Araba çok yavaş gidiyordu. Aslında işime geliyordu ama bir türlü zihnimdeki olasılıkları göz ardı edemiyordum. Tamam bunu beni kurtarmak için yapmıştı ama olasılıkları düşünmeliydi.Ne diyorum? Şuan Berke olmasa büyük ihtimalle hala sorgu odasındaki ''Her şeyin suçlusu oğlan.'' olarak oturuyordum.
Dağ yoluna girdiğimizde içimde bir huzursuzluk baş gösterdi. Sanırım eve gitmekten korkmaya başlamıştım. Alpay bey Buğrayı başımıza dikip benim içinde iki polis vererek beni eve göndermişti ama buna rağmen korkuyordum.
'Allahım! Lütfen! Lütfen suçsuz olduğum anlaşılsın. Sana yalvarıyorum. Beni böyle bir şey ile sınama. Yalvarırım sana. Bu kaldıramayacağım bir yük.''. Şuan her normal insan gibi yapabileceğim tek şeyi yapıyordum.Tanrıya yalvarmak...
''Umarım dedikleriniz doğru çıkar ve aklanırsın!'' Buğra arkasına dönerek bana baktı.
Duruşumu olabildiğince düzgün tutmaya çalıştım ama her an bir krize girip hüngür hüngür ağlamaya başlayacak gibiydim.''Umarım sizinkiler buna inanırlar. Yalan söylediğim yok!''
Kapıyı açıp indim ve cebimdeki anahtarlarını aramaya başladım. Elimi arka cebime attığımda anahtarın elime gelmemesi ile uyandım.Polislerle beraber kapıda kalmıştım. Harika!
Tam o sırada Berke yanıma geldi ve ''Bunları mı arıyorsun?'' diyerek elindeki anahtarları salladı.Arkadaki polisleri işaret ettim ''Teşekkür ederim. Aklımdan çıkmış. Onlarla burada kalsaydık ne güzel olurdu değil mi?''.
''Onlarla kalsak nasıl olurdu bilmiyorum ama şuan tek bildiğim senin hiçbir suçunun olmadığı ve bu gün bu işin biteceği.'' Bana yaklaşıp elindeki anahtarları aldı ve kapıyı hızlıca açtı ''Gelin beyler! İçeriyi incelemenizi istiyoruz.''
Buğra ve iki polis başlarını tamam anlamında salladılar ve arkamızdan eve girdiler. Berke ''O siyahlı adamı tam yukarıda bulduk. Size gösterebilirim hala banyoda duruyor!'' Berke ve polisler anında yukarıya çıkmışlardı. Bende salonda oturup olayları onların halletmesini bekleyecektim.
Koridoru aştığım gibi salona yöneldim ve tam o anda Berke'nin ''GECE! Adam yok!'' demesi ile durdum. Tam önümdeydi. Bembeyaz koltuğumda eğilmiş oturuyordu.
''Burdaaaaa!'' dememle merdivenler takırtılarla sarsıldı ve Buğra anında önüme geçti ''Ani bir hareketinizde sizi vururum! Ellerinizi havaya kaldırıp arkanızı dönün!''
Buğra'nın bu lafına rağmen adam hiçbir şekilde kımıldamadı. Karşımızdaki ya duygularına çok iyi hakim olan ve ölmekten korkmayan biriydi ya da! Anlamıştım. Yine bir oyundu.''Bir dakika diyerek kapüşonunu sıyırdım ama bu sefer beni balondan bir kafa değil bir cansız manken karşılamıştı. ''Şimdi anladınız mı ne olduğunu?''. Kalkıp mutfak tezgahına ilerledim ve çöp kutusunun içine baktım. Tertemizdi. ''Gitmiş! Bu kadar! Kahrolası 3 gündür bu oluyor işte. Ben bunları hak etmiyorum derken Buğra adamın önüne geçti ve ''Adamda polis kelepçesi var!'' dedi. Hızla yanına yaklaştım ve eline bakmayı sonunda akıl edebildim. Ellerinde siyah bir eldiven vardı ve küçük bir kutu tutuyordu.
Kutuyu mankenin elinden aldım ve içini açtığımda bir harddisk ile karşılaştım. Kameramın harddiski. Tabi ya kamera! O gece çekim yapmıştım. Kendi açtığım web sitesine gelen soruları yanıtlıyordum. ''Berke! Odamdan şu video oynatıcıyı getirir misin?'' diyerek arkamı döndüm. ''Buğra! Ben o gece çekim yapmıştım. Web sitem var ve oraya gelen soruları yanıtlıyordum. Kamerayı kapattığımı hatırlamıyorum ve kamerayı yeni şarj etmiştim. 6 saatlik kullanım ömrü var. Eğer biri içeriye girdiyse muhtemelen kameraya takılmıştır!'' dediğimde Buğra ''Bence kanıta dokunmamalıydın!'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Giz
Teen FictionKüçük bir ilçe... Her şey normal devam ediyor. İnsanlar normal yaşantılarında sıkılıyorlar. Ayyaşlar kafayı çekiyor , öğrenciler ders çalışıyorlar, ergenler sigara ile tanışıyor. Gökşehir'de her şey normal. Tek sorun 3 yıldan beri kayıp olan bir kı...