5. Zamansız

6 1 0
                                    

Eve geldiğimde yorgunluk yerini meraka bırakmıştı. Otobüs yolculuğu boyunca duraktaki tavrını analiz etmeye çalışmıştım. O an fark etmediğim bir akışkanlığı olduğunu anladım. Gözleri genelde sol kolundaki saatte oluyor. Bir acelesi olmamasına rağmen durup dururken saate dalıp gidiyordu. Belki de sevdiği birinin hediyesi ya da başka bir anısı var.

Bana yarın görüşürüz derken saatine bakıyordu. Acaba günleri mi karıştırdı diye düşündüm. Sonra umursamadan işlerimi halletmeye koyuldum. Annemi görüntülü aradığımda ocaktaki yemeği karıştırıyordum.
" Benim küçük kuzum annesini mi hatırlamış, bak Hilmi nasılda yüzüne renk gelmiş istediği gibi iş bulunca."
" Anne şu gülüşüne o kadar hasretim ki işe yeni başlamamış olsam izin alır gelirdim. Siz de gelmiyorsunuz ki nasıl özlem gidereceğiz..."

Dediklerimi dinlerken yan yana oturup şefkatle bana bakmaya başladılar. Onların açık kahvelerinin aksine siyaha çalan gözlerim vardı. Gözlerimi o güzel akislerinde gezdirdim ve gururlu ifadelerini aklıma kazımaya çalıştım.

" Canım kızım bizde yaşlandık iyice o yolu çekecek halimiz yok sen bir izin gününde gelirsin. Kendine dikkat et emi"
" Tamam babacım sende Gülnur sultana iyi bak."

Bu sırada annem meraklı bir ifade ile ekrana yaklaştı. "Efdal kuzum gözlerine ne sürdün sen bir başka geldin gözüme telefonu ilk açınca mutluluktan sanmıştım."
" Yok anne suratımda bir şey sana öyle gelmiştir. Yeni duş aldım gözlerim kızarmış olabilir "
" Aaa kızım yemeği de yaktın burnun da mı koku almadı be yavrum duman oldu her yer kapatıyorum ben güzelce bir şeyler söyle de ye bari. "

İşte şimdi şok olmuştum ağzım açık bir şekilde ocağa baktım. Yemekte bir sorun yoktu telefon açtıktan sonra altını kapattığıma emindim. Etrafta duman falan da yok. Annem cevap beklemeden kapattı. Telefonlar mı bozuk anlayamamıştım. Aklım yine Deniz'in gösterdiği mor dumanlara gitti. Ben cidden iyi değilim. Yatıp dinlensem iyi olacak.

***

Bazı günler saatleri durduramazken bazıları hiç acelesi yokmuş gibi uzayıp gidiyor. Yine o bitmek bilmeyen günlerden biri olsa gerek. Hafta sonu olmasına rağmen evde nasıl vakit geçireceğimi bilememiş bütün işlerimi halletmeme rağmen öğleni anca edebilmiştim. Evdeki eksikleri almak için markete gitmeye karar verdim. Semtin en geniş alışveriş merkezine gidip kendimce vakit öldürecektim.

Market alışverişini en sona bırakmış mağaza vitrinlerine bakarak ilk maaşımla annemlere almak istediğim hediyeleri düşünüyordum. O sırada annesinin elinden fırlayan küçük çocuk bana doğru koşmaya başladı. Yanımdan hızla geçip giderken elindeki oyuncak arabayla elime çarpmıştı. Ufak bir sızı hissettim, ardından çizilen kısmın kanamasını engellemek için cebimdeki mendili üstüne bastırdım. Küçük çocuğun nereye kaybolduğunu görmek için arkamı dönüp baktığımda Denizi çocukla şakalaşırken gördüm.

Anın şaşkınlığı ile çocuğun annesine dönüp Deniz ile olan bağlantısını anlamaya çalıştım. Kadın ise telaşla çocuğa doğru ilerledi ve elinden tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı. Beni fark etmiş olmasına rağmen özür bile dilememişti. Bu tuhaf durumdan sıyrılmak için köşede ki banka oturdum. Denizin bana doğru yaklaşan ayak seslerini duyduğumda kafamdaki sorular bir gölge misali aniden belirdi. ' Yarın görüşürüz.' derken benimle karşılaşacağını nasıl biliyordu. Bu düşüncede onunla alakalı olan diğer bilinmezler arasında yerini aldı.

Kısa bir selam verip yanıma oturduğunda sorularımın gölgesinde kalacağını biliyordu. Lafa girmesi için kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Biraz önce çocukla şakalaşırken ki neşeli ifadenin aksine bir şeyleri anlamaya çalışır gibi beni izliyordu. Genelde bana bu bakışları atarken diğer insanlarla gayet rahat iletişim kurduğunu düşündüm.

Artık fazlasını öğrenmek istemiyordum. Birilerinin başına ne gelirse gereksiz detaylarla uğraşmaktan geliyordu bunu hep söylerdim. Bakışlarıma karşılık olarak cevap vermeye yeltendi.

" Burada olacağını nerden bildiğimi ve benim burada ne işimin olduğunu soruyorsun. Aslında modern zamanın insanı olduğumuzdan hafta sonu meşgalesi olarak herkes gibi alışverişe gelirsin diye düşündüm "

Buna inanmayacağımı biliyordu yine de böyle bir bahane atmaktan çekinmedi ve saatini incelemeye başladı. Onunla yan yana olunca hafif heyecanıma kapılıyorum bu sefer tam tersi ondan cesaret aldım.

" Merak kediyi öldürür derler. "

Bu cevabıma karşılık onu sorgulamayacağımı anladığında şaşkınlıkla gülümsedi. Ayağa kalktığımda benle beraber kalktı. Bir cevap vermesini beklemeden vedalaşmak istiyordum. Benim aksime o bu oyunları sevmiş gibiydi.

"Konuyu geçiştirmede benden daha iyisin bunu kabul ediyorum. Nedenlerini anlamak içinse biraz vaktine ihtiyacım var. "

Sadece onun gizli oyunlarına gelmemeye çalışıyordum. Bunu yüzüne söyleyemezdim tabi ki. Vakit geçirmek istiyorsa daha iyi planlar yapmalıydı. Sadece pekala demekle yetindim. İkimiz arasında farklı bir iletişim vardı. Arkadaş ya da flört tarzı değildi gerçi öyle olsa bile anlayacak deneyime sahip değildim.

" Anlaştığımıza sevindim. "

Evet soru kalıpları olmadan bir konuda anlaşmaya varılabildiğini öğrenmiş oldum. Kısa bir onaylama yaptıktan sonra ne yapmamız gerektiğini düşünerek etrafıma baktım. O ise saatinin ayarlarıyla ilgileniyordu. Merakla ne yapmaya çalıştığını inceledim.

Saatin yelkovanı bir ileri bir geri gidip duruyordu. Ne zamandır dikkatini dağıtan şey bozuk bir saat miydi. Uzun parmaklarının büyük bir çabayla saatin klipsleri üzerindeki hareketini izliyordum. Benim bu ilgimi hissedince saatle uğraşmayı bıraktı. Yeşilli hareleri önce gözlerimde sonrada saçlarımın arasına karışırken kendini daha fazla tutamayıp aklındakileri aramızdaki boşluğa döktü.

" Efdal biliyor musun herkes gibi akışına bırakıp zamansız yaşasaydın kafanı yorman gereken bir oyun içinde olmayacaktık. "

Zamanı Tüketen SaatlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin