"Ya yemin ediyorum salaksın kızım sen." Saye'nin 5000. söylenmesine göz devirerek diğer gözüme de eyeliner çektim. İkisinin eşit olmadığını anlayınca oflayarak Tuana'ya döndüm.
"Şunu bir çeksene." Tuana hemen yanıma gelip kurtarıcı meleğim olarak görevi devraldı.
Biraz uğraştıktan sonra iki tarafında eşit olduğuna emin olmuştu Tuana. Resmen ölüm gibi bir şeydi. Ne diye çekiyorsun o zaman kızım derseniz, bende bilmiyorum.
Aynadan son kez kendime ve kızlara baktığımda gülümsedim. Çok güzel olmuştuk. 9. sınıfın başlarında hayatıma saçma sapan giren, çok yakın bir arkadaşımın doğum günü vardı bugün. Kızlar çok da yakın olmasalar da ben gittiğim için onlarda geliyordu. Kesinlikle peşimden sürüklemiyordum.
Kaan'ın evine geldiğimiz de zile bastım. Kızlar arkamda aşırı gergin duruyorlardı. Ne kadar biz bize olacağımızı söylesemde beni çok taktıkları yoktu.
Kısa bir süre sonra Kaan gülümseyerek kapıyı açtığında hiç beklemeden boynuna sarıldım. O da gülerek ellerini belime sardığında gülümsedim. Biraz çekilerek burnuna vurdum.
"Bugün bir gereksizin doğum günüymüş duyduğuma göre." Gülerek saçlarımı karıştırdığında geriye doğru kaçtım.
"Gereksiz doğum günü çocuğu kaynatıcıyı beklemekten meyve vermiş diye duydum." Gülerek gözlerimi kıstığımda içeri geçmemiz için kenara çekildi. Ayakkabılarımı çıkarıp ona hafif omuz atarak zaten yerini bildiğim salona geçtim. Kızlarda arkamdan iyi ki doğdun tarzı şeyler söyleyerek geliyordu. Salonda tanımadığım birkaç yüz vardı ama önemli değildi, tanışırdık.
9. sınıfın ilk haftalarında ben her zamanki gibi kantinde sıra kaynatıyordum. Benimle beraber kaynatan bir kaç kişi daha vardı. O sırada ortaokuldan tanıştığımız bir arkadaşım sırayı kaynattığım için bana sataşmaya başlamıştı. İşin komik yanı, o da kaynatıyordu. Biz birbirimize laf atmaya devam ederken onun yanında olan çocuk da olayın içine girmişti. O da bana laf atmaya başlamıştı. Kötü bir şekilde değilde dalga geçerek sataşıyorduk birbirimize. Günler aynen bu şekilde geçmeye başladı daha sonraları. Her gün kantinde birbirimize sataşıyorduk ama ortaokul arkadaşımla değil de daha çok yanında ki çocukla, Kaan'la. İşte ilk tanışmamız bu şekilde olmuştu. Daha sonra da birbirimize sataşarak arkadaş olmuştuk. Aslında arkadaştan çok kardeş olmuştuk diyebilirim.
Biz boş boş birbirimize bakarken Kaan sonunda tanıştırması gerektiğini fark edince tanımadığım kişileri tanıttı tek tek.
"Bu Büşra, üst komşum ve bebeklik arkadaşım olur kendisi. Bu Alp, kuzenim ve son olarak da Zeynep, yeni okulumdan bir arkadaşım." Büşra ve Alp'e karşı iyi şeyler hissederken Zeynep'e karşı çok da iyi şeyler hissedememiştim. Bu kızdan bir şey çıkmazsa bende Eda değildim.
Kaan bu seferde onlara bizi tanıttı. "Bu Eda, anlatmıştım size zaten. Bu Tuana, Eda'nın ortaokuldan çok yakın arkadaşı. Bunlar da Saye ve Zümra, Eda'nın liseden çok yakın arkadaşı." Büşra ve Alp'e gülümserken Zeynep'e bakma gereksinimi duymadım. Onlarda bana karşılık verirken bakışlarımı Kaan'a çevirdim.
"Tuğba Teyze nerede?" O sırada arkamdan gelen sesle gülümseyerek sesin sahibine döndüm.
"Benim güzel kızım gelmiş. Çok özlettin kendini." Hemen ayağa kalkıp yanına gittim. Kollarını açmış beni bekliyordu. Kısa bir süre sarıldıktan sonra geri çekildim.
"Bende sizi çok özledim ama bir türlü gelmeye fırsatım olmadı." Bana anlayışla gülümseyip Kaan'a döndü.
"Annecim ben hastaneye geçiyorum. Siz istediğiniz gibi takılın." Tatlı mavileri bana dönerken göz kırptı. "Sende bir yere kaybolma. Saat 7 gibi gelirim, burada ol. Verecek bir miktar hesabınız var küçük hanım." Gülerek kafamı salladım. Tuğba Teyze'yle annem yakın arkadaşlardı yani eve geç gitmem bir sorun teşkil etmiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Bekledim
Short Story"Çok bekledim seni ama gelmedin." Derin bir nefes alarak cevap verdi. "Gelemedim." Gözlerini devirerek ayağa kalktı. Burada durmasını gerektiren bir şey kalmamıştı. "Benden uzak dur. Seni hayatımda istemiyorum."