Teşekkür ve Gurur

1.3K 152 45
                                    

AlNaz'ın bu sözünün ardından yaklaşık bir saat geçmişti ve uçak halâ çok şiddetli olarak sallanıyordu. Bu sarsıntı yüzünden  içerideki insanlarınvda korkuları azalmak bir yana giderek artıyordu haliyle.Herkes bir korku içindeydi ve ortamdaki kaos da giderek artıyordu.

Ali ve Nazlı birbirlerine sımsıkı sarılmış bir tek kelime bile konuşmamışlardı.Nazlı başını Ali'nin omzuna yaslamış iki eliyle de onu sıkıca sarıyordu. Başını da bir santim bile oynatmaya hiç niyetli değildi. Arada bir uçağın sarsıntısına yenik düşüp ayırmak zorunda kalsa da.Sonra yine hemen eski yerini alıyordu başı.Gözlerini ise bir kere bile olsa açmamıştı halâ...

Ali de başını Nazlısının başının üstüne koymuş gözlerini hiç açmıyordu ve iki eliyle Nazlı'ya sarılıyordu sıkıca ona yanında olduğunu hissettirebilmek için.Arada sarsıntı yüzünden çenesini Nazlı'nın başına vursa da bundan doğan acı ne Ali'nin ne de Nazlı'nın umurunda değildi.İkisi de kendilerini ortamdaki diğer her şeye karşı kapatmış durumdaydılar.Ne insanların bağırışlarını duyuyorlar ne ortamda kendini dibine kadar hissettiren ölüm korkusundan etkileniyorlar ne az önceki salgın yüzünden oluşan bir sürü riski düşünüyorlar ne uçağın sarsıntısı yüzünden arada bir yanıp sönen ışıklara takılıyorlar ne de ortamda olan diğer bütün kötü şeyleri umursamıyorlardı. Hatta ve hatta ortamda olan güzel şeyleri bile umursamıyorlardı...Tam anlamıyla kendilerini ortamdan soyutlamış durumdaydı ikisi de.

Eğer birazdan ölecek iseler bunun diğer kötü şeyleri hatırlayarak değil kendilerini ortamdan soyutlayıp sadece birbirlerini iliklerine kadar hissederek olmasını istemişti ikisi de.

Belki de birazdan öleceklerdi ama seven insan için sevdiğiyle beraber ölmekten daha güzel bir ölüm düşünülebilir miydi?Bunu cevabı başlarda sadece Ali için hayır olsa da zamanla Nazlı da Ali'nin bu cevabına haklılık vermiş ve kendisi içinde bu sorunun cevabını hayır olarak belirlemişti. Bu cevap sayesinde ölüm anında bile mutlu olunabileceğini anlamıştı...

Ölümden korkulurdu genelde. Hatta Ali ve Nazlı bile korkarlardı ölümden ama bu şekilde olan bir ölüm artık ikisi içinde korkulacak bir şey olmak yerine böyle bir ölüme layık olabildikleri için Allah'a şükredilmesi gereken bir şey olarak görünüyordu gözlerinde.

Böyle geçen yaklaşık bir saatin ardından ikisi de şimdiye kadar ölmediklerini anladıklarında içlerinde bir umut belirse de bu anı bozmayı göze alamadılar bir süre daha...

Nazlı uçağın giderek daha az sallanmaya ve durmaya başladığını anladığında içindeki umudun giderek büyümesine engel olamadı ama yine de halâ bu diğer herkes ve her şeyden soyutlanmış ortamdan çıkmaya pek niyeti yoktu. Bu yüzden kollarını son bir kez daha sıklaştırma gereği duydu sanki daha fazla Ali'ye sarılmasının bir imkanı varmış gibi...

Cama bakan Nazlı olduğu için yüzüne giderek daha parlak şekilde vurmaya başlayan sapsarı güneş ışığını ilk fark etmeye başlayan da kendisi olmuştu.Bir süre cesaret edemedi buna bakmaya ama sonunda içindeki Aliyle daha uzun zamanlar güzel şeyler yapabilme umuduna engel olamadı ve usul usul gözlerin aralamaya başladı kafasını hiç kıpırdatmadan ve kollarını da gevşetmeden.Ali'nin halâ o soyutlanmış dünya da olduğunu anlamıştı ve eğer umudu boşunaysa onu da o huzurlu ortamdan boşu boşuna çıkarmak istememişti...

Gözlerini tamamen açmasıyla ikisinin soyutlanmış ortamlarından ilk çıkan Nazlı olmuştu.Gözlerini açtığında içinden umutlarının boşa olmamasını diliyordu sadece çünkü eğer boşa umutlandıysa ölmeden önce tekrar o huzurlu ve soyutlanmış ortama dönmek hiç kolay olmayabilirdi...

Nazlı dışarıda gördüğü duran diğer uçaklarla ve havaalanı binasıyla umutlarının boşa olmadığını anladı.Ayrıca yanlarından gelen gülme sesleri de bunu doğrular nitelikteydi. Hemen naif bir ses tonuyla bunu Ali'ye söylemek istedi.

Fedakar Bir ALNAZ hikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin