Bedeni hafif bir sarsıntı ile yana doğru gidip gelirken gözlerini aralayıp başını kaldırdı Phoenix. Güneş ışığı yüzünden gözlerine giren ağrıyı engellemek için avuç içlerini gözlerine bastırdı. Elini kaldırmak için çabalayana kadar bileklerine geçirilen kalın ve ağır kelepçeyi fark edememiști.
Sonunda kendisine gelince etrafına bakınıp nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Bir atlı arabada olduğunu ve hemen yanında yeni sahibinin oturduğunu fark etti.
Nefes alışverişi hızlandı bir an için. Çok yakınındaydı adam. Sadece bir darbe ile boğazını kesebilirdi. Hemen şimdi, burada her şeyi bitirip kaçabilirdi ve kurtulurdu.
"Yerinde olsam bunu denemezdim"
Kendisine bakmak yerine elini çenesine yaslamış dışarıyı seyreden adamın sesini duyunca yerinde sıçradı bir an. Az sonra lord dönüp ona baktı. Sessizce "Sadece biraz sabret" dedi.
Ne için sabredecekti?
Kaşları çatıldı. Yerinde diklești ve yana doğru kayıp lorttan olabildiğince uzaklaştı.
Bakışları arabanın ön tarafındaki küçük uzun pencereye kaydı. Atları süren adamı görebiliyordu ve bir saniye için adamın omzunun üzerinden kendilerine baktığını gördü.
"Nereye gidiyoruz?"
Lorttan cevap gelmedi. Sinirlenerek elindeki zincirleri sıktı Phoenix. İnsanlara tahammül edemiyordu ve bu aşağılık insanın onun sorularını cevaplamaktan başka hiçbir vasfı olamazken onu da yerine getirmeyiși tekrar agresifleșmesine sebep oluyordu.
"Nereye gidiyoruz dedim!"
"Kes sesini"
Tekrar göz göze geldiler. Adama saldırmak için tetikte beklerken bir anda donuk bakışları ile karşılașınca durdu Phoenix. Adamın, asıl kendisi aşağılık bir varlıkmıș gibi onu süzmesine hiçbir şey diyemedi.
"Aptal bir kölesin ve güçlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın. Hala yaşadığın için şükret"
"Ne?! Güçle-"
Ellerindeki zincirlerin doğrudan boynundaki tasmaya giden kısmını kavradı lord. Phoenix'i kendisine çekip zincirlerin boğazını sıkmasına sebep oldu. Yüzündeki hiçbir mimik hareket etmiyordu, ne alaycı bir gülüş sunuyor ne de nefret kusuyormuș gibi görünüyordu. Sadece öylece Phoenix'e baktı ve "Güçlerini kullanamazsın" dedi "O zincirleri boşuna mı taktım sanıyorsun?"
Boynundaki zincirleri tutup çekiştirmeye çalıştı. Nefes alamıyordu. Zincirler sadece canını yakmıyordu, aynı zamanda güçlerini kullanmasını da engelliyordu.
"B-Bıra-"
Savurarak bıraktı zincirleri. Saniyesinde boynunu tutan Phoenix'i süzüp "Sesini kes ve ben sana söyleyene kadar hiçbir şey yapma" dedi. Tekrar cama dönüp dışarıyı seyretti. Öksürük krizlerine girip can çekişen periyi hiç umursamadı.
Nefes almayı sonunda becerdiğinde adamdan daha da uzaklaștı Phoenix. Kesinlikle ondan kurtulması gerekiyordu. Bu adamın kölesi falan olmazdı. Bir insanın kölesi olmak bile tiksindirici bir şeydi onun için ama özellikle bu adamdan nefret etmişti! Gebertmek istiyordu onu. Zamanı geldiğinde sadece kaçmayacak aynı zamanda öldürecekti !
Şimdilik dayanabilirdi. Nereye gidiyorlardı bilmiyordu, yolu göremiyordu da. Hoş görse de bir şey olmazdı çünkü şu anda insanların yaşadığı bir bölgenin içinden geçiyorlardı. İnsanlardan tamamen uzakta ve tek başına yaşayan bir Exitiale'in bilemeyeceği yerlerdi buralar.
Ellerindeki zincirlere baktı. Iki elini büyük ve kalın bir tabakanın içine yerleştirmiş, tam ortasından iki zincir çıkarmışlardı. Biri boynuna dolanıp tekrar kendisine takılmıştı ve ikinci zincir yuvarlak, gevşek bir halka ile asıl zincire tutturulmuștu. Boynunu saran zincir lanet olsun ki canını çok yakmıştı. Ölümsüz falan değildi. O da bir gün ölecekti ve acıları gayet iyi hissediyordu. Lanet herif biraz daha zorlasaydı belki onu boğarak öldürmüş olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Envie ¦ ChanLix
FanfictionPerilerin askerlerce yakalanıp köle pazarlarında ev işleri, deneyler, seks ve işkence edecek oyuncaklara sahip olma amaçlı satıldığı acımasız bir dünyada elbetteki soylu kesimlerin ayrıcalığı vardı. Pixie'lerden farklı olarak fazlasıyla güçlü olan N...