Güzel Görünüyor Mu?

49 3 0
                                    

A.C.E - Favorite Boys


"Minho neden böyle bir şey yaptın?" diye sordu Jisung.

"Kusura bakma bebeğim ama onun sana ve diğer herkese yaptığı şeyler yanına kâr kalmayacaktı. Onun bu okuldan atılması gerekiyordu ve bu olacak."

"Tamam seni anlıyorum ama bu şekilde yapmak zorunda mıydın? Kevin hyung ve diğerlerinden ne istedin? Hem sen bu planı nasıl yaptın?" Jisung'un yanındakiler bu soruyu kafalarıyla onaylamışlardı.

Öncelikle eve gelmişlerdi ve hep birlikte oturup konuşmaya başlamışlardı.

"Bak bebeğim. Sen uyurken ben senin yüzüğünü çıkardım. Okulda utanacağını biliyordum çünkü. Ayrıca çıkardığımı bilmediğin içinde unuttuğunu sandığını düşüneceğini düşündüm. Öyle de olmuş. Ben okula hem bu yüzüğü vermek için hem de bu olayları konuşmak için gelmiştim. Senin anlattıklarına göre hocanızın meraklı olduğunu da bildiğim için konuşmak zor olmadı. Öncesinde de Kevin ve diğerleri ile konuşmuştum. Bu da planlıydı. Onların hocaları Namjoon'da sorun etmediği için geldiler. Bu kadar da önemli değil. Sen okuldan atılıp atılmayacaklarına bak." dedi Minho derin bir nefes vererek.

"Bunun için bu kadar plana gerek var mıydı hyung?" dedi San.

"Eğer işin bu kadar karışıksa vardı." diye cevap verdi Kevin da.

"Peki okuldan atılacak mı?" diye sordu Yeji.

"Bilmiyoruz tatlım." dedi Hyunjin.

"Aynen öyle bilmiyoruz. Peki Minho her şeyin çözümünü biliyorsun buna da cevap ver. Okuldan atılmazsa bizimle daha çok uğraşmayacak mı?" diye sordu Jisung. Herkes bu soruyu onayladığını belli etmek için kafa sallamıştı tekrar.

"Onu düşünmemiştik."

"Bunu da düşünün. Çünkü ona karşı kullanabileceğiniz başka kozumuz kalmadı!" dedi Jisung. Sinirlenmişti. Bu yüzden de cümlesini yüksek sesle söylemişti.

"Tamam ama bebeğim. Niye bağırıyorsun? Kırılıyorum."

"Ama Minho sonucunu düşünmeden bir işe kalkışamazsın ki. Şimdi o çocuk okuldan atılmazsa bizimle -özellikle de benimle- ne kadar uğraşacağını biliyor musun? Zaten benden nefret ediyor. Şimdi de sen böyle bir şey yaptın. İyice sinirlenecek."

"Bebeğim özür dilerim. Bunu düşünememiştim ama sen niye bağırıyorsun ki. Farkında mısın nasıl konuştuğunun? Yoksa değil misin? Biz seninle nişanlanmadan önce böyle değildik. Niye nişanlanınca kavga etmeye başladık?"

"Nasıl konuştuğumun farkındayım ama sen biz nişanlanınca değiştin. Eskiden böyle her şeye karışmıyordun. Şimdi her şeye karışıyorsun." dedi Jisung. Bu cümle ile ileri gittiğini anlamıştı ama artık çok geçti. Söz ağızdan bir kere çıkmıştı.

"Her şeye karışıyorum öyle mi Jisung? Jisung biz sevgiliyken sen daha rahattın. Ben sana göre daha çekingendim. Sen, benim toplum içinde elimi tutardın, koluma gireredin, hatta bazen öperdin de. Evlenmeyi bile benden çok istiyordun ama biz nişanlanınca utanmaya başladın. Nişanlanalı daha kaç gün oldu ama sen dışarı çıktığımzda elimi tutmuyorsun. Utanıyorsun, bunu anlıyorum ama az önce söylediğin kelimeler beni çok kırdı." Olabildiğince sakin konuşmaya çalışıyordu ama sesindeki kırgınlık ne yaparsa yapsın belli oluyordu Minho'nun.

"Minho ben özür dilerim. Az önceki kelimeleri düşünmeden söyledim. Şu an bunları söylediğimi pişmanım ama ben senden gerçekten utanmıyorum. Bunu yapmamın sebebi insanlar. Ben senin elini tutarken biri bizi gördüğünde umurumda değildi. Çünkü o zaman ne düşündüklerini umursamıyordum ama şimdi... Tamam bir yanım hâlâ umursamamamı söylüyor ama diğer tarafım 'ya bizim hakkımızda kötü düşünürlerse, ya Minho'ya bir şey yaparlarsa' diye düşünüyor. Ben senden utanmıyorum ama etrafımdaki insanların düşüncesinden korkuyorum. Gerçekten bizi kıskanan biri bize bir şey yaparsa diye ya da Woojin sana bir şey yaparsa diye korkuyorum. Bunun tek sebebi bu. Özür dilerim."

"Bebeğim." diyerek sarıldı Jisung'a Minho. "Böyle düşündüğünü bilmiyordum ama korkma. Ben senin yanındayken kimse sana bir şey yapamaz. Barıştık mı?" diye sordu Minho. Jisung da kafasını sallayıp Minho'nun dudaklarına bir öpücük kondurdu. Ardından da "Seni seviyorum." diye fısıldadı.

-

Arkadaşları ile birlikte uzun bir akşam yemeğinden sonra arkadaşları gitmişti. Jisung'da projesini yapmak için odaya çekilmişti.

Saat gece yarısına gelirken Jisung daha fazla yapamayacağını anlamış ve yorgun olduğu için de masada uyuya kalmıştı.

Minho sessizce odaya girip Jisung'un uyuyduğunu görünce onu yavaşça kucağına aldı ve odalarına taşıdı. Ardından da üstünü değiştirip onu yatırdı.

-

Minho neredeyse bütün gece uyuyamamıştı. Dün yaşadıklarını ve Jisung'un ona söyledikleri aklına geliyordu çünkü ve ne olursa olsun o düşünceleri kovamıyordu. Saat sabah beşi gösterirken Minho yavaşça yataktan kalktı. Aslında salona gitmek istemişti ama kendini affettirmek istediği için Jisung'a yardım etmesi gerektiğini düşündü ve odasına girdi.

Maketin ilk iki katı bitmişti. Üçüncü kat ve maketi düzenleme kalmıştı geriye. Bitmemiş olsada üç günde yapılmış en güzel maketti bu. Jisung'un diğer maketlerini de görmüştü ama bu gözüne daha farklı görünüyordu.

Minho az da olsa nasıl yapacağını biliyordu. Üç yıl boyunca Jisung'u izlemiş ve yeri geldiğinde yardım etmişti. Bu yüzden taslağına bakarak yapabilirdi. O da bunu yapacaktı. Jisung'un kalkmasına daha iki saat vardı. O zamana kadar az da olsa bir şeyler yapabilirdi.

-

( 2 saat sonra )

Minho saatin yediye geldiğini görünce hızlıca odadan çıktı ve yatak odalarına girdi. Daha kahvalatı bile hazırlamamıştı. Kahvaltıyı boşverip önce Jisung'u uyandırdı.

"Bebeğim hadi uyan. Saat yedi oldu."

"Günaydın Minho."

"Günaydın bebeğim. Hadi sen üstünü değiştir, benim kahvaltı hazırlamam gerek." Jisung kafasını sallayıp Minho'yu öptükten sonra hazırlanmaya başladı. Normalde hazırlanırken Minho onu izlerdi ama bugün kahvaltı hazırlaması gerekiyordu. İşe de sekizde gidecekti yani hızlı olmalıydı.

Birkaç dakika sonra Jisung üstünü değiştirmiş bir şekilde mutfağa girdi. Minho kahvaltı hazırlamayı bitirmiş yumurta pişiriyor ve ekmek kızartıyordu. Yumurtaları aldıktan sonra ekmeklerin kızarmasını beklerken Wooyoung'u aradı.

"Yah! Woo! Hadi gelin."

"..."

"Tamam." Minho, telefonu kapatıp ekmekleri aldı. Jisung'da çalan kapıyı açmaya gitmişti.

"Günaydın hyunglar."

"Günaydın Jisungie. Bugün erken hazırlanmışsın." dedi San.

"Biraz öyle oldu." dedi içeriden Minho. "Hadi hızlıca kahvaltı edin. İşim gücüm var benim."

"Hyung bizim de var işimiz. Yiyoruz işte." dedi Wooyoung.

"Artık diyorum saat yedi olunca kendiniz mi gelseniz? Biliyorsunuz yedi de kahvaltı ettiğimizi. Her seferinde aramayalım. Siz saat yedi olunca gelin." dedi Minho.

"Sen nasıl istersen hyung. Artık yedide geliriz." dedi San şirinlik yaparak.

"Sevgilim ben doydum, bir maketime bakıp geleceğim. Daha bir buçuk saatimiz var, belki bir şeyler daha yaparım."

"Tamam bebeğim. Ben çıkarken sana seslenirim."

"Tamam." dedi ve Minho'yu öptü Jisung. Sonra da hızlıca odasına gitti.

Maketin az da olsa yapılmış olmasını beklemiyordu ama gördüğü manzara onu şaşırtmıştı. Masanın üzerinde üç katlı bir maket vardı. Hem de çatısı ile birlikte. Jisung heyecanla koşarak  mutağa döndü ve Minho'nun boynuna atladı.

"Teşekkür ederim bebeğim. Çok teşekkür ederim. Buna gerek yoktu ama yine de çok ama çok teşekkür ederim." diyip onu öpmeye başladı.

"Güzel görünüyor mu?" diye sordu Minho.

"Tabii ki bebeğim. Mükemmel görünüyor. Çok teşekkür ederim. Dün akşam içinde tekrardan özür dilerim. Seni saçma bir sebepten kırdığımı fark etmedim."

"Önemli değil Jisung. Sonuçta biz seninle hep kavga edip barışmadık mı? Bu da benim sana özürüm."  

Game // MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin