5. Bölüm

88 5 0
                                    

Multimedia da Buse

   Lönet zilin çalmasıyla uyandım. Zilin sesini seçtiğimiz güne söverek kapıya gittim. Açmadan önce insan içine çıkılır hale gelmeye çalıştım. Pek başaramasam da buna da şükür diyerekten kapıyı açtım. Karşımda boyuyla posuyla Rüzgar duruyordu. Boya bak ya deve mübarek. Bende o kadar kısa sayılmam ama bu başını eğmese kafasını çarpıcak. Bir dakika bu konuşmaya mı başlamıştı?

"Eee ne diyorsun?"dedi. Neye ne diyorum? Şu an olaya Madagaskar'ım. (Fransız değil Madagaskar. Evet Sahra olmak bunu gerektirir. Özgüven mod:66773837)

"Neye?"

"Sen beni dinlemiyor musun?"

"Yoo."

"O zaman kısa kesiyorum. Sizi özür amaçlı kahvaltı yapmaya götürmeyi umuyoruz. Ne diyorsun?"

"Saat kahvaltı için biraz geç değil mi?"

"Brunch var. Sorun değil."

"Brunch mı!? Bi Buse'ye sormam lazım. Yarım saate oradayız muhtelemen." dedim ve kapıyı kapatıp sevinç dansımı yaptım ve maymunlara taş çıkardım. Brunch demek sınırsız yemek, zaten onlar ısmarlıcak bedava yemek, en ama en önemlisi yaprak sarması! Her açık büfede yaprak sarması vardır. Allah'ın lütfü bu! Bir sorun var ki o da Buse'yi nasıl ikna edeceğim? Kendisi benden inatçıdır. Oysa ki oğlak burcunun yengeç burcundan daha inatçı olması gerek değil mi? Alakası yok. Tabii ikna konusunda da üstüme yok. Buse de benim gibi brunchı daha doğrusu sınısız ve bedava yemeği kaçırmaz. Yani, öyle umuyorum. Hiç yağcılık yapmayı düşünmüyorum. Boşa zaman kaybı ve benim 25 dakikam var. Hemen odasına girdim ve öten alarm gibi cırlamaya başladım.

"Aaeoiaseaao..."

"Ne var! Uyuyana saygın yok mu senin?" dedi.

"Var ama bugün değil. Karşı komşucuklarımız bizi özür amaçla bruncha davet ettiler. Bende kabul ettim. Çünkü geçerli bir bahanem ve az bir zamanım var." dedim bir nefeste.

"Sen git gelmiyorum ben."

"Shahagh güzel espiri hadi kalk."

"Espiri yapmadığımı sende biliyorsun."

"Sence ben tek başıma gider miyim? Ayrıca bu ikimizide ilgilendiriyor, sadece beni değil."

"Gitmemizin bir sebebi yok,  neden kabul ettin?"

"Ya kızım brunchtan bahsediyorum. Bedava yemek diyorum. Koskoca yaprak sarmasından bahsediyorum."

"Evet bunlar harika şeyler ama onlarla..."

"Amma nazlandın sende. Bende istediğimden gitmiyorum. Yemek söz konusu."

"Nazlanmak mı? Git işine ya."

"Alışverış yaparız."

"Ay tamam be. Ama sakın bana orda neden surat asıyorsun falan deme."

"Emredersiniz komutanım."

Hemen odama gidip siyah eteğimle beyaz kuru kafalı gömleğimi giydim. Saçımı düzleştirip tepeden topladım. Daha önceleri gibi sıfır makyajla aşağı indim. Buse coktan hazırlanmıştı bile. Kot şortla bordo bol bir kazak giymişti. Hava soğuk diye ceketimi aldım ve dışarı çıktım. Buse'yle Rüzgar ve Ege'nin yanına gittik. Bir küfür mırıldandı Rüzgar.

"Ne?" dedim.

"Telefonumu unutmuşum da."

"Rüzgar telefon elinde."

"Haa. Neyse. Hadi gidelim."

"Gidelim bakalım." dedim ve arabaya bindim. Buse'de şekeri olmayan küçük bir çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirmiş somurtup oturuyordu. Rüzgar'la Ege önde bizde arkada oturuyorduk. Yol boyunca hiç konuşmadık. Bende sıkıntıdan yiyeceğim yemekleri daha doğrusu yaprak sarmasını düşündüm. İşte geldik. Hiç kimseyi beklemeden hemen arabadan inip sade bir cafenin içerisine girdim. Tamam çok ayıp olabilir ama bende açım yahu! Aç olana saygı. Hem sarmadan bahsediyoz! Bir tabak alıp önüme ne gelise doldurmaya başladım. Salatalar, peynirler, sarmalar ve patates kızartması. Ah, patates kızartmasının yeri ayrı bende. Etrafıma baktığımda diğerlerinin de beni şaşkınlıkla izlediğini fark ettim. Hadi ama abartmayın. Herkesın içinde aç bir ayı vardır. Bende sadece aç bir öküz var. Tek fark bu. 'Ne bakıyonuz?' der gibi kafa salladım. Omuz silkip işlerine döndüler. Bende tabağımı ağzına kadar doldurup boş bir masaya oturdum. Onları beklemeden yemeye başladım. Bu 'özür kahvaltısı' neydi bilmiyorum ama benim işime geldi. Her neyse diyerek sohbete daldığım canım yemeğimle karnımı doyurmaya başladım. Öyle bir ahenkle yiyordum ki masaya birinin gelip oturduğunu öksürük sesiyle fark ettim. Kafamı kaldırdırmada ' hı hı' diye mırıldandım. Ben yemekle - yazarınız yemekle kafayı bozmuş- kafayı bulmuşum benimle konuşmaya çalışıyor. O biraz zor cnms ya.

CİPSKOLAKİLİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin