Akşam olmuştu. Evde hala polisler arı gibi çalışıyordu. Anladığım kadarıyla bana rahat yoktu.
''Aklandın!'' Buğra bana dönerek güldü. ''Dilara'nın öldüğü gece senin evde olduğun bu video sayesinde kanıtlandı!''.
''Anlamıyorum...'' diyerek arkama döndüm ve Berke'ye baktım. ''O arkadaşımı öldürdü! Şimdi bana yardım etmiyor!'' Berke'ye yaklaştım ve ''Korkuyorum. Polislerde burada kalacaklar sanırım...''. Daha cümlemi bitiremeden Berke ayağa fırlayıp beni ürküttü. ''Alpay bey! Gece'nin suçlu olmadığı ortaya çıktı değil mi?'' dedi.
Alpay bey her zamanki gibi sert bir ifadeyle ''Bende tam size onu söyleyecektim. Savcı bizi bekliyor. Halletmemiz gereken birkaç küçük formalite var! Sizin için zaten fazla ileri gittik!'' dedi.
Yaklaşık bir saat sonra polis merkezinden çıkmış ve garajdan neredeyse hiç çıkarmadığım mavi Ford'a binmiştik. ''Yorucu bir gün oldu ha?'' diyerek sürücü koltuğundaki Berke'ye döndüm. ''Yorucu ve korkutucu...'' diyerek bana yaklaşıp sert bir şekilde öptü ''Sana bir şey olacak sandım!''. Neyseki yolda kimse yoktu. Gerilerek kemerimi bağladım.
Yaklaşık yarım saat kadar sonra ''Berke'nin evinin önüne gelmiştik. Şirin güzel bir mahallede oturuyordu. ''Hala bu eve kira ödediğine inanamıyorum! Çok uyuzsun!'' diyerek kapıdan girdim. Evet! Buraya kira ödemesi tam bir saçmalıktı. Onu onlarca defa yanıma çağırmıştım. O ise hala buradaki evinde kalmakta ısrar ediyordu.
''Bana ait olmasını seviyorum...'' dedi omzunu silkerek. ''Senin yanında kalmak istemiyorum. Ki zaten yeterince beraberiz. Evin içinde benden sıkılacağına eminim!'' dedi. ''Umarım evin ilk geldiğim zamanki gibi pis değildir.'' diyerek onu sinir ettim. ''O kadar emin olma!'' diyerek kapıyı açtı.
''Deli gibi toplu olduğunu biliyorum zaten! Hmm... Neydi o kızın adı? Hah! Semra. Ondan ayrıldım diye triplere giriyordun. Ben anlamadım yalanını sanki.'' diyerek oyunu sürdürdüm. Merdivenleri çıktıktan sonra ikinci kata gelmiştik. ''Çok konuşma!'' diyerek evinin kapısını açıp önümden çekildi. ''Teşekkürler Kibar bey...'' diye içeri girdim.
Hıaaağğh! Çok yorulmuştum. Berke'nin bana bol gelen iç çamaşırlarından kaplanlı olanı giyip yatağa uzandım. ''Dişlerini fırçalamayacak mısın?'' diye kapıdan kafasını uzatıp üstüme bir diş fırçası attı. Attığı diş fırçasını yakalayamayıp kafama isabet edince ağzından köpükler çıkararak gülmeye başladı. Homurdandarak kalktım ve dişlerimi fırçalamaya gittim.
Berke ile dişlerimizi fırçalarken ''Leş gibi ter kokuyoruz bence! İlk ben!'' diyerek banyoya kaçtım. Banyoları oldum olası sevmişimdir. Nedense bir kaçış mekanı gibi geliyor bana. Her neyse. Berke'nin aşırı erkeksi odun kokulu duş jeli ile yıkandıktan sonra belime havlumu sarıp banyonun kapısını açmamla Berkeyi boxer ile koşuştururken gördüm. ''Hey! Ne bu acele.'' diye seslendim. ''Ne acelesi? Bir şey yok!'' diyerek kolunu kapı pervazına dayadı ve sırıtmaya başladı. ''Kaslarını üstüne atlamam için mi gözüme sokuyorsun?'' dedim alaycı bir tavırla. Belime doladığım havludan beni kendine çekip döndürdü. Tekrar yüz yüze geldiğimizde saçlarımı kurulamaya başladı. ''Bilmem! Belki üstüne atlamak istediğim içindir.'' diyerek küçük ama hızlı öpücükler vermeye başlarken ''Cidden ter kokuyorsun kaslı oğlan!'' dedim. ''Sence de daha erkeksi değil mi? Bence çok daha hoşuna gider.'' diye oynaşmaya devam etti. ''Git ve duşunu al!'' diyerek havluyla poposuna vurdum ''Çıktıktan sonra devam ederiz...''
Odaya gitmiş ve altıma hızlıca az önceki boxerı geçirmiştim. Havluyla önce vücudumdaki suyu sildim sonra saçlarımı kurulamaya başladım. Bir yandan da aynaya bakarak acayip hareketler yapıyordum. O anda gözüme arkadaki askıda duran siyah deri ceket çarptı. 'Vov vov vov! Oha lan çok güzel!'' diye geçirdim içimden. Bana bol geliyordu ama çok güzel bir deri ceketti. Demir fermuarları tenimi ürpertiyordu. Ceketi önden biraz çektim ve aynaya bakarak dönmeye başladım. Ceketi ters yöne doğru çekiştirdiğim zaman bir acı duydum.
Aniden sırtımı aynaya döndüm. Sırtımda çok güzel bir kesik bana göz kırpıyordu. Kanı gördüğüm an hızlıca ceketi çıkardım ve yatağa attım. Banyonun önündeki lavabodan tampon çıkarıp belime bastırdım. ''Berke! Belimi kestim bi çık!'' dedim kapıya vurarak. Suyun sesi anında kesildi. ''Sırtım kanıyor!'' diyerek tekrar ettim. Bir elim belimde beklemeye başladım. Berke çıplak bir şekilde kapıyı açıp sırtıma baktı. Yatağa!
Hızlıca yatağa gittim. Acısı artmıştı. ''Kötü mü olmuş?'' diye sordum yatağa yüz üstü uzanırken. Elimdeki tamponu alıp yaramın üstünü sildi. ''Nasıl becerdin? Nereye sürttün?'' dedi ve aniden ceketi gördü. ''Yaramı temizle! Çok acıyor!'' dedim. ''İçeriye gitti ve dolaptan malzemeleri aldığını duyuyordum. O sırada ceketi kendime çektim ve içini döndürdüğüm an mükemmel bir şekilde parlayan bıçağı gördüm. Berke çoktan hışırdadığını duyduğum malzemelerle geri geldi. ''Gece!''...
Paketleri açmaya başladığında elimdekini gördüğünü biliyordum. ''Ne zamandır yanında kasatura taşıyorsun?'' diye sert bir şekilde sordum. Sırtımda soğuğu ve keskin acıyı aynı anda hissettiğimde ''Lan! Bir şey sordum!'' diyerek bağırdım ''Cevap ver yoksa bıçağı sana saplarım! Ne işi var bunun lan sende?''. Blöfüm işe yaramamıştı. ''Kes lan! Bir rahat dur. Bir bakayım şuna anlatacağım söz. '' dedi.
Biraz acılı geçen birkaç dakikanın ardından ''İyi çok derin değil neyse ki...'' diyerek yaramın üstüne kapattığı tamponun son yapışkanını da yapıştırdı. ''Biraz bu şekilde dur sen... Bende sana kek getireyim.'' diyerek odadan çıkıyordu ama bir şeyi unutmuştu. Elimde sapını sıkıca tuttuğum bıçapı alıp yere attım ve yatakta doğruldum ''Açıkla bunu! O ceketin içinde ne işi var!''. Çok sinirliydim. Tamam Berke biraz severdi böyle şeyleri. Yani ne bileyim dövüş salonuna falan giderdi ama bu kadarı fazlaydı. Montun içinde komando bıçağının ne işi var?
''Gece ben...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Giz
Teen FictionKüçük bir ilçe... Her şey normal devam ediyor. İnsanlar normal yaşantılarında sıkılıyorlar. Ayyaşlar kafayı çekiyor , öğrenciler ders çalışıyorlar, ergenler sigara ile tanışıyor. Gökşehir'de her şey normal. Tek sorun 3 yıldan beri kayıp olan bir kı...