sonunda da düşündüğüm şeyi bulmuş gibi kaşlarımı kaldırıp, parmağımı şıklattım. Gerçekten insanlar fazla tahmin edilesiydi.

"Bir an olayın nasıl olduğunu unutmuştum da pardon hocam." Aslı kaşlarını çatmış ne yapmaya çalıştığıma bakıyordu.

"Neyse. Açıp sınıflara yerleştirdiğiniz kameralardan izleyebilirsiniz." Mustafa Hoca tam bir şey söyleyecekken durdurdum. Yüksek ihtimalle kamera yok falan diyecekti.

"Kamera olduğunu benim kadar sizde çok iyi biliyorsunuz hocam ama konumuz bu değil. Görüntüler de göreceksiniz zaten ilk atağı Aslı yapıyor. Ben sadece karşılık verdim." Aslı sınıflarda kamera olmasının şokunu yaşıyordu şuan ama pes etmeye niyeti yok gibiydi.

"Hocam ben sadece sinirlerimi bozduğu için omzundan ittirdim. O da beni omzumdan itebilirdi, elimi incitmesine gerek yoktu." Ona alaylı bakışlarımı gönderdim.

Mustafa Hoca Aslı'ya bıkmış bakışlarını gönderirken bilgisayardan görüntüleri açmaya çalışıyordu.

Aslı şoku atlatmış ve savunması üzerine kendini haklı görüyordu ama bilmediği bir şey vardı. Ben Eda Koçak'tım. Her hareketimi en ince ayrıntısına kadar düşünüp yapardım. Saniyeler içinde beynimin içinde bütün durumları değerlendirir ve hayata geçirirdim. İnsanların hareketlerini asla kontrol etmeden yapması, onların hareketlerini kolayca tahmin etmemi sağlıyordu. Aslı da bu insanlardan biriydi.

Mustafa Hoca görüntüleri bulmuş ve ekranı bize doğru da döndürüp kaydı başlatmıştı.

Ben elimde kahvemle sırama gelip oturuyorum. Sonra telefondan kızlarla mesajlaşıyorum. Aslı da bu sırada pür dikkat beni, çatık kaşlarıyla izliyor. Bir süre sonra telefonu bırakıp bakışlarımı sınıfta gezdirip Aslı da durduruyorum. Sonra Aslı yanıma geliyor ve bir şeyler söylüyor. Ayağa kalkıp karşılık veriyorum. Aslı beni omzumdan itiyor. Bir süre sonra yeniden itiyor.

Bu sırada Mustafa Hoca da ters bakışlarını Aslı'ya göndermeyi eksik etmiyordu.

Ben biraz Aslı'ya yaklaşıyorum ve o sıra Aslı elini yüzüme doğru kaldırıyor. Uzaklaştırmak için olduğunu sadece ikimiz biliyoruz. Kameranın görüş açısında ise Aslı bana vurmak için elini kaldırıyor. Haliyle bende kendimi korumak için elini ters çevirip, itiyorum.

Çok BekledimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin