''Parmaklarını yemediğine şaşırdım doğrusu...'' derken Berke'nin ağzını silmesini izliyordum. ''Kurt gibi acıktım oğlum! Tüm gece kalori yaktık!'' diyerek sinsi sinsi sırıttı. ''Ben her gün yakıyorum o kaloriyi alışkınım.'' diye dalga geçerken Berke çoktan dudağımı parmaklarının arasına sıkıştırmıştı. ''Bak beni deli etme! Isırır koparırım bu dudişi heeeee!'' diyerek dudağımı öptü.
Berke ''Hadi toplamama yardım et de şu konuyu konuşalım senle!'' diyerek masadan kalktı ve bardakları alıp bulaşık makinesine yerleştirdi. ''Sen seviyorsun diye peynir kızarttım ve bu yüzden tavayı sen temizleyeceksin!'' diye söyleniyordum. Amacım konuyu saptırmaktı. Dün geceki olay hakkında zerre konuşmak istemiyordum.
Umursamaz bir şekilde gidip kanepeye uzandım ve ''Zaten dün gece bildiklerimi anlattım. Daha fazla üstüme gelme lütfen!'' diye mızmızlamaya başladım. Berke ortalığı toplamış olacak ki gelip yanıma çöktü. ''Bana eskileri pek anlatmadın. Sadece yaşadıklarınızı bilmek istiyorum. Belki bir çıkış yolu buluruz.''dedi. ''Anlatırım ama sana sarılmama izin ver. Kendimi çok yanlız hissediyorum.'' diyerek tişörtünden tutup yukarıya çektim ve oturmasını sağladım. Tam kafamı göğüsüne koymuştum ki kapının sertçe çalınması ile sıçradım.
*****
Gece'nin bana sokulması ile çalan kapı sinirlerimi bozdu. ''Bu saatte birini bekliyor muydun?'' diyerek gözlerine baktım ama Gece hayır dercesine korkmuş bir şekilde bana bakıyordu. O sırada kapı üç kere daha sert bir şekilde çalındı. ''Tamam ben bakarım sen burda kal eminim postacı falandır.'' diyerek yerimden kaktım ve yüzümü ciddileştirerek kapıya yöneldim. O sırada kapı bir kere daha vuruluyordu ki hızlıca açtım. ''Kardeşim pazar günü bu saatte ne bu gürültü ya!'' diyerek kapıyı açtığımda karşımda iki polis gördüm. Arkadaki adam da büyük ihtimalle sivil bir polisti.
Arkadaki adam sert bir biçimde '' Gece Öztuna'nın evi burası mı?'' diye sordu. Omuzlarımı dikleştirdim ve ''Neden arıyorsunuz?'' diye cevap verdim. ''Dilara Aktan cinayeti soruşturması kapsamında ifade vermesi gerekiyor. Kendisi burada mı?'' diye tekrar sorduğunda Gece arkamdan geldi ve ''Gece Öztüna benim! Sizin adınız nedir?'' dedi.Sivil adam ise ''Adım Buğra Alptekin ve Dilara'nın cinayeti yüzünden kurulan ekipte yer alıyorum .'' dedi. Gece'nin sesi titredi ve ''Neden ifade veriyormuşum? Zaten kayboluğunda ifademi vermiştim.'' diyerek gözlerimin içine baktı.
''Bu gün değilde yarın ifade vermeye gelsek olmaz mı? Bu kadar acil mi ?'' diyerek sivil polisin yüzüne baktım. ''Aslında önemli!'' diyerek söze girdi. ''Buralardaki neredeyse tek yerleşim yeri burası ve ceset ... Affedin! Arkadaşınızın bulunuduğunda buradan uzaklığı bir kilometre bile değildi. O nedenle yazılı ifadenizi almamız gerek. Çok üzgünüm.'' dedi ve önümüzden çekildi. Gece ''Üstüme uygun kıyafetler giymeliyim!'' diyerek içeri süzüldü bende elimle işaret ederek kapıyı tam kapatmadan içeri geçtim.
*****
Berke merdivenleri çıktı ve yatağın üstünde oturan Geceyi gördü. Yanına yaklaştı ve yere eğilerek ''Korkma lütfen... Ben yanında olacağım söz veriyorum!'' dedi. Ardından dolaptan bir tişört ve pantolon çıkarıp üstünü değiştirdi. Normal bir zamanda olsa Gece Berke'ye laf atmadan durmazdı ama şuan o kadar kafası karışıktı ki hiçbir şey yapmıyordu. Berke ayağına çoraplarını da geçirdikten sonra gecenin tişörtünü çıkarıp göğüsünü öptü. ''Gece hadi kalk bekletmeyelim.'' dedi. Gece onun sözüne rağmen kalkmayınca dolaptan onun içinde bir tişört ve pantolon çıkardı ve Geceyi giydirmeye başladı.
Aşağıya indiklerinde bile Gece bir çift laf etmemişti. Ne soracaklarını ve ne anlatacağını düşünüyordu.Kapıyı açtıklarında polisler hareketlendiler ve arabalarına doğru ilerlemeye başladılar. Berke ise kapıyı kilitleyip Gece'nin elini tutarak polis arabasının arkasına bindi. Yol boyunca Gece sadece pencereden dışarıyı seyrediyordu. Tam bir suçlu gibi hissediyordu. Bu öylesine kötü bir histi ki . Biliyordu! Polisler Dilara'nın cesedinin evin yakınlarında(!) bulunduğu için onu şüpheli olarak görüyorlardı. Hatta belkide buna emindiler. Gece derin bir nefes aldı ve sesli bir şekilde verdi. Yine paranoyaklaşıyordu.
Araba polis merkezinin önüne gelince durdu ve herkes tek tek inmeye başladı. Buğra eliyle buradan diye işaret ederek Geceyi yönlendirdi. içeriye geçmişler ve koridor boyu yürümüşlerdi. İfadeniz bu odada alınacak dediklerinde Gece bunu gerçekten beklemiyordu. Buraya kendi isteği ile gelmişti ifade odasında mı ifade verecekti?
Buraya kadar geldiklerinde Buğra Berkeyi durdurdu ''Siz bundan sonrasına giremezsiniz!''. Berke anlamaz gözlerle Buğraya baktı ama tam o anda Gece ''Berke girmezse avukatım olmadan ifade vermeyi reddederim!'' diyerek polisin gözlerine baktı. Buğra ''Bir avukat bekliyor. Zaten sizin avukatınızmış!'' dedi. Gece kaşlarını çattı ve ''Berke olmazsa içeri girmiyorum!'' dedi.
Polis derin bir nefes verdi ve ''Tamam o zaman!'' diyerek Berke'nin önünden çekildi.
*****
Hala burada ifade verdiğime inanamıyordum. İçeri geçtim ve kapıyı açtığımda masada oturan Hasan amcayı gördüm. Hasan amca babamın arkadaşı ve kardeşimle benim avukatımızdı. içeri girdiğimde gülümsedi ve ''Bende baro görevindeydim! Denk geldik. Sizin şu konu yeniden açılmış.'' dedi ve ekledi ''Önce yalnız konuşmak ister misin?''. Hasan amcaya saygısızlık etmek istemiyordum ama biran önce buradan çıkmak istiyordum o nedenle ''Teşekkür ederim ama biran önce olsun bitsin!'' dedim.
O sırada bir polis içeriye girdi ve ''Hazır mısınız?'' diye sordu. Kafamı evet anlamında salladım ve içeri Buğra girdi ''Başlayabiliriz o zaman!'' diyerek sandalye ye oturdu ve onun oturması ile de Berke yanıma geçip oturdu.
Buğra hemen söze girdi ''Adınız nedir?''. ''Gerçekten buna gerek var mı?'' diye sordum. Hasan amca ''Formalite bunlar.'' diyerek bana döndü. ''Peki o zaman!'' diyerek temel bilgilerimi saymaya başladım.
Saydıklarım bittikten sonra asıl konuya geçtiğimizi Buğra'nın nefes verişinden anladım. ''Dilara'nın bulunduğu günün öncesinde gece neredeydiniz?'' diyerek sordu ve kollarını masaya dayadı. 'İnanın Dilara'nın nasıl bulunduğu ile ilgili bir bilgim bile yok. Durumu bile tam olarak bilmiyorum öncelikle bir açıklamaya ihtiyacım var.'' dedim ve aynı onun gibi kollarımı masaya koydum.
''Arkadaşınızın cesedi saat 6.58 de bulundu. İhbar ise 6.30 da yapıldı . Oradaki tarlaya gelen işçiler ihbar etmiş.'' diyerek arkasına yaslandı. Ceset bulunmadan yaklaşık birkaç saat önce ölmüş.'' dediğinde tüylerim çekildi.
İçim cayır cayır yanıyordu. Kafam patlamak üzereydi! Zihnimin içinde deli gibi dönüp duran iki kelime vardı. ''Yaşıyormuş! Biliyordum! Yaşıyormuş! Biliyordum!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Giz
Teen FictionKüçük bir ilçe... Her şey normal devam ediyor. İnsanlar normal yaşantılarında sıkılıyorlar. Ayyaşlar kafayı çekiyor , öğrenciler ders çalışıyorlar, ergenler sigara ile tanışıyor. Gökşehir'de her şey normal. Tek sorun 3 yıldan beri kayıp olan bir kı...