Bölüm 30

31 9 2
                                    

— Ne oldu, diyen Ali'ye kaş göz işareti yaptıktan sonra hemen çerçeveyi toplar gibi yapıp içindeki anahtarı aldım.

Ne olduğunu bilmiyordum ama önemli bir şey olmalıydı. Yoksa böyle bir yere gizlenmiş olamazdı değil mi?

Derhal koşarak dışarı çıktım. Ne yapmam gerek bilmiyordum ama şu anda buradan kurtulmamız gerekiyordu. Peşimden merdivenlere koşan Ali, Cem, Esra ve arkadan da kapıyı kapatıp adamı içeride kitli bırakarak bize zaman kazandıran Osman...

Neler olacaktı bilmiyorduk. Merdivenin sonuna geldiğimizde geriye dönüp onlara seslendim. 

— Normal bir arkadaş grubu olarak çıkmalıyız, diyerek herkesin soluklanmasına müsaade ettim.

Hızlıca kapıyı açıp konuşarak dışarı çıktık. Etrafta birkaç araba, her birinin içinde de bir sürü adam vardı. Gerçekten de çok tehlikeli bir işin içine girmiştik.

Eve gelirken etrafa bakındığım için kestirme yol biliyordum, oradan ilerlemiştik.

Selamete ulaştığımız esnada herkes büyük bir badire atlatmış olarak rahatlıyordu. Bir kişi hariç: Cem.

Ceplerinde bir şey arıyor gibiydi. Dehşete kapılmış bir şekilde pantolonun ceplerini arayan Cem'i fark etmemizle hepimiz ona döndük. Nefes almaya çalışıyordu ama alamıyor gibiydi.

Astım krizi tutmuş olmalıydı! Kesik kesik nefesler alıyordu. İlacını bulamadığını fark ettiğimiz anda hemen taksi bulmaya çalıştılar. Ben de etrafta bir eczane var mı diye bakıyordum. 

Ambulans yerine taksi baktılar çünkü zaten taksi durağının dibindeydik. Fakat eczane yoktu. Hemen hastaneye gittik.

Gerekli birkaç müdahale yapıldıktan sonra Cem toparlanmıştı. Aklım çıkmıştı, ya ona bir şey olsaydı!

Hastaneden çıktıktan sonra ne yapmalıyız diye birbirimize baktık bir süre. Öncelikle ayakta kalmamak için hastanenin yakınlarındaki bir kafeye oturduk.

Ben konuşmaya başladım.

— Çerçevenin içinden bunu buldum, diyerek anahtarı çıkardım.

— Bu ne be, diyen Cem'e tebessüm ettim.

— Enektar, dedi Ali gülümsemeye çalışarak.

— Goltuğun altında galıp mı bari, diye karşılık verdi Cem.

— Ne anahtarı olabilir ki bu, dedi Esra ciddileşerek.

— Bilmiyorum, diyerek soran gözlerle Osman'a baktım belki bir fikri vardır diye.

Olumsuz anlamda başını salladı.

— Siz de, diyerek derin bir nefes aldığım sırada herkes bana meraklı bir şekilde bakıyordu. Masaya baktım, gözlerimi hızlıca etrafta dolandırıp düşündüm. Sonra söyleyecek olduğum şeyden bir anda vazgeçip başka bir konuyu açtım hemen.

— Melis'i dışlamış olduğumuzu hissetmiyor musunuz, dediğimde Osman heyecanla baktı bana umut dolu gözlerle.

— Melis... Melis uyandı mı, dediği anda Ali sert bakışlarıyla aniden ona döndü.

— Bana hâlâ komada demişti Hikmet ağabey de.., diyerek konuşmasını tamamlamadan masaya bakarak bir şeyler düşünmeye başladı.

Bir süre sessizlik oldu. Kısa süreli bu sessizliği bozan Osman oldu.

— Biz kaçtık da... Hadi anlatın bakalım, diyerek Ali'den gözlerini kaçırarak hepimizle göz göze geldi.

— Tamam, ben anlatıyorum. Çok karışık bir olay var bu yüzden her şeyi anlatmam gerek galiba, diyerek başımızdan geçenleri anlattım.

— Bir dakika, kardeşin yaşıyor ve sen onu aramıyor musun? Benim bir anda kardeşlerim ortaya çıktığında.., diyerek sustu.

— Kaybedecek vaktimiz yok. Boş boş konuşmak yerine ne yapmalıyız buna karar verelim, dedi Ali.

— Bence bu anahtarı araştıralım, dedim ben.

— Ya saçma bir şeyse, o zaman boşuna uğraşmış olacağız.

— Haklısın Esra. O zaman amcamı bulalım.

— Bence iş bölümü yapalım. Anahtar için eve girmek şimdi riskli gözüküyor. Birkaç gün sessiz kaldıktan sonra Ada gidip eve baksın. Cem ve Esra, siz benimle birlikte Muratların yangın olayını araştıralım. Osman sen... Sen de Hikmet'e ulaşmaya çalış.

Hepimiz onayladıktan sonra dağıldık.

Esra ile eve yürürken ben durdum. Bana ne oldu der gibi baktı.

— Esra benim gitmem lazım. Sevgi teyzeyle konuşup kardeşim hakkında bir şeyler öğrenmeliyim.

— Haberdar et beni, dedi gülümseyerek.

Derhal Sevgi teyzenin evine gittim. Önceki gelişimde hiçbir şey öğrenemeden duyduğumun şokuyla eve gitmiştim. Kapanmayan mevzular vardı ve şimdi de onun için gidiyordum.

Kapıyı çaldığım sırada kimse açmadı. İçeride birileri vardı ama açmadılar. Birkaç kez daha çaldıktan sonra sinirle etrafa baktım.

O anda ışıklarını yakan yan evi görmemle yine saçma güvenlik oyunları aklıma geldi. Onun kapısını çaldığım anda bu sefer içeri davet etmesiyle şaşırdım.

— Hayırdır, dedim şaşkınlıkla.

— Bu sefer böyle, dedi gülerek. İçeri girdiğim anda içeride oturan Sevgi teyzeyi gördüğümde şaşkınlığımı gizleyemedim.

— Işıklar yanıyordu, birileri var sandım.

Gülerek yanıtladı.

— Vardı zaten. Ben oradaydım, dediği anda neler olduğunu anlamaya çalıştım.

— Şu kapıdan evime geçiş var. Bak bu abin de benim kardeşim. Biz normalde benim evde yaşıyoruz ama bazen böyle canımız sıkılıyor, dedi gülerek.

Ben buraya neden geldiğimi hatırlayıp konuya girdim.

— Bana kardeşim hakkında bildiklerini anlatır mısın?

— Baştan beri kardeşinin ölmediğini biliyordum. İkinizi de gizlice yetimhaneye götürdük çünkü peşinizde olabilirlerdi. Çok geçmeden kardeşini evlat edindiklerini öğrendik, bir daha da haber alamadık. Sonra işte kardeşine mezar yaptırdık. Seni de koruma altına aldım ben. Böyle olmasını istemezdim ama sizi korumak için ayrılmanıza göz yumdum.

— Tamam, peki hangi yetimhane? Belki kayıtları-

— Yetimhane yandı, hiçbir kayıt kalmamış.

Derin bir nefes alarak ellerimle yüzümü kapattım.

— Peki mektup? Onu alan adamlar kimdi?

— Benim düşmanlarım.

— Onlar kim? Bana ad ver Sevgi teyze, zaten her şey çok karışık.

— Tanımazsın aslında ama... Eski bir mevzu zaten. Murat diye biri.

Olabilir miydi? Aynı kişi... O hikayenin içinde bir yerlerde bize de yer var mıydı?

— Bu Murat.., dedim.

— Evet?

Sonra Ali ve ailesini de, başıma gelenleri de bilmediğini hatırlayıp anlatmaktansa geçiştirmeyi tercih ettim.

— Neden babamın bana yazdığı mektubu alıyor ki?

— Ada'm-

Bu belki de bir şeyleri anlamamıza yardımcı olabilecek konuşmayı bölen benim çalan telefonumdu. Esra arıyordu.

— Efendim Esra, dedim meraklı sesimle.

— Ada, dedi titreyen sesiyle.

— Ne oldu, dedim endişelenerek.

— Ben eve geldim şimdi... Kapıda siyah gül var.

Siyah gül ölüm, yas demekti. Peki ya o gül kimin içindi?

Keskin BıçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin