Bölüm 66

24 6 72
                                    

— Hakan? Ne işin var burada, dememle elini uzatıp yerden kalkmam için yardım etti.

Normalde tercih etmezdim ama şu an kırık bacakla artistliğe gerek olmadığı için nezaketini geri çevirmeyip elinden destek alarak ayağa kalktım. Kalktığım gibi de bıraktım elini doğal olarak.

— Buralardan geçiyordum da, dedi gözlerini kısıp.

— Teşekkür ederim, diyerek üzerimi silkelememle etrafa fırlattıkları değneklerimi uzattı.

— Ne için, dediği anda kolumun altına yerleştirdiklerimi gösterdim.

— Bunlar için.

— Hee, rica ederim. Vazifemiz, diyerek başını kaşıdı.

— Hiç anlamıyorum, diyerek yüzüne baktığımda sorar gözlerle bana baktı. Hep olmadık zamanlarda karşıma çıkıyorsun.

— Ben de böyle bir karakterim, dedikten sonra sırıttı. Neyse, iyi misin sen?

— İyiyim galiba, dedim sızlayan kemiklerime rağmen. Yere düştüm sadece.

— Kimdi onlar, dedi boş sokakta arkasını dönüp olmayan adamları göstererek.

— Bilmiy- Boş ver, dedim bilmediğimi gizlemek isteyerek.

— Nasıl bilmiyorsun, diyerek gözlerini pörtlettiğinde geç kaldığımı fark ettim.

— Gerçekten... Biri bizimle uğraşıyor yani gereksiz bir şeyler. Ben bile takmıyorum artık.

Belli belirsiz birkaç kelime ağzından çıktığında anlayamayacağım kadar kısık olduğunu fark ettim.

— Senin bu saatte sokakta ne işin vardı, diye sordu ve beni göstererek devam etti. Hem de bu halde?

— Ben... Arkadaşım... Adını seslendiler sokaktan. Sonra o da çıktı. Silah sesi geldi. Ben de...

— Sen de onu merak edip dışarı çıktın, dediğinde başımı salladım.

— Bir araba vardı. Onu takip etmeye çalışıyordum da... Neyse, döneyim ben. Görüşürüz.

— Seninle gelmemi ister misin, dedi kibarca.

— Yok. Gerek yok. Teşekkür ederim yine de.

Başımızı sallamamızın ardından buraya kadar nasıl gelebildiğimi düşünerek geri döndüm.

Eve varmama birkaç sokak kala önümü kesen bir grup kişi ile durmak zorunda kaldım. Yine mi?

Arkamı döndüğümde Hakan'ın gitmemiş olmasını dua etmiştim. Ama görünürde yoktu. Aklımda çalan şarkıyla sokağı aydınlatan cılız turuncu ışığa yöneldim. "Son kalan umudum sokak lambasında."

Normalde olsa bir erkeğin kurtarmasına muhtaç kalmayacak kadar eğitimim vardı ama şu an bir bacağımı hareket ettiremiyordum ve diğerini de bu yüzden ona destek olması için yerde tutmak zorundaydım. İşim zorlaşacaktı. 

— Ne istiyorsunuz, dedim korkmadığımı belli etmek istercesine gülümseyerek.

— Patron.., diye ukalaca konuşmaya başlayarak en öndeki bana doğru yaklaştı. O oradan çıkana kadar sizin rahat yüzü görmenizi istemiyor.

— Sizin bu patron İsrailli falan olabilir mi ya, diye sivri dilli cevap verdiğim esnada hepsi anlamamış şekilde suratıma baktı. Hayır yani bu kadar zulüm isteği bir İsrail ordusunda var da, derken yine aklıma gelenle sinirlenip Allah'ın Filistinlilere yardım etmesi için dua ettim.

— Biz onu bunu bilmeyiz. Ya patron çıkar ya da sürekli bizimle uğraşırsınız, dediklerinde omuz silktim.

— Bu saatten sonra değil siz Feriştah'ınız gelse umurumda olmaz. O patron dediğin pislik herif cezasını çekecek. Ve muhtemelen o delikten de çıkamayacak çünkü onun çekecek cezası bitmeyecek.

Keskin BıçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin