Tepemde dikilen Berrin'e yani Aslı'nın arkadaşına bezmiş bakışlarımı gönderiyordum. Hayır yani neden ben? Başka işiniz yok mu sizin?
"Biliyorum şuan neden buraya geldiğimi sorguluyorsun." Vay be, büyük başarı valla. Herkes anlayamazdı.
"Araya reklam sokmaktan mı hoşlanıyorsunuz? Tek seferde söyle ne diyeceksen, sonra defol git." Benim sert sözlerime karşı gülümseyerek karşıma oturdu.
"Merak etme kavga etmeye ya da tartışmaya gelmedim. Aslı'dan uzak durmanı rica etmek için geldim. Biliyorsun sürekli kavgaya karışıyor ve sonunda uzaklaştırma aldı. Bir dahaki sefere atılır belki de. O yüzden o sana bulaşsa bile, lütfen sen bulaşma." Omuz silkerek arkama yaslandım. Bunları arkadaşına söylemeliydi.
"Bunları yanlış kişiye söylüyorsun. Aslı bana bulaşmazsa, ben ona bulaşmam. Arkadaşını benden uzak tut." Omuzları düştü ve bana yalvaran gözlerle bakıyordu.
"Bak Aslı asla bizi dinlemiyor. Hep burnunun dikine gidiyor. Baksana çevresine, tek arkadaşı ben kaldım. Herkesi itiyor kendinden." Söylediklerinde haklıydı. Aslı sürekli insanları tersleme, bir kavga çıkarma derdindeydi ama bu beni ilgilendirmiyordu. Benden uzak olduğu sürece istediği her şeyi yapabilirdi.
"Seni anlıyorum, arkadaşını korumak istiyorsun ama dediğim gibi, beni bağlayan bir şey yok ortada. Bana bulaşmasın, bende bulaşmayayım." Bana son kez rica eden bakışlar gönderdiğinde ofladım. Bakın bana ısrar etmeyin. Sinir oluyorum.
"Gerçekten de zor birisin." Gözlerimi devirdim. Ben zor değildim.
"Söyleyeceklerin bittiyse gider misin artık." Sorudan daha çok uyarıydı. Usulca başını sallayıp, kalkıp gitti. Ben insanları ittikçe neden daha çok üstüme geliyorlardı?
Zilin çalmasıyla, dersin ortasında topladığım çantamı da alıp sınıftan çıktım. Bugün canım kızlarla oturup bir şeyler yapmak istemediği için onlara bensiz gitmelerini söylemiştim. Son dersleri boştu.
Okuldan çıktığım da otobüs durağında ki kalabalık başımı döndürdüğünden yürümeye karar verdim. Otobüse binmeyi hiç sevmezdim zaten.
Yaklaşık yarım saatlik bir yürümeden sonra daha yolu yeni yarılamıştım. Tamam yaptığım delilikti, kabul ediyorum.
Biraz dinlenmek için hemen yanınmdaki parka girdim. Banklardan birine oturup oynayan çocukları izlemeye başladım.
Ben küçükken çok az parka gelmiştim. Genel olarak evde kendi kendime oyunlar türetip, oynayan bir çocuktum. Bazen yanıma ablamı da sürüklüyordum tabii.
Birden yanımda bir kalabalık hissedince bakışlarımı oynayan çocuklardan çektim. Yanımda sırıtarak oturan Poyraz, dibimizdeki çimlerde yan yana oturan Eren ve Ada görüş açıma girdiğinde gözlerimi devirdim. Gerçekten insanları mıknatıs gibi üstüme çekiyordum.
"Merhabalar Eda Hanım. Çocukluğunuzu mu özlediniz?" Poyraz'ın neşeyle sorduğu sorusu bende tek bir mimik bile oynatmamıştı. Hem bunların burada ne işi vardı? Bu taraflarda mı oturuyorlardı?
"Ne işiniz var burada?" Poyraz omuz silkerken Eren cevap verdi.
"Ata'lar karşıda oturuyor. Bizde onlara gelmiştik." Ee tamam da benim yanımda ne işiniz var?
"Bahsettiğin karşı oturduğum bank değilse hâlâ soruma cevap alamadım."
"Belki evsiziz biz, nereden biliyorsun?" Arkamdan gelen sesle oraya döndüm. Demek Ata da arkamızda demirlere yaslanmış duruyordu.
"Zaten bahsettiğin bank değilse dedim. İstersen doğru dinle." Omuz silkerek bakışlarını diğerlerine çevirdi.
"Ben eve gidiyorum, geliyor musunuz? Annem yok evde kapıda kalırsınız, açmam." Diğerleri bunu bekliyormuş gibi ayaklandığında bakışlarımı yeniden çocuklara çevirdim. Sonunda gidiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Bekledim
Short Story"Çok bekledim seni ama gelmedin." Derin bir nefes alarak cevap verdi. "Gelemedim." Gözlerini devirerek ayağa kalktı. Burada durmasını gerektiren bir şey kalmamıştı. "Benden uzak dur. Seni hayatımda istemiyorum."