Kızıl Melez, koridorun sonuna geldiği zaman karşısına çıkan kapıya şüpheyle baktı. Yapması gerekiyordu ancak bir tuzağın kucağına atlamak mantıklı gelmiyordu. Küçük adımlarla kapıya ilerledi ve sıkıca kapı kolunu kavrayarak içeriye girdi. Burası... Salvatore Malikanesiydi. Bu nasıl mümkün olabilirdi?
"Damon! Stefan!"
İki kardeşin ismini seslendikten sonra, mutfağa yöneldi ve yönelmesi ile ayakta durmakta zorlanacak bir hale gelmesi bir oldu. Mutfak tezgahından destek alırken, masa da kalbi sökülmüş, alnının tam ortasına bıçak saplanmış bir şekilde duran Stefan'a baktı. Gözlerine akın eden yaşları geriye doğru atarken hızla evin diğer odalarını dolaşmaya başladı. Girdiği ilk odada gördüğü şey ile şok ve korku ile geri çekildi. Niklaus Mikaelson, kalbine saplanmış olan kazıkla, yerde boş bakışlarla uzanıyordu. Lilith birinin nasıl Akmeşe kazığı bulduğunu ve Klaus'u öldürebildiğini düşündü. Bu neredeyse imkansızdı ancak olmuştu. Hızla dışarı yönlenirken bağırdı ;
"Damon! Caroline!"
Hızla salona geri geldiği zaman, masanın üzerinde bulunan tabutu gördü. Tedirgin adımlarla tabutu açarken, içinde yatan Damon ile ağlamamak için kendisini zor tuttu. Nasıl olduğunu anlayamadığı bir şekilde Salvatore kardeşinin bedeni alev alırken, hızla geriye çekildi. Vücudu yerle buluştuktan sonra, etrafa bakınma şansı elde edebildi. Her yerde Caroline, Rebekah, Kol, Hazel ve Elijah'ın kafaları duruyordu. Elini yere değdirdiği zaman, hissettiği ıslaklıkla yere baktı. Her yer kan olmuştu. Dizlerini kendine çekti, gözlerinden yaşlar akarken kafasını dizlerine gömdü. Tek istediği bu yaşananların bir kabus olmasıydı, uyanıp Damon, Stefan ve Caroline ile şakalaşmak istiyordu. Zeminin altından kaydığını hissettiği zamansa çok geçti, son hızla düşüyor, düşüyor ve düşüyordu. Çığlık atmaya çalışsa bile sesi çıkmıyordu, göz yaşları havada süzülüyor ve ardından gözden kayboluyordu. Korku bütün bedenini ele geçirirken, düşüşün son bulmasını bekliyordu. Birkaç dakika daha düşmeye devam ettikten sonra, hızla yere çakıldı. Vücuduna saplanan acı, daha önce hiç yaşamadığı bir türdendi. Nefes almak bile zor gelirken, yerden destek alarak, zar zor da olsa ayağa kalktı. Gözlerinden akan yaşlar, üstünde ki kan ve dağılmış saçlarıyla zor da olsa yürümeye başladı. İleri de gördüğü iki siluet gözlerinin daha da dolmasına sebep olurken, oraya doğru koşmak istedi, iki siluet ile arasında oluşan kocaman uçurumsa bunu yapamayacağının kanıtıydı. Konuşmak istese de, sesi çıkmıyordu. İki siluete döndüğü zaman görmeyi en son beklediği duyguyla karşılaştı ; nefret.
"Şaşırmış gibi gözüküyorsun, ne bekliyordun seni sevmeye devam edeceğimizi mi?"
"Büyük bir hayal kırıklığından başka bir şey değilsin."
Duyduklarının ağırlığı altında ezilirken, iki siluet konuşmaya devam etti.
"Senin gibi bir çocuğumuz olduğu için utanıyoruz."
"Sen var olmaması gereken bir şeysin."
En sonunda sesi zar zor çıktı ;
"Anne, baba..."
"Aptal kız! Burada, bu halde olmamız senin suçun! Ölmemiz senin suçun!"
İki siluet uçuruma doğru ilerlerken konuşuyordu. Lilith öne atılıp onları kurtarmayı istese de bedenini hareket ettirecek güce sahip değildi. İki siluet, anne ve babası, gözlerinin önünde o uçurumdan atlarken, göz yaşları daha da arttı, durmaksızın akıyorlardı.
Kulağına binlerce ses geliyordu ;"Hayal kırıklığısın."
"Canavar."
"Sen bir hatasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
«Red Riding Hood»
Fanfiction"Ben bir peri masalına aşığım." Bu kitap @aylinfinityy ve @lilacforfirstlove'ın ortak çalışmasıdır.