9. Bölüm

117 4 2
                                    

Pırıl pırıl parlayan güneşli bir sabaha gözlerimi açtım. Şaka şaka. Siyahtan daha koyu renkte bulutlarla uyandım. Ruh halimde bulutlara benziyecek, eminim. Pööf. Bir süre gözüm açık uyudum. Evet, seçilmiş kişiyim. Sonra ani bir kalkış yaşadım. Çünkü çişim vardı. İşlerimi hallettikten sonra Buse'nin odasına yöneldim. Suratımda her zaman ki piç smile vardı. Böyök böyök gürültüler yaparak odasına girdim. Maksat piçlik yapmak. Hiç oyalanmadan Buse'nin üstüne çıktım. Zıplamaya başladım. Bunu yapmayı çok seviyorum çünkü hem zıplayarak eğleniyorum hem de acayip gıcığım. Ni ha ha ha, qötülük. Ne kadar depinsem de zıplasam da Buse horul horul uyuyordu. Olsun ben yine de zıplıcam.

Zıplamak önemli.

En sonunda omuzlarından tutup sarsmaya başladım. Sanki bu yaptıklarım onun daha da uykusunu getiriyordu. Aklıma gelen fikirle anırmaya başladım.

"Yangın var Buse kalk! Hırsız giriyor eve kalk Buse! Lan namıs elden gidiyor Buse kalk!" Biraz bekledikten sonra kendimi yerde buldum. Şırıfsız. Bileğimden tutup yere attı beni. Kullanıp kullanıp atıyorlar beni anaağ. En kıymetlimin üstüne düşmenin verdiği acıyla yine -huyumdur- bağırmaya başladım. Aynı zamanda da küfrediyordum. Hem ayağım da acıyordu. Öyle bi tutup düşürmüştü ki beni ne olduğunu anlamadım. Ama ben bunun öcünü almazsam adım da Mukaddes değil.

*Adın zaten Mukaddes değil, farkındaysan.*

Evet, eğer bir aksilik çıkarda öcümü alamazsam adımı değiştirmek zorunda kalmayım diye söyledim. Akıllılık yaptım. Sende  anlamadıysan ben napayım acep? Eziq kaldı salak. Neyse hala yerde yattığıma göre uyudum galiba. 'Öyle şey mi olur?' diyenler varsa tabikisi olur. Bensem olur. Neyse gözlerimi açıp yerden kalkmaya çalıştım. Ve başardım. Buse hanımda oturmuş gülüyor bana. Hıh haspam. Havalı bir şekilde kalkıp odadan çıkıyordum. Allah'ım sen sevgili kuluna acı, düşürme onu. Çok amin. Havamı bozmadan odama gittim ve dolaptan  uzay şeysili taytımı ve beyaz kedi suratlı kazağımsı şeyi çıkardım. (Multimedi da) Ne biçim kıyafet bunlar ya? Anlatamıyorum bile. Saçlarımı da düzleştirip topladım. Çantamı alarak mutfağa gittim. Buse de giyinmiş çok tatlı olmuş şebeq. Siyah pantolon, beyaz askılı uzun tişörtün üstüne gri uzun kollu kazak giymişti. Kazağın omzunu düşürmüş, leopar desenli fular takmıştı. (Multimedia da) Hayret. Ne vardı da böyle süslendi ki? Lan yoksa Ege için mi? Yok ya yanlışım var benim. Evet, evet.

"Günaydın, güzel kız."

"Yavşıyon mu sen bana?"

"Bu kadar güzel giyinirsen tabikisi yavşarım."

"Ne güzeli ya? Senin gözün bozuk."

"Hadi hadi. Anlarım seni." Buse göz devirerek yaptığı tostu önüme koydu. Bir çırpıda yedim. Salak falan ama güzel yemek yapıyor. Buse de önündekini bitirdiğinde siyah botlarımı ve siyah montumu giyerek evden çıktık. Okula vardığımızda Kıvanç, Ayaz ve İrem kapıdaydı. Yanlarına gittiğimizde İrem ve Ayaz, Kıvanç'a kızıyorlardı.

"Noluyor?" Dedim.

"Kardaşım. Espirime kızıyorlar. Oysaki güzeldi. Bak ben sana da yapıyım. Eminim beğenirsin."

"Yap tamam ama kardaşım ne ya?"

"Adamın biri denize düşmüş ölmemiş, çünkü adamın tipi kayıkmış, asdasdasahd."

"Hdbdjhddkd, aferin jdn lan. Güzel espiri, neyini beğenmemişler bunlar?"

"Demi ya? İşte bu yüzden kardaşımsın sen benim."

"Ah, biliyorum." Dedim ve sarı saçlarını karıştırdım. Sinirle saçlarını düzeltti. Bende gülüp etrafıma baktığımda Buse, İrem ve Ayaz'ı göremedim.

