İstemeyerek gözlerimi açtım.
Bir şey beni rahatsız ediyordu. Sanki kötü bir şey olacakmış hissi aklımdan hiç çıkmıyordu.
Beynimin içindekileri bastırdım ve çekmecemden ilaçlarımı aldım. Ne zaman onları içmesem paranoyak bir tipe dönüşüyordum. Üstelik bu yaşadıklarımın sadece bir tanesiydi.
Açık olan pencereden ormanı seyretmeye başladım. Kapkaraydı. Muhtemelen tavşanlar şuan hoplayıp zıplıyorlardı. Tavşanlar geçen yıl binanın temeline zarar verdiklerinde burada sandığımdan çok tavşan olduğunu anlamıştım ve o kadar hızlı ürüyorlardı ki...
Sehpa'nın üstündeki biramı aldım ve kafama diktim. Birayı sevmiyordum ama ucuzdu. Cama çıktım ve sigaramı yaktım. Odamın sigara kokmasını istemiyordum. Gerçi ne kadar uğraşsam da sigara ve çam kokusu odamdan gitmiyordu. Sigaramı yavaşça içime çekerken çıtırdama sesleri duydum. Biri ormanda mı yürüyordu?
Sehpa'ya uzanıp telefonumu aldım ve ışığı ile önümdeki alana göz gezdirmeye başladım. Ah kesinlikle oradaki tavşanlardan biriydi ve ben paranoyaktım.
Sigaramı bitirip camın önündeki mermere bastırarak söndürdüm. Her ne kadar paranoyak olmamı sevmesem de camı kapadım ve uykuma geri dönmeye karar verdim. Yine de "O çatırtılar neydi acaba?" diye düşünerek uykuya daldım.
........
Bir ses beni uyanmaya zorluyordu. Tıkırdama sesleri geliyordu.
Yataktan sıçrayarak uyandım. Biri parkelerin üstünde yürüyordu ve buna yemin edebilirdim. Aklıma çıtırtı sesleri de gelince bunun doğru olduğuna karar verdim. Evde biri vardı ve ben aşırı şekilde korkuyordum.
Odaya göz gezdirdim ve elime alabileceğim bir şey aradım. Sehpanın üzerindeki "peri kızı" heykelciği elime aldım. Zaten açık olan kapının arasından süzüldüm. Koridor kapkaranlıktı. Sesler ya azalmıştı ya da ben çok korktuğum için paranoyadan vazgeçmiştim.
Heykeli sımsıkı tuttum , merdivenleri yavaşça inmeye başladım ve biri ile karşılaşırsam ne yapacağımı düşünüyordum. Elimdeki heykelle pek şansım yoktu ama şuan en iyisi buydu. Korkudan terlemeye başlamıştım.
Son basamağı da inip ağır adımlarla, tedbirli bir şekilde salona çıktım. Elim hala sımsıkı şekilde heykele sarılıydı. Kaslarım gerilmişti ve korkuyordum.
Kapkaranlık salona göz gezdirdim. Ve yine aynı sesleri duydum. Ah sadece arka bahçeye çıkan kapıyı açık unutmuştum. Arkamı döndüm.
Aman Tanrım!
Mutfak tezgahının üzerinde koskocaman ve kar beyazı bir pasta vardı. Üzerindeki birkaç mum sıra ile yandı.
Korkmuştum. Elimde heykelle pastaya yaklaştım. Üzerinde kan kırmızısı ile "Nice senelere GÖKKUŞAĞI!" yazıyordu.
Gözlerimi daha çok açtım. Ne oluyordu?
Masanın kenarındaki çekmeceden bir bıçak aldım. Tek tek odaları kontrol ettim. Temizdi. Bu neydi peki ? Biri evime girmişti. Pastanın yanına geldim ve gözlerimi üstüne diktim. Elimdeki bıçakla onu yerinden oynattım ve çöpe düşürdüm. O an , içindeki çiviler içinden resmen fırladılar. Daha fazla korkmamaya kadar verdim ve odama çıkmak üzere elimde bıçakla tekrar merdivenlere yöneldim.
Korku içinde uyumuşum. Pislik zil sesiyle uyandım. Bıçağımı aldım ve aşağıya indim. Pastaya tekrar baktım. Hala aynı yerinde duruyordu, çivilerle beraber...
Dolaptan sütümü çıkardım ve masada duran kaseye döktüm. Ballı mısır gevreğini çekmeceden buldum ve sütle karıştırdım. Birde kahve..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Giz
Teen FictionKüçük bir ilçe... Her şey normal devam ediyor. İnsanlar normal yaşantılarında sıkılıyorlar. Ayyaşlar kafayı çekiyor , öğrenciler ders çalışıyorlar, ergenler sigara ile tanışıyor. Gökşehir'de her şey normal. Tek sorun 3 yıldan beri kayıp olan bir kı...