2.7

3.4K 503 850
                                    

Kafasındaki örtüyü biraz daha aşağı çekip yüzünü iyice gizledi Kevin. Sessiz ve gizli adımlar ile ormanda ufak ufak ilerliyordu. İnce örtünün ardından bakan gözleri ormanın her yerini iyice inceliyor ve bir kıpırtı arıyordu.

Uzaktan oldukça kalın bir feryat koptu. Korkuyla o tarafa dönüp baktığında birkaç gümbürtü daha işitti Kevin. İnsanlar buradaydı anlaşılan. Canavarları avlıyorlardı.

Hanratheon'a gelmişti. Bölgedeki en tehlikeli ormanlardan birisi olan Fatal ormanındaydı ve buraya yakışır bir şekilde iki ölümcülü arıyordu.

Chan ve Changbin'le yaptığı konuşmalara göre Fatal ormanı çeşitlilik açısından bu bölgedeki en zengin yerdi. İçinde tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla peri ve canavar bulunuyordu ve bunların sayısını hesaplamak pek de mümkün değildi. Çünkü insanlar bu ormanın tamamına girememiști hiçbir zaman. Derinliklerinde neler olduğunu kimse bilmiyordu. Felix ile de konuşmuştu Kevin ama onun da bu ormana daha önce hiç gelmediğini öğrenmişti. Felix, havası kuzeydeki diğer şehirlere göre daha ılıman olan Felly'de ve Hanratheon'un da Felly'e yakın kısımlarında takılmıştı hep.

Derin bir nefes alıp verdi. Gözlerini yumup soluklandı birkaç saniyeliğine. Ormana gireli 15 dakika geçmesine rağmen henüz bir canlı ile karşılaşmamıștı. Ellerindeki bilgiye göre buluşacağı periler, ormanın doğu bölgesinde bekleyecekti onu. Bu ona kolaylık sağlıyordu ama onları bulmak yine de zor olacaktı.

Sırtını ağaca yaslayarak durdu bir süre. Sessizce ormanı dinleyip güneybatıdan gelen çığlıklara kulak kabarttı. Bugün bolca saldırı vardı anlaşılan. Elini çabuk tutmalıydı.

Devam etmeliyim diye düşünüp sırtını ağaçtan ayırdığı an bir ışıltı gördü gözü. Başını havaya kaldırdı ve kaldırdığı gibi dev bir mızrak kulağını sıyıracak kadar yakınından geçerek arkasındaki ağaca saplandı.

Büyümüş gözlerle put kesildi Kevin. Bakışları sadece birkaç santimetre yanına saplanan mızrağa kaydı ve ardından havaya, ağaçlara, baktı.

Hemen önündeki ağacın yüksekteki bir dalında oturan iki Exitiale'i gördü.

Biri oldukça ifadesiz bir yüz ile öylece otururken diğeri ayakta durup kollarını bağlamıştı. Mızrağı atanın kendisi olduğunu belli edercesine yüzünde bir gülümseme vardı.

"Hay aksi, ıskaladım."

Kaşlarını çatıp eğdi başını Kevin. Sırtını tekrar ağaca yasladı ve daldan tek hamlede yere atlayıp, hiçbir şey olmamış gibi tekrar ayağa kalkan Exitiale'e baktı. Diğeri aşağı inmemiști.

Omzunun üstündeki mızrak toza dönüştü bir anda. Kırıntıları üstüne serpilirken bir tozlara bir de önündeki adama baktı.

Yeşil saçlar, iki farklı göz rengi, kızıl bir mızrak ve siyah kanatlar... Onun Kléftis olduğuna şüphe yoktu. Başını kaldırıp diğer Exitiale ile göz göze geldiği kısacık anda onu da süzdü. Siyah ile mor arası saçları vardı, elektrik yemiş gibi hafif kabarıktı saçları ve en önemlisi... Bir kuyruğu vardı. Dragon'du o.

Kléftis ve Dragon, tam olarak Kevin'in aradığı, dost olacağı kişilerdi.

Hafif bir rahatlama kapladı içini. Onlarla savaşmak zorunda değildi ve itiraf etmesi gerekirse hiç istemezdi de. Bu adamların ikisi de, tek hamleleri ile Kevin'i öldürebilecek kadar güçlü olabilirdi.

Karşısındaki Kléftis'e odaklandı tekrar. Adam kendisini hafifçe süzmüş ve bıyık altından sırıtarak soru sormuştu.

"Kimsin?"

Envie ¦ ChanLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin