1. Bölüm

115 6 2
                                    

Okulun üçüncü haftasını da bitirmiş oluyoruz, bir daha ki haftaya götünüzü yırtıcağınız, kafayı klozete sokacağınız önemli sınavlar bekliyor olucak.
Hööff.
Ömer ve Bora'yla ilk karşılaşmamızdan sonra bir hafta boyunca sanki gözümüze batmak ister gibi sürekli karşımıza çıktılar. Biz de Buse'nin bulduğu fikirle onlarla ne zaman göz göze gelsek el hareketi çektik. Biliyorum, çok çocukça ve çok saçma ama ben çok eğlendim. (Ne kadar çok kelimesini kullandım. Çok saçma oldu.) Zaten bunu yapmasak benim sayemde Buse ile ben bir yolunu bulup rezil olurduk. Çünkü Sahra ve Buse olmak bunu gerektirir. Ayrıca Buse sayesinde el haraketimi geliştirdim. Refleks haline geldi diyebilirim. Hemde ilk yaptığımızda ki surat ifadeleri... O kadar zevkliydi ki.
Off şimdi kalk da, işe de, giyin de, evden çık da. Ohoo, dünyanın işi. Hem ben saate bakamıyorum. Belki geç kaldım, belki de çok erken. En son telefonumu yatarken yatağa koymuştum ama üşengeçliğimin el verdiği şekilde tepindim. Yorganla bütünleştim. Bulamadım. Ne giysem acaba? Hava nasıjdkdjd! Anamm..! Oha totom titredi! Bir daha oha telefon totomdan çıktı! Bu kadarını beklemezdim ama. Hala gözüm sınırlarını aşıcak bir şekilde dışarı da iken kendime geldim ve gelen mesaja baktım. Bilinmeyen bir numaradan gelmiş. Hayırdır inş.
《Merhaba, sürtük! Eminim kim olduğumu tahmin edersin. Sana uyarımı yapmıştım. Şimdi tanışma vakti geldi. Arkanı kollasan iyi edersin.》
Bu ne ya? Ne bu ya? Ya bu ne? Ne ya bu? Ya ne bu? Bu ya ne?
Bir anlık şoku atlattıktan sonra deli gibi kahkaha atmaya başladım. Ciddiyim, film çekiyoruz da haberim mi yok? Bu kız çok dizi, film, Wattpad üçlemesi yapmış. Olmayan beyni error vermiş. Bir de arkanı kolla demiş. Ne demek istemiş ki? Arkam, totocuğum. Kollamak, saklamak... Laan bunlar benim... Allah'ım sen günah yazma. Töbü töbü. Ben bu dediklerini teker teker ona yedirmezsen adım da İbo değil. Ayağa kalktım, çişimi yaptım ve dolabın karşısına geçip bakmaya başladım. Bugün beden dersi ve antreman var. Ard arda. Yani eşorfman götürmem lazım, haliyle. Spor çantama siyah şortumu, mor atletimi ve spor ayakkabımı koydum. Hava yağmurlu olduğu için siyah kot pantolonumu üstüne de kırmızı-siyah kareli gömleğimi giydim. Çantamı da aldiktan sonra üstüme siyah kapşonlumu geçirdikten sonra odamdan çıktım. Direk Buse'nin odasına gittim. Kafasına sert bir şekilde vurduktan sonra -anca bu şekilde kalkabilirdi, cani değilim ben.- aynı hızla odadan çıktım. Buse'den bahsediyoruz burada her an her şey yapabilir. Mutfağa gittim. Sağ olsun annelerimizin her hafta doldurduğu buzdolabından kahvaltılıkları çıkardım. Biberli omlet yapmayı düşünüyorum. Küçükken matematik test kitabında tarifini gördüğümden beri en iyi bildiğim yemek budur. Hızla biberleri doğrayıp omletin içine attım. Büyük bir ustalıkla tavayı elimle kavradım. Televizyonda ki aşçılar gibi omleti tavanın içinde döndürdüm.
Yes bitch, I am amazing.
Piştiğinden emin olduğumda mikemmel kahvaltımı omlette tamamladım. Buse'nin odasına doğru mutfağa çağırdım.
"Geldim, anne!" Anne mi? Ne annesi ya? Uyanamamış, galiba. Ya da anne özlemi çekiyor, yavrucak. Biraz bekledikten sonra Buse değişik bir görünüm içinde mutfakta belirdi. Bwrfirgwoufdjdjj... Bu hal ne? Hemen anlatıyorum. Buse'nin üstünde beyaz bir yazlık elbise, altında siyah eşorfmanı, üstünde de babaannemin ona verdiği ama Buse'nin giymeye tenezzül bile etmediği yün hirka. Saçınında bir kısmı örülmüş, bir kısmınıda dağıtmış. Allah'ım bu ne hal? Buse ise neye anırdığımı anlamayarak uykulu gözlerle bana bakıyor. Ben de artık dayanamayarak yere çöktüm ve anırmaya devam ettim. Bir süre sonra kendime geldiğimde Buse'nin ayakta uyuduğunu gördüm. Daha önce de yaşamıştık böyle şeyler ama ne zaman görsem sanki ilk defa görür gibi gülüyorum. Buse'nin yanına gidip onu odasına doğru çekiştirmeye başladım. Son anda vazgeçip odadan banyoya sürüklemeye başladım. Çoğu kez kafası duvara çarpsa da uyanması lazım. Hiç yiyeceğim dayakları düşünmeden onu küvete oturttum ve buz gibi suyu açıp aynı hızla banyodan çıktım. Gerisini o halledebilirdi. Mutfağa gittiğimde soğuyan omletini bir kaba koyup buzdolabına kaldırdım. Bunu akşam yiyebilirdik. Tekrar bir tava çıkardım ve kaşarları doğramaya başladım. Nedense kaşar deyince aklıma Nejla ve Alev geliyor. Ne kadar da garip. Buse'nin banyadan çıktığını duyunca, salamları da doğramaya başladım. Daha sonra hepsini tavaya koydum ve yeni bir omlet yapmaya başladım. Allah'ım çok hamaratım. Hazır olduğu sırada da Buse gelmişti.

CİPSKOLAKİLİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin