15.bölüm

3.1K 356 269
                                    

Multi: Hira Barbaros

Oy ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum cancağızlarım :))

Keyifli okumalar💛

Hira ile birlikteydim. Bir kitap arıyordu fakat günlerdir hiçbir yerde bulamamıştı. Bir arkadaşının tavsiyesi üzerine sahafta bulabileceğini öğrenmişti. Ben de onu yalnız bırakmamak için yanında gelmiştim.

"Burası sanırım," dedi ve elindeki adrese baktı, ardından yanından geçtiğimiz sahafı gösterdi.

"Bakalım hadi."

Kapıyı yavaşça açıp içeri girdik. Tezgahın arkasında orta yaşlı bir adam vardı. "İyi günler," diyerek dikkatini üzerimize çektik.

Adam gözlüğünü düzeltip bize baktı. "İyi günler, hoş geldiniz," dedi.

"Hoş bulduk," dedi Hira. "Ben Nazım Hikmet'in 'Bedrettin destanı' kitabını arıyordum."

O adamla konuşurken ben de boş boş rafların arasında dolaşıp durdum. Kitap okumayı severdim fakat benim garip bir huyum vardı; okuyacağım kitabı mutlaka beğenmek isterdim, ya beğenmezsem diye diye bir türlü okuyacağım kitaba karar veremiyordum. Hira, bir kitabı almamı, sıkılana kadar okumamı söylerdi. Eğer beğenmezsem devam etmezdim sözlerine göre. Fakat ben kitabı bitirmeden de duramazdım. Böyle de garip biriydim işte.

"Mehir!"

Parmağımı üstünde dolaştırdığım eski kitaptan çekip arkamı döndüm. Hira elindeki mavi kapaklı kitabı sevinçle iki yana sallarken "Buldum," dedi. Bir de ağız dolusu gülümsüyordu. Yanağından makas aldım gülümsemesine eşlik ederek.

Adamla vedalaşıp sahaftan ayrıldık. İlk başta tanıdık gelmeyen sokakların biraz sonra abimin iş yerinin yakınları olduğunu fark ettim. Bir haftadır eve gelmiyordu. Onu özlemiştim. Belki askeriyededir umuduyla oraya gitmeye karar verdim saniyeler içinde.

"Hira, Deniz'e gidelim mi?"

Merakla aldığı kitabı kurcalarken sorum ile duraksadı. Başını kaldırıp bana baktı. "Deniz'e mi? Geldi mi?"

Omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Emin değilim, belki gelmiştir. Gidip soralım."

"Tamam," derken dudağının kenarı seğirmişti. Onun aksine genişçe gülümsedim ben.

Adımlarımızı askeriyeye doğru çevirdik. 10 dakikalık yolun ardından birkaç kez gelmiş olduğum yerin karşısındaydık. Kapıda duran askerlerin beni içeri bırakmayacaklarını biliyordum. Bu yüzden sadece gelip gelmediğini soracaktım.

Askerlerden birinin yüzü tanıdıktı. Geçen sefer geldiğimde de buradaydı. Bu yüzden ona yaklaştım.

"Merhaba."

"Merhaba, buyurun."

"Teğmen Deniz Valker geri döndü mü acaba?"

Kaşları hafifçe düğümlenirken "Siz kimdiniz?" diye sordu. Ama neden böyle yapıyorsun ki? Ben ne güzel seni hemen tanıdım, sen de beni tanımalıydın. Çok ayıp.

"Kız kardeşiyim."

Asker bana cevap veremeden gözlerim büyük demir kapıların arkasındaki hareketliliğe takıldı. Bir sürü asker sırayla dizilmişti. Öyle hareketsiz duruyordular ki bir an için nefes bile almadıklarını düşündüm. Kimseye eğmedikleri başları yine dikti. Göğüslerine bastırdıkları silahlarına sıkıca sarılmıştılar.

Bir de daha kenarda bir grup çelimsiz asker duruyordu. Merakla silahlı olanları izliyor, bazen duruşlarını bozup birbirlerine bir şeyler söylüyordular. Fakat bakışlardaki hayranlık hepsinde aynıydı.

Ayın Kızı (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin