Dışarıdaki manzarayı izliyorken diğer yandan da Anna'nın camdaki yansımasına bakıyor, elimdeki eczane poşetiyle oyalanıyordum. İkimiz de öğleden sonraki dersleri ekmiş, ilk iş olarak eczaneye gitmiştik. Şimdi ise oturduğum sandalyede onun buraya gelmesini bekliyordum.
Karşısındaki kişiye gülümseyip teşekkür ettikten sonra iki eli dolu, buraya doğru yürümeye başladı. Masanın üstündeki poşeti alıp yanıma koydum ve elindeki kahvelerden birinin benim önüme koymasını izledim. Kendi kahvesini de önüne koyduğunda karşıma oturdu ve konuşmaya başladı.
''Neden eve gitmeyi reddettiğini anlamıyorum. Dinlenirdin işte.''
Bir yudum aldım ve konuştum.
''Mike muhtemelen evdedir. Kim bilir ne anlayıp anneme ne anlatacak? Bir şeyden de eksik kalsın.''
Anna anlar gibi başını salladı ve ''Benim evime de gidebilirdik.'' dedi.
Bu teklifi her ne kadar hoşuma gitse de annesinin evde olduğunu biliyordum ve ona bu halde gözükmek isteyeceğim en son şey olabilirdi. Tam ağzımı açacakken lafımı kesmek ister gibi ''Tamam, tamam.'' dedi. ''Bir daha ısrar etmeyeceğim tamam.''
İkimiz de sessiz kaldığımızda kahvelerimizden birer yudum aldık ve onun dik bakışlarına karşın ben etrafı izlemeye koyuldum. Ona ne anlatacağımı bilmiyordum.
''Artık bunu kimin yaptığını söylemen gerekmiyor mu, Daisy? Nasıl olur da biriyle böyle ciddi kavga edecek konuma gelirsin?''
Sırtımı geriye yasladım. ''Benim hakkımda ne biliyorsun ki Anna?''
Konumuz bu değildi ama yine de bu cümleyi ona karşı kurmak istiyordum. Benim hakkımda hiçbir şey bilmediğinin farkında olmasını istiyordum.
"Konumuz bu mu? Daisy'sin işte. Daha ne bilmem gerekiyor ki?"
Omuz silktim. Her şeyin farkında olup yine de onu sorgulamak mantıksızdı. Anna tabiki de benim hakkımda hiçbir şey bilmiyordu, öğrenip öğrenmemeyi de umursamıyordu.
"Bana başkasına dokunmayacağını söylemiştin."
Dediklerini anlamaz bir şekilde kaşlarımı çatıp ona baktım. Asıl o neyden bahsediyordu?
"Kantine inip seni beklediğimde bir kız yanıma oturdu ve ona seni beklediğimi söyleyince de senin arka duvarda bir kızla konuştuğunu söyledi. Camdan görmüş. Ben de öyle seni buldum. Samimi olduğunuzu söylemişti."
Duyduklarıma karşı güldüm. O aptal arkadaşı göre göre sadece o anı görmüş ve bir de bunu Anna'ya mı söylemişti? Koca kafalı Mark'ı görmemişti ama bir yandan da bunun için şükrediyordum.
Anna'ya söylemek veya söylememek konusunda kararsızdım. Onu işin içine dahil etmeden bu olayı kapatmak istiyordum ama bir yandan da bunu gizlemek mantıksız geliyordu.
Anna ona cevap vermediğim için konuşmaya devam etti.
"Aptal, artık anlatsana. O kız mı seni bu hale getirdi? Getirmediyse neden samimiydiniz? Her türlü bok yoluna çıkıyor o yüzden anlat artık."
Karşımda bana merakla bakan kızın gözlerine gözlerimi sabitlediğimde konuşmaya başladım.
"O kızla pek kavga ettim sayılmaz. Yani bir erkekle kavga ettim gibi. Beni pek sevmiyormuş."
Anna'nın kaşları şaşkınlığını belli eder şekilde kalktığında konuşmaya devam ettim.
"O kızı da dövmeden hallettim gibi. Yani..of çok karışık."
Derin bir nefes aldığımda Anna'nın bakışları sinirli bir şekilde masaya dönmüştü. Dediklerime inanmadığı açıktı.
"Çocuk mu kandırıyorsun Daisy? Her şeyi baştan anlat."