8. Bölüm

80 7 0
                                    

#ÖzgecanAslan   #Kadınaşiddetehayır!

Bu okulu bulanında, daha kargalar bokunu yemeden kaldıranında... Evet küçücük tatilin sonunda okul açılıyor. Bende daha yataktan kalkmaya hazır değilim. Tavanla bakışıyoruz. Acaba yeni okul nasıl, birde özel okul. Aslında özel okulunun eğitimi güzel de bir de kendini beğenmiş zengin züppeler yok mu? Elimde olsa hepsini teker teker kıyma makinesinden geçirip köpeklere yem atarım. Oflayarak ayağa kalktım ve banyoya yöneldim. İşlerimi hallettikten sonra dolabın karşısına geçtim. Özel okulda yahuşuklu çıcıklar vardır. Pörfect olmam lazım. Dolaptan kot dar pantolonumu ve turkuaz bol kazağımı aldım. En sevdiğim. Siyah botlarimi ve siyah ceketimi alarak aşaği indim. Buse kalkmış, üstünü giyinmiş, kahvaltı hazırlıyor. Bu kız da bir şey var ama çözemedim. Aman, benimde işime geliyor zaten. Buse de benimle aynı kafa da herhalde. Çok güzel olmuş. Şimdi bunu ona söylesem bir tarafları kalkar. Hiç gerek yok. Sesimi çıkarmadan masaya oturdum. Buse de karşıma oturup konuşmaya başladı.

"Heyecanlı mısın? Ben şuracıkta ölebilirim."

"Aynı ben."

"Kanka düşünsene Wattpad hikayelerinde ki gibi bir hayatımız oluyormuş."

"Biz de bu şans varken o biraz zor."

"Yani o da var. Neyse hadi daha sınıfı bulucaz. Derse geç kalmak istemiyorum." Dedi ve ayağa kalktı. Bende son salatalığı ağzıma attım ve ayağa kalktım. Okula yürüyerek gidecektik. Beş dakikanın sonu da okula vardık. Tıpkı düşündüğum gibi yok denecek kadar kısa etekleri, Filli Boya reklamı gibi bir yüz. Hepsi klonlanmış gibi birbirilerine benziyorlardı. Buse'ye yandan bir bakış attım. Bir bakış attın kalbimi yaktın. O da benim düşündüğümü mü düşünüyor acaba? Bahçede sap gibi dikilmeyi bırakıp içeri girdik. Ben gözüme çarpan birini durdurup müdürün odasını sordum.

"Bende müdürün odasına gidiyordum, bu taraftan." Dedi ve o önde biz arkasında yürümeye başladık. Bu sırada sorduğum yahuşuklu bir çocuktu. Sarı saçları ve renkli gözleri vardı. Sen ne şeker bir şeysin ya? Isırmak istiyorum ya. İyiki arkası dönük. Yoksa şu anki surat ifademi görüp kaçabilirdi.

"Arkamdan yürümeyin öyle. Adınız ne?" Dedi. Hemen Buse'yi satıp çocuğun yanına gittim. Buse bu halimi bildiği için dert etmiyorum. Hevesliyim ama belli etmemeye çalışıyorum.

"Sahra, sen?"

"Kıvanç."

"Bende Buse."

"Yeni mi geldiniz okula?" Dedi.

"Evet." Dedim.

"Nerden geldiniz?" Ne kadar da ilgilenirmiş bizimle. Anasının kuzusu.

"Bu şehirdeydik zaten."dedi Buse. Bende destekler gibi başımı salladım. Sonunda müdürün odasına geldik.

"Ben bi ortamı yoklayım."dedi ve eliyle bir dakika işaretini yaptı. Çok da görkemli olmayan odaya girdi. Biraz bekledikten sonra Kıvanç içeri gelmemizi söyledi. Siz şimdi yaşlı, kel, göbekli bir amca bekliyorsunuz demi? Doğru bildiniz. Klasik müdür işte. Sınıfımız 12/B. Kıvanç'ın da aynı sınıfta olduğunu ögrenmiş bulunuyoruz. Zilin çalmasıyla sınıfa doğru yürümeye başladık. Kıvanç da tam kafa çocuk. Tek saçma insanın ben olduğunu düşünürdüm. Galiba kayıp ikiz kardeşimi buldum. Hemde yahuşuklu. Bundan sonra dünya ahiret bacımsın Kıvanç. Biz böyle şakalaşırken sınıfa varmıştık. Hoca derse girmişti.

"Sahra, ben tıklatıyım, sen konuş." Dedi Kıvanç. Gözlerimi 360° döndürüp Kıvanç'ı kapıya doğru ittim. Oda bir süre bekliyip kapıyı açtı. O önden biz arkadan sınıfa girdik. Tam tahmin ettiğimiz gibi hoca vardı.

CİPSKOLAKİLİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin