Sahra'nın ağzından
Sabah pencereden süzülen güneşle ... neyse gerçeğe dönüyorum horoz sesli alarmımla kalpli uyku bandımı çıkardım. Telefonumu alıp alarmı kapattım. Lavaboya gidip rutin işlemimi yaptım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kafamı kaldırıp aynaya baktım. Eş zamanlı olarak Busesel bir küfür savurdum. Ne olmuş bana yaa. kaşım patlamış. Bir saniye burnum mu yamulmuş benim. haa yok yan durduğum içinmiş. Patlayan kaşım için dolaptan bir krem çıkarttım. öhkk bu koku ne yaa. içine biri ossurmuş bunun. ıyy renge bak. Biraz daha koklarsam bayılacağımı anladığımda kremden birazcık parmağıma sürdüm ve onuda kaşıma sürdüm. (çok güzel anlattım. cidden) Kremi iyice yaydıktan sonra krem kutusunun kapağını kapatıp lavabodan çıktım. O sırada 'ajdar- şahdamar' şarkısı çalmaya başladı. Ses Busenin odasından geliyordu. Buse'nin sövmesini duyunca anırmaya başladım. "Sahra senin ben-" derken odaya dalıp ona hemşirelerin yaptığı 'sus' işaretini yaptım. " Cık cık çok ayıp hiç senin gibi bi kıza küfür yakışıyo mu? Aaa çok ayıp valla. bizim za-" bu seferde o benim lafımı bölmüştü "öff, yeter sus. İçindeki 90'lık nine sende kalsın." dedi ve kafasını tekrar yastığa gömdü. Ben durur muyum? Tabisi hayır. Hemen Buse'nin yorganını üstünden çektim. Buse buna çok sinir olurdu. "Sahra ver şu örtüyü kendimi çıplak hissediyorum." dedi ve doğruldu. Ben vermeyince devam etti "Sahra ver değerlim dondu." eliyle gözlerini ovuşturuyordu. Anemm çok tatlı gözüküyo bu yaa.
Yorganı yere atıp Buseye sarıldım. Oda gülerek sarılışıma karşılık verdi. Ama bu uzun sürmedi çünkü Buse uzun süre sarılmayı hiç sevmezdi. Biz aslında Buseyle biraz zıttık. Mesela o herkesle hemen kaynaşamaz ama ben çok rahat kaynaşırım. Tabi bazen sonucunda zararlı çıkıyorum ama. Her neyse. Buse insanları gözünden tanırdı. Bunu nasıl yapıyordu bilmiyorum ama haklıda çıkıyordu. Başka bir zıtlığımızda ben hemen affederdim dayanamazdım ama Buse öyle değildi. Eğer gerçekten kırıldıysa üzüldüyse affetmesi imkansız denebilirdi. Sevdiği biriyse istisna oluyordu. "Huu Sahoo, heyy Dünyadan Sahraya." Busenin sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. "Hadi sende giyin bende giyineyim çıkalım. Kahvaltıyı dışarda yaparız."dedim ve öpücük atıp odadan çıktım. Kardeşim yoktu ama Buse yeterdi bana. Aynı şeyleri o da bana söylüyordu. Odama gelince gardolabımın başına geçtim ve giyecek bişeyler aradım. "Buseğğğ malı şort giy" diye böğürdüm. Cevap vermediğine göre kabul etmişti. Cepleri zımbalı olan kot şortumu, üstüne beyaz bir tişört onun üstünede şortumun biraz altında biten ince siyah hırkamı giydim. Siyah ve pembe renkli adidaslarımı giydim ve saçımı taradım. Ne çok iş yaptım ben yaa. Çok az parfüm sıktım ve güneş gözlüğümü taç misali kafama taktım. Çantamı da alıp odadan çıktım. Buse kapının önünde telefonuyla oynuyodu. Oha kızdaki hıza bak. Busenin üstünü süzmeye başladım. Siyah bir şort giymişti. Üstüne önünde 'NEW YORK' yazan beyaz bir tişört onun üstüne de deri ceketini giymişti. Ayakkabısı genellikle olduğu gibi conversdi. Saçları yukarıdan at kuyruğuydu ve güneş gözlükleri benimki gibi kafasına takılıydı. Siyah çantası omzunda havalı bir duruş sergiliyodu. Erkek olsam yavşardım ama ben yine her halükarda ona yavşıyodum. "Vaww beybisi kuş uçtu." deyip bana tarz işareti yaptı. Bu yaptığına kahkaha attım. Evden çıkıp yürümeye başladık. Saate baktığımda okul saatine daha olduğunu gördüm. "Buseğğ hani bizim okuldan birazdan daha fazla uzakta olan bi cafe var ya, kahvaltıya oraya gidelim mii? Noluur, oranın yemekleri çok güzel." dedim ve her ne kadar Buseye etki etmiycek olsada yavru köpekten ziyade yavru orangutan bakışına benzeyen bakışlarımı Buseye gönderdim.
"Tamam gidelimde dolmuşla gidelim. Yürümeye üşendim." dedi ve kolunu omzuma attı. Aynı boydaydık. Busenin eli kolyesindeydi. Bu onda bi alışkanlıktı. Dolmuş beklenilen yere geldiğimizde durduk. Çok şükür dolmuş hemen gelmişti. Oturcak yer yoktu. "Sen geç gelicem ben." dedi ve parayı Ödemeye gitti. Buseyle aramızda birkaç kişi vardı. O sırada bir çocuk arkama geçti. Sakin ol Sahra, saki- daha fazla dayanamayınca "Eee yeter be çocuk az geri git yapıştın koala gibi. Bambuya benzer bir halim mi var?" dedim sinirle soluyarak. "Sen bambu ol ben koalan olurum yavrum." dedi kelimenin tam anlamıyla yavşakça. Gözlerimi devirdim.
Tam ağzımı açıp konuşacakken "Ya o kızdan uzaklaşırsın ya da tutunduğun demirle yakın dereceden ilişkiye sokarım seni." dedi Buse acayip bir sinirle. Gideceğimiz yere az kalmıştı ama daha fazla durursak Busenin çocuğu benzeteceğini ve dediği gibi çocukla demiri ilişkiye sokacağını biliyordum. O yüzden "Müsait bir yerde" diye şoföre seslendim. Dolmuş durunca Buseyi kolundan tutup dolmuştan indirdim. Buse biraz sakinleşmişti. "Kanka sana espri yapayım mı?" dedim tatlı çıkarmaya uğraştığım ses tonumla. "Yap bakalım." boğazımı temizleyip "Dönen ördeğe ne denir?" biraz düşünüp "Ne?" diye sordu. "Fırıldak." Buse buna gözlerini devirdi. "Allah belanı vermesin." dedi.
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Kahvaltımızı yapıp okula gelmiştik. Kapıdan girerken ilerde bana bakan Rüzgarı gördüm. Göz göze geldiğimizde kafamı Buseye çevirdim. Telefonuyla oynuyodu. "Aaa kızım sen ne çirkef çıktın ya. kahveyi üzerime dök bende yandığım için tişörtümü çıkartayım sende bundan faydalanıp kaslarıma bak ve bana bağır. cık cık hiç hoş değil." kafamı çevirdiğimde Ayaz ve bir kızın tartıştığını gördüm. Kız çok sinirli gözüküyordu. Ayaz'ın karnına yumruk atıp saçlarını savurarak arkasına döndü. Birinin kolumdan tutmasıyla kafamı çevirdim. Rüzgar. "Ne var?" dedim ama sesim istediğim gibi soğuk çıkmamıştı. Buse ise telefonuna daldığı için beni unutmuştu. "Ben dün dediklerim için özür dilerim." dedi Rüzgar. Dayanamayıp gülümsedim ve "Sorun değil. Ama bir daha yaparsan affetmeyebilirim." dedim. O da gülümseyerek elini çekti. Sonra derse girdim. Çookk sıkıcı. Ders matematikti ve Buse tüm dikkatini derse vermişti. Bende onun gibi yapıp dikkatimi derse verdim. Zaten bu dersten sonra İrem, Buse ve ben antremana gidecektik. Yakında turnuvalar başlayacaktı. Sonunda kurtarıcı zil çalmıştı. Buseyle çantalarımızı toplayıp İremide alarak spor salonuna gittik. Spor salonu bölüm bölümdü. Bir yerde voleybol, bir yerde futbol, bir yerde basketbol yani her spor için alanlar ayrı ayrıydı. Soyunma odasındaki dolabımdan spor kıyafetlerimi çıkarttım. Siyah şort ve siyah sporcu atleti. spor salonu için olan spor ayakkabılarımı da giyerek saçlarımı topladım. Buse bize el sallayarak kendi antremanının olacağı yere gitti.
Antremana başladık. Hoca sürekli beni takdir ediyordu. Tabi buda hiç inmeyen egomu daha da kaldırıyordu. 1-2 saat antremandan sonra hem antreman bitmiş hem de ben bitmiştim. Buseninde antremanı bitmiş olacak ki yanımıza geldi. Kolunu İrem'in omzuna attı ve birşey söyledi. İrem gülmeye başladı. Bana da sarılması için Buseye baktım ama o boş boş bakmak dışında birşey yapmadı. Öyle olsun Buse hanım görürsün sen. Sana son trip bükücü Sahrayı göstericem.
Üzerimizi değiştirip okuldan çıktık. Eve giderken Buseyle hiç konuşmadım. Eve gelince de direk odama çıktım. Buse arkamdan 'Sahra' diye bağırsa bile duymazdan geldim. odama girip çantamı yere attım. üzerime eşofman takımımı giyip bilgisayara oturdum. Bilgisayar açılırken lavaboya gidip elimi yıkadım. Okulda kısacık da olsa duş almıştım. Lavabodan çıkınca Buseyi gördüm. Kafamı çevirip devam ederken kolumdan tuttu. "Ne olduğunu söyleyecek misin?" dedi. "Sen git İrem'e sor, git ona sarıl boşver beni." bu dediğime kahkaha attı "nee komik mi?" kendini durdurup "Tabi komik. Sakın ama sakın İremle kendini kıyaslama. Evet İremide çok seviyorum ama senin yerini kimse alamaz" deyip bana sarıldı. İşte bizim tribimiz bile bu kadar sürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİPSKOLAKİLİT
ChickLitKüçüklükten beridir arkadaş olan Sahra ve Buse aynı eve çıkarlar ve filmlerden fırlama,deli dolu,saçma bir hayat yaşamaya başlarlar