"Kardaşım, nereye gitmiş bunlar?"

"Kıskandılar galiba. Boşver kardaşım gel kantine gidelim." Dedim ve Kıvanç'ın koluna girerek kantine yürümeye başladım. Bir çikolata aldıktan sonra cam kenarındaki bir masaysa oturduk. Biraz sonra bir çift gözü üzerimde hissettim. Kafamı çevirdiğim de Rüzgar gözlerini dikmiş bakıyordu. Bende 'Ne bakıyon gardaş.' der gibi kaş göz yaptım. O da Kıvanç'ı gösterdi. Kıvanç'a baktığımda telefonuna gömülmüştü. Tekrar Rüzgar'a baktığımda sinirli gibi gözüküyordu. Bu haline göz devirdikten sonra 'Eee.' ağzımı oynatarak konuştum. Eliyle Kıvanç ve beni gösterdi. Sonrada iki elini birbirine sürterek 'Çok yakınsınız.' ağzını oynatarak dedi. Bu haline tekrar tekrar göz devirdikten sonra önüme döndüm ve Tumblr'da gezmeye başladım. Resmen göz devirmekten şaşı olucam. Hala beni izlediğini anlayabiliyorum. Sanane lan sanane. İstersem sevgilim olur. Sa-na-ne. Keşke sevgilim olsa. Valla çok yahuşuklu, kardaşım olmasa şu an sevgiliydik. Bence yani. Yavşanmıcak gibi bir çıcık değil. Şu tipe baksana ya yerim bunu yerim. Neyse zil çaldığında kantinden çıktık ve sınıfa doğru ilerlemeye başladık. Sırf inat olsun diye Rüzgar'ın gözünün içine bakarak Kıvanç'ın koluna girmiştim. O yüzündeki ifadeyi hatırladıkça gülesim geliyor. Sınıftaki yerimizi aldıktan sonra, hocanın gelmesini bekledik. Bundan sonrasını anlatmayayım çünkü iki ders biyoloji, iki ders de geometri gördük. Allah'ım sen benim beynime hakim ol. Amin. Öğle tenefüsünde İrem ben ve Buse bahçeye çıktık. Banklardan birine oturarak ünlü kişilerden falan konuştuk. Sonra da İrem kütüphane görevlisi olarak çağırdılar. Kıvanç ve Ayaz'ın da basketbol maçı vardı. Buse mısır ve ice tea almak için kantine gittiğinde bende spor salonuna doğru yürümeye başladım. Yoh birde uçsaydım. Kıvanç'ın faydaları işte. Neyse. İçeri geçtiğimde direk tribünlere doğru gittim ve en öne oturdum. Buse de buraya gelicekti. Rüzgar, Ege'nin takımı ayrı, Kıvanç ve Ayaz'ın takımı ayrıydı. Her maç sonrasında kavga ediyorlarmış. Mısır ve ice teanin amacı bu. Kavgayı izlemek. Buse gelene kadar oturup kas izleyim, azcık da tezahürat yapıyım dedim ama tenis maçı izler gibi kafamı sallamaktan beynim sulandı. Etrafıma baktığımda iki gün önce kavga ettiğimiz gıcık kızları gördüm. Onlarında ellerinde ponponlar salak bir dans edip zıplıyorlar. Yani götlerini açıyorlar. Amaçları bu. Başarıyorlar da. Bendeki de inat biliyorsunuz. Ayağa kalktım ve onların seslerini bastırıcak şekilde tezahürat yapmaya başladım.

Birayı içersin, ağzını büzersin

Patates gelince, köpek gibi yersin

Para isteyince, göz yaşı dökersin

İşte sen bu kadar, büyük götverensin.

Son kısmı o sürtüklere bakarak söylemiştim. Karşı takımada en son orta parmağımı gösterip, dil çıkardım. Piçlik yapmayi çok seviyorum. Ben zevten dört köşe iken o iki kız ve karşı takım haricinde herkes gülüyordu. Kıvanç  'Kardaşım bu sana gelsin.' diye bağırdı ve bir üçlük attı. Sonra da nispet yapar gibi göz kırptı. Ben senin havanı bozmaz mıyım? Elimi alnıma koyarak 'eziq' işareti yaptım. Hahaha. Mal oldu. Ben kahkalarsa gülerken arkama döndüm. Amacım buradaki insancıkları gaza getirip tezahürat yaptırmaktı. Fakat asla görmeyi beklemediğim kişiyi görünce büyük bir hayal kırıklığına uğradım.

Bu da filmin arasına giren reklam gibi oldu. Hfjkchfh. Asıl olay 10. bölümde olucağı için yarıda kestim. Bu benim ilk hikayem olduğu için tecrübesizim. Umarım beğenmişsinizdir. Yeni bölümü hafta sonu yayınlayacağım.

CİPSKOLAKİLİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin