Ah Berk!

68 5 4
                                    

Ne kadar sustum bilmiyorum. Gri renkli kapının hızlıca açılması ile kendime geldim. Orta yaşlı bir adam sinirli bir şekilde bize doğru bakıyordu. Buğra arkasını döndü ve hızlıca ayağa kalktı ''Alpay bey bir sorun mu var?'' diyerek dönüp huzursuzca bana baktı.''Bir sorun var Buğra! Ben sana kaç defa söyleyeceğim kendi başına iş yapma diye? O istese de sorgu odasına bir arkadaşını alamazsın!'' diyerek aklaşmış kaşlarını kaldırıp işaret parmağı ile beni gösterdi. Ardından yüzünü Berke'ye çevirip ''Sen! Çabuk dışarı! Koridorda beklersin.'' diyerek kapıyı iyice açıp beklemeye başladı.

Berke ''Bol şans...'' diye mırıldanıp omzumu sıktırdı ve sandalyesinden kalkıp kapıya yöneldi. Kapıdan çıkmadan yan gözle bir bakış attı. Benim için endişeleniyordu. Bende kendim için endişeleniyordum. İşlemediğim bir cinayet yüzünden resmen zan altında kalmıştım. Ben bunları düşünürken kapı bir kere daha sert bir biçimde açıldı. Az önceki adam yine burnundan soluyarak odadaydı.

''Buğra sen odadan çıkıyorsun bundan sonra ifadesini ben alıyorum.'' diyerek Buğrayı yerinden kaldırdı ve karşıma oturdu.Gözlerimin içine baktı benimkiler kadar koyu gözleri vardı. ''Olay yerinde siyah bir bez parçası bulduk. Siyah giyinmeyi sever misin?''. Sorusu bende bir şok etkisi yaratmıştı.

Belkide Dilara o gün gelmiş ve pastayı gerçekten de o bırakmıştı. Peki ya sonra? Onu siyah kapüşonlu balon adam öldürmediğine göre bunu kim yaptı. Ne cevap versem diye düşünüyordum. Gerçekten çok gerilmiştim.Yalan söylersem daha sonra da açığa çıkarsa benim aleyhime olurdu. İşlemediğim bir suç için yalan söylemeyecektim. Yalan nereden çıktı ya!Her şeyi açıkça anlatmaya karar verdim ve ''Siyah rengini severim. Siyah kıyafetlerimde var ama benim bu olay ile hiçbir ilgim yok. Dilara benim en yakın arkadaşımdı. Neden onu öldürmek isteyeyim? Gerçekten neden burada olduğumu anlamıyorum. Bana hiçbir açıklama yapılmadı. İfade için çağrılmadım bile!'' derken sözümü aniden kesti ve ''Bak oğlum! Neden ifadeye çağrılmadığını söyleyeyim. Sen zanlısın da o yüzden!'' diyerek kapıdan girerken elinde tuttuğu dosyayı açtı ve içinden bir kağıt çıkarıp önüme koydu. ''Burada asla yalan söyleme! Neredeyse 16 kişi bu olayı çözmeye çalışıyor. Nedense oklarda direk olarak seni gösteriyor. Al bak o kağıda.'' diyerek yanımdaki Mehmet amcaya doğru yüzünü çevirdi.

Kafamı eğip kağıda baktığımda sayfalarında kuşlar olan bir defterle karşılaştım. Yazı biraz zor okunuyordu.

Bu gün delirdim. Ciddi anlamda!

Anlamıyorum ben bu çocuğu. Ne kadar iki yüzlü ne kadar yalancı biri.

Meğerse Cemden cidden hoşlanıyormuş bu ibne.

Bugün yanına gittim onun.Son dersimiz boştu. Birkaç haftadır gözlemliyordum zaten. Ceme bir yakın davranışlar bir pohpohlamalar. Ondan hoşlanıyorsun dimi? dedim. Öküz gibi tuttu kollumdan okulun arka tarafına o sigara içilen yere götürdü beni. Kimse yoktu o saatte öyle korktum ki . Bana eğer birine söylersem beni öldüreceğini söyledi. Bana da yavşıyordu yavşak. Birde beni öldürecekmiş. Ben onu öldürecem lan. Ben onu öldürücem.

Ardından önüme bir kağıt daha geldi. Biraz daha okunabilir bir yazıyla yazılmıştı. Defterin gerisinde daha çok sayfa vardı. En azından fotoğrafta öyle gözüküyordu. Yani ilk gördüğümden sonra yazılmış gibiydi.

Bu gün okulda büyük bir kavga ettik. Geceyle...

Cem ile yakınlaştılar son günlerde. Söylicem tüm okula söylicem hemde. İbne. Cemide o böyle yaptı. Tanıyorum ben Cemi o böyle biri değildi. Okulun başlarında onunla çıkıyorduk. Herşey Geceyle arkadaş olduktan sonra başladı. Kafamı sikeyim. Ne diye gittim o gün yanlarına. Kahretsin! Bu kavganın bedeli o çok ağır olacak.

''Şimdi neden zanlı olduğunu biraz daha anladın mı?'' diyerek kağıtları önümden aldı. ''Peki ya bundan sonrasını okudunuz mu ?'' diye elindeki kağıtları gösterdim. Dilara ile yakın arkadaştık.Daha doğrusu o olaylardan sonra Dilara , ben ve Cem'i kabul edince yakın arkadaş olmuştuk. O ortadan kaybolduğunda en çok ben üzülmüştüm. ''Soğuk su alabilir miyim?'' diye sordum. ''Birazdan getirirler!'' diye yanıtladı. Demek ki filmlerdeki gibi duvarın arkasından seyrediyorlardı.

Kapı çalındı ve bir polis elinde büyük bir su bardağı ile geldi.Suyu bile bile yavaş içiyordum. Amacım biraz soluklanmaktı. Ciddi şekilde yorulmuş ve sıkılmıştım. Suyumu bitirince Alpay bey ''Her şeyi en baştan anlatmanı istiyorum!'' dedi. Büyük bir ''Offff!'' çekerek söze girdim.

Dilara ile dokuzuncu sınıfın ilk haftaları arkadaş olduk. Arkadaşım Hilal ve ben hemen kaynaştık onlarla...

Alpay bey otoriter bir sesle ''Onlar dediğin kimler? Ayrıntılarla istiyorum aynı ilk ifadedeki gibi!'' diye sesini yükseltti.Bir 'Offf!' daha çektim ve başladım.

Arkadaşım Hilal ve ben hemen Dilara ,Cem ve Aslı ile hemen kaynaştık. Aramızda pek sorun yoktu. Bazen anlaşamaz birbirimize küserdik ama aramızı hep Dilara düzeltirdi. Tabi Dilara ile küser isek aynı şey geçerli değildi tabi. Resmen o kişiyi dışlamamız için hepimizi gaza getirir veya trip atardı. Birbirimizden pek gizli saklımız yoktu!

''Nasıl gizliniz saklınız yoktu? İbne olduğunu saklamışsın!'' dediği an Mehmet amca ''Müvekkilime hakaret edemezsiniz!'' dedi ve ardından devam etmem için ikisi de yüzüme baktılar. Mehmet amca ''Gece istersen susma hakkını kullanabilirsin.'' dedi ama onu ''Yok Mehmet amca önemli değil devam edelim.'' diyerek cevapladım.

''Evet onu saklıyordum ama oda bizden zaten birçok şeyi saklıyordu. Hem bunun kolay bir şey olmadığını sizde biliyorsunuz. Çok zorlanılıyor ergenlik zamanında böyle durumlar olunca. Söylesem dışlanırım diye söylemedim'' dedim ve ikisininde yüzlerine bakarak devam ettim.

''Dilara ile ilişkimiz biraz çalkantılıydı. Kafalarımız uyuşmayınca hemen bana küser sürekli onu onaylamamızı beklerdi. Beni gözlemlemeye başlayınca aramız iyice açıldı ve kavgalarımız arttı. Beni sürekli olarak söylemekle tehdit ediyordu. İkinci sınıfa geçmeden yönce iyice Cem ile yakınlaştık ve nasıl desem flört etmeye başladık. Cem de bana ilgi gösterince Dilara ikimizi de kabullendi hatta bana Gökkuşağı diye hitap ederdi bende ona kıvırcık saçları yüzünden Medusa derdim. Aramız gayet iyiydi yani. Bize hiçbir şey anlatmaz olmuştu son zamanlarda. Kendi başına takılıyordu. Onu yanımıza çağırınca...''

Cidden bu kapının açılması olayına uyuz olmuştum. ''Amirim!'' diye üniformalı bir polis kapıyı açtı. ''Yine ne var!'' diye kükredi Alpay bey. ''Amirim zanlı iki gündür birtakım olaylar yaşıyormuş!'' dedi. Alpay bey bana döndü ve anlamaz gözlerle bakarak ''Dökül!'' diye emretti. O an neyden bahsettiğini anladım. Ah Berke!

''Dilarayı bulmadan önce gece odamda sigara içiyordum. Çalılarda biraz hışırtı oldu dikkat ettim ma bir şey göremedim. Sonra uyudum!'' dediğimde Alpay bey ''Evladım hızlıca anlat şunu !'' diyerek masaya vurdu. ''O gece beni bir şey uyandırdı. Aşağıdan parke gıcırtıları geliyordu. Tedbirli bir şekilde aşağıya indim ama görünürde bir şey göremedim. Arkamı döndüğümde ise masada bir pasta vardı mumları yanıyordu. Üstünde -İyi ki doğdun GÖKKUŞAĞI!- yazıyordu!'' dedim.

Grileşmiş saçlarına elini geçirdi ve kafasını öne eğdi ''Bunları uydurmadığını nereden bilelim?'' diye sordu bu sefer. Haklıydı uydurmadığımı nereden bileceklerdi?

Pastayı çöpe attım ama uyandığım zaman onun yerine yeni bir pasta vardı. Hatta onu Berke de gördü. Yemeye kalkınca onuda çöpe attım hala çöpte. Birde aynı gün evimde siyah kapüşonlu bir adam bulduğumu sandım ama öyle değilmiş. Bunların hepsini kanıtlayabilirim. Ciddiyim benim Dilara ile bir alakam yok!'' dedim.

Alpay bey öne eğildi ve ''Peki sen bunları neden ilk başta anlatmadın Gece?''

Sahi neden anlatmamıştım ben bunları?

Hemen cevabımı verdim. ''Her şey çok hızlı oldu daha o olayların ve arkadaşımın ölümünü atlatmaya çalışıyordum ve buraya çağrıldım. Ciddiyim inanmıyorsanız kanıtım var.''dedim. Alpay bey yerinden kalktı ve iznin varsa evinde arama yapmak istiyoruz dedi. ''Sakladığım hiçbir şey yok!'' diyerek bende sandalyeyi iterek yerimden kalktım.

GizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin