Bölüm 79

25 5 2
                                    

— Ne oldu ki, diye sordum bir anda karşımda Rönesans tablosu oluşturan canım arkadaşlarıma.

— Ada.., diyerek yutkundu Ali. Şu an iyi değilsen sonra konuşalım, deyip kaçamak bakış attı.

Ne olmuştu? Neden bu kadar kasıyordu kendini?

— Anlatacak mısınız düzgünce, dedim biraz sesimi yükselterek.

Ali Osman'a döndü, başını salladı. Cem ortalarda görünmüyordu şu an. En son bildiğim kapıyı Ali'lere açmıştı.

— Ada, sen amcanla ne konuştun? Ve saat tam olarak kaçta?

Osman'ın bu sorusuyla şaşırdım. Çatık kaşlarla ona döndüm.

— Siz eve gelmeden iki dakika falan önce olması lazım. Ben konuşmadım... Yani sadece o konuştu, ben dinledim.

— Tamam da... Ne dedi, dedi Osman acelesi varmış gibi bacaklarını sallayarak.

— Her şey için çok üzgün olduğunu falan söyledi. T-tam hatırlamıyorum sen böyle sorunca ama böyle bir şeylerdi işte. Neden Osman? Neden soruyorsunuz bunu şu an? N'oldu?

— Bak Ada, dedi dudağını ısırarak. Dün biz Hikmet abi ile görüştük, diyerek yutkundu. Hayır abi bırakın her şeyi bilsin, dediğinde onun kolunu tutmaya çalışan Ali'yi fark ettim. Ada, bir şeyler oldu. Sonra... Biz oradan ayrıldık tamam mı? Yani biz gittiğimizde her şey düzgündü, kendisi sapasağlamdı. Sonra...

— Sonra ne Osman, diyerek endişelendim.

— Hikmet şu an hastanede Ada, dedi Ali bir anda.

Kaşlarımı çatıp ona döndüm. Nasıl? Nesi vardı?

— Neden?

— Bizim buluştuğumuz yerde ama biz gittikten sonra yani... Oradaki inşaatın ikinci katından düşmüş. Yani atlamış da olabilir, biri itmiş de olabilir.

— Yani, dedim meraklı gözlerle ağızlarını arayarak.

— Yanisi, dedi Osman. Durumu ağırmış. Bizimle buluştuğunu bilen biri vardı. Muhtemelen bizim üzerimize kalacak. Ama seninle olan konuşmasının kaydını polisler bulursa işler değişebilir, yani elimizde bir kanıt var sanırım.

— İyi mi şu an, dedim sessizce.

Ali gözlerini kaçırdı. Zaten durumu ağır demişlerdi ama benim sorum bir nevi tepki niteliğindeydi.

— Ne olacak şimdi? Barış abiye mi haber versek, dedim onlara sorarak.

— Bilmiyorum, dedi Ali elleriyle yüzünü kapatarak.

— Sizin nereden haberiniz oldu, diye sordum bir anda.

— İşte zaten olay burada, dedi Osman. Bizim buluştuğumuzu bilen kişi... Yani Hikmet'in babası, aslında Murat'ın da babası, Kaya... Buluşma anımızın fotoğrafını çekmiş. Sonra işte az önce bize attı onu. Arayıp Hikmet abinin durumunu da haber verdi. Bizden biliyor. Adamın oğlu sonuçta.

— Ee, dedim gözlerimi büyütüp.

— "Ben de size acı vereceğim." gibi bir şeyler söyledi, dedi Ali.

Yutkundum. Fotoğraf... Kaya mı yapmıştı bunu? Ama buranın adresini nereden biliyordu?

— Bu konuşma, dedim nefesim kesilmeye başlarken. Tam olarak ne zaman oldu?

— İşte seni bırakıp eve gittim ya. O zaman, dedi Ali.

Kaşlarımı kaldırdım hayretle. Oydu. Beni yaralamak istemişti.

Keskin BıçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin