-22?-

82 7 43
                                    


"Yıldız kayıyor dilek tut Finnie!"

Genç çocuk sevgilisinin minik ve rengarenk ojeli elleriyle karanlık ama yıldızların parıl parıl parladığı gökyüzünü gösterdi. Yüzünde huzurlu bir gülüş belirdi. 

"Salla zaten benimsin."

Bir eliyle göğsünde yatan sevgilisinin saçlarını okşarken cevap verdi genç çocuk. Diğer elini kaldırdı onun havada kalakalacak elini tuttu. Ellerini birleştirdi ve ikisi de bir süre bu mükemmel manzarayı izledi.

"Senin başka dileğin yok mu?"

Merakla başını kaldırdı ve sordu. Gözlerinin içinin parladığını farketti Finn. Kendisine bakarken gözlerinin içi parlıyordu oğlanın. Çok aşıktı. Dokunmaya, bakmaya koyamıyordu.

"Var. Ama hepsi senle. Yani gerçekleşmesi için hep böyle olmalıyız."

Birleşmiş ellerini kaldırdı ve sevgilisinin elini dudaklarına getirip minik bir öpücük koydu.

Jack, sevdiği çocuğun böyle durgun hallerine bir anlam veremiyordu. Çünkü çocuğu hiç böyle görmemişti. Çok sakin çok durgun ve her zaman onu izliyordu. Yüzünü incelemeyi kesip burnunun ucuna minik bir öpücük koydu. Bu Finn'i daha da mutlu etmişti. Yerinden doğruldu ve karşısında kendine masum masum bakan sevgilisinin saçlarına bir öpücük kondurdu.

"Her zaman istediğin şu 'normal sevgili' şeylerini yapmak ister misin?"

Genç çocuk kaşlarını çattı.

"O ne demek?"

Finn'in yüzündeki gülümseme büyüdü ve ayağa kalkıp sevgilisinin de kalkmasına yardımcı oldu. Onun narin ellerini sanki her an kırılacakmış gibi tutuyordum. Minik bir öpücük kondurdu ojeli ellere ve ellerini birleştirip ilerlediler.

"Gece gece nereye gidiyoruz?"

Jack'in sorusuna yan gülüşüyle cevap verdi ve yürümeye devam ettiler.

Her adımlarında nereye gittiklerine dair fikir yürüten genç çocuk aklına son gelen şeyle gözlerini büyütmüştü. Şaşkınlıkla sordu, ağzı açık şekilde.

"Yoksa beni eve mi atıyosun?"

Finn bu sefer kahkaha atmıştı. Onu susturmak için dudağına minik bir öpücük bıraktı ve yürümeye devam ettiler.

Önlerine çıkan tek ışığı yanan kafeye kadar ilerlediler. Bu civarda toplam 1 tane kafe vardı ve etrafı karanlıktı. Tek ışık kaynağı oydu. Jack kaşlarını çatıp Finn'e döndü. Sevgilisi Finn, gergindi. Yol boyu tuttuğu elinden de anladığı üzere titriyordu.

İçeri gireceklerini düşündü Jack ama Finn onu durdurdu ve ellerini ayırıp yanaklarına koydu. Bileğindeki saate göz attı. 


11.55 p.m.


Derin bir nefes aldı ve kalan 5 dakikada konuşmaya başladı.

"Seninle nasıl tanıştığımız, birbirimiz hakkında söylenen şeyler, başımıza gelen hiçbir şey umurumda dahil değil. Sana belki sevgimi gösteremiyorum, ama emin ol içimdeki yerin o kadar büyük ki. Beni bilirsin, öyle bağlanmak, sevmek, sevgi sözcükleri kurmak yani bunun gibi şeyleri hiç beceremedim bu zamana kadar, ama sen çok farklısın. Hep ben söylemeden anladığını hayal ediyorum. Olur da aklının bir köşesinde bile benimle ilgili soru işareti kalmışsa diye söylüyorum. Jack Dylan Grazer, seni çok seviyorum. İyi ki benim herşeyim oldun. İyi ki doğdun güzelim."

dream //fackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin