Bölüm 58

31 6 17
                                    


İşte gelmiştik. Şaşalı bir ev, tam Murat'a layık. Eminim duvarların içi de onun kalbi kadar çürüktür ama üzerindeki pahalı sıva bunu kapatmayı çok iyi beceriyordur.

Saatime baktım. 9.36. Daha günün başındayız, güzel. Ali için tam olarak ne kadar zamanım vardı, bunu bilmiyordum. Ama ne kadar hızlı olursak her şey o kadar güzel olurdu.

İçeriye adımımı atmadan önce bir süre düşündüm. En azından bir mesajı hak ediyorlardı. İkisini orada bırakıp gelmiştim buraya ve neler olacak bilmiyordum.

Hızlıca telefonumu çıkardım cebimden. Mesajlar bölümüne girip Cem'i buldum. Daha sonra vazgeçtim. Melis. En iyisi Melis.

"Melis, merhaba canım. Cem'e şimdilik belli etme ama ben abin için uğraşıyorum... Murat ile konuşmaya geldim. Hiçbir sorun olmayacak. Bir saat sonra haber veririm. Görüşürüz."

Kısa ve net bir mesajdı. Esra ve Osman da onlara katılırsa ne yapacaklardı? Ben onlara haber getirene kadar kafede boş boş oturacaklarını pek sanmıyordum ama şu durumda yapabileceğim başka bir şey de yoktu. Her şey Ali için, dedim içimden. Her şey Ali için.

Zile falan basmıyordum çünkü zaten arabayla bu koca evin önüne gelirken yirmi kez haber gitmiş olmalıydı patronlarına geldiğime dair.

Umduğum gibi olmuştu, kapı anında açıldı. Kafamı içeri sokup kapıyı açanın kim olduğuna baktım. Ya Murat kapıyı açıp koşarak içeri kaçmıştı ya da kapıda otomatik açılma mekanizması vardı. Çünkü burada kimse yoktu. Ayakkabımı çıkarıp kapının önüne bıraktım ve içeri girdim hiç düşünmeden. Normalde konuşma provaları yapardım beynimden, ama bugün yolda pek becerememiştim. Polisler arasında kelepçeli bir Ali görüntüsü gözümün önünden gitmeyince tabii...

— Hoş geldin Ada, dedi elleri cebinde camdan dışarı bakan Murat.

Evinde bile takım elbise giyen psikopatın tekiydi. Sanki evine aniden diplomatlar baskın yapacak da onu normal kıyafetlerle görürlerse ayıplayacaklardı.

— Nasıl geldiğimi bilmiyorsun sanki, dedim iğneleyici ses tonumla.

Önce başını yavaşça bana çevirdi. Sonra aniden tüm vücudunu bana çevirip ellerini cebinden çıkardı.

— İşte, dedi işaret parmağını sallayarak. Sendeki bu asabiyet o kadar asil ki, insan seninle uğraşmayı bırakamıyor.

Ardından sırıtmaya başladı. Tiksinircesine yüzüne baktım. Derhal konuya girmem lazımdı yoksa daha fazla dayanamayacaktım.

— Ali'nin oradan kurtulması için ne gerekiyor, diyerek gözlerinin içine baktım sertçe.

— Ali... Ah Ali. Ben mi dedim kahramanlık yap diye ona sanki? Ayrıca, o konuyla benim bir ilgim yok.

— İlgin olmayabilir ama alakan var, dediğimde başını olumsuz anlamda salladı.

Kaşlarımı çatıp ne diyeceğine baktım.

— O adamı öldürüp de sizi içeri attırmak, ımm... Hiç benlik değil.

— Kim yaptı o zaman, dedim imayla.

— Benim de düşmanlarım. Yani adamdan kurtulup bıçağı benim evime koymuş olabilirler. Tabii ben bu duruma el atınca, iş size dönmüş olabilir. İşte ben, diyerek pis pis sırıtıp kendini gösterdi elleriyle.

— Madem başka düşmanların ile arandaki bir mesele, biz ne alaka? Yani kendi aranızda halletseydiniz, dedim tek kaşımı kaldırarak.

— Imm... O iş öyle değil küçük hanım. Ne yazık ki o konuda bilmediğin şeyler var. Yani siz işin içinde, hatta şöyle söyleyeyim, tam ortasındasınız. Şimdi arkadaşın konusuna gelince.., diyerek elini çenesine koyup düşünme işareti yaptı. Onun hakkında elimden gelen ne yazık ki bir şey yok.

Keskin BıçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin