25

1.8K 137 165
                                    


Zaman bir türlü geçmiyor. 

Son dersteyim ama ders bir türlü bitmiyor.

Kırk dakikalık ders kırk saat gibi geliyor.

"Gençler, bugünlük dersimiz bu kadardı. Eğer sorunuz yoksa erkenden çıkabilirsiniz." Tarih hocasının cümlesinin bitmesiyle dersin başından beri saçma sapan şekiller çizdiğim defterimi çantama koydum.

Herkes sınıftan çıkmak için hazırlanırken ön taraflarda oturan birisi "Hocam, ben son anlattığınız kısmı anlamadım. Tekrar anlatabilir misiniz?" dediğinde herkes hareket etmeyi bırakıp o kıza ters ters bakmaya başladı. 

Tarih hocası "Gençler, çıkmayın sınıftan. Herkes yerine geçsin, arkadaşınız anlamamış. Tekrar anlatacağım konuyu." dediğinde sınıftakiler 'ama hocam yapmayın' tarzı şeyler söyledi. Ama hoca onları pek umursamadı. 

Sonuç olarak on beş dakika daha ders işleyecektik. 

Herkes yerine geçtikten sonra hoca tekrardan ders işlemeye başladı. Zaten dersi dinlesem bile anlamayacağımı bildiğimden dersi dinlemek yerine camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Arkadan Ege beni ve Gamze'yi dürtünce çaktırmadan ona doğru döndük.

"Şu Esma'yı ders çıkışı lavaboda dövsenize. Onun yüzünden erkenden çıkamadık. Çok sinirlendim." dediğinde gözümü devirdim. 

"Eğer çok istiyorsan köşeye çekip döv, uğraşamam ben." dediğimde hafifçe kafama vurup "Hayırsız." dedi. 

Benden istediği cevabı alamayınca bu sefer de Gamze'ye dönüp bakmaya başladı. "Gamze kuşum, sen Işıl gibi hayırsız değilsin. Hadi çıkışta kavga çıkar." 

"Ege işim gücüm yokmuş gibi bir de salak salak insanlar ile mi uğraşacağım?" 

"Size verdiğim emeklere yazıklar olsun. Sizi okutmak için saçımı süpürge ettim ben. Kırk yılın başı sizden bir şey istedim onu da hemen reddettiniz. Nankörler! Hakkımı helal etmiyorum size."

Ege'nin cümlesinin bitmesiyle Gamze bana doğru yaklaşıp kulağıma Ege'nin duyamayacağı bir ses tonu ile "Bunun içine Zahide teyze kaçmış galiba." dedi. Ben de başımı sallayarak onu onayladığımı belli ettim.  

Ege yine arkadan bizi dürttüğünde yine hafifçe ona doğru dönüp konuşmasını bekledik. "Siz ben duymayayım diye fısır fısır ne konuşuyorsunuz?" dediğinde Gamze önüne döndü. Ben de "Zaten senin duymanı isteseydik sessizce konuşmazdık." dedikten sonra önüme döndüm. 

Ege arada sırada arkadan kalem ile bir Gamze'yi bir beni dürtüyordu. "Ege, tamam anladım canın sıkılıyor da sırtımı niye oyuyorsun? Sırtımı oyacağına sırayı oysana." dediğimde "Sırayı ne ile oyayım Işılovski? Ayrıca sizi böyle rahatsız etmek çok eğlenceli." dedi. Sabır dileyerek camdan dışarıyı seyretmeye tekrardan geri döndüm. 

Dersin bitmesine yaklaşık beş dakika kaldığı için artık hepimiz yavaştan toparlanmaya başlamıştık. Sıranın gözüne koyduğum kitaplarımı almak için biraz eğilmek zorunda kaldım, kitaplarımı aldıktan sonra tam doğrulurken kafama hızla çarpan bir şey ile elimdeki kitapları yere düşürdüm ve "Ahh, kafam!" diyerek bağırdım. 

Bağırmam ile tarih hocası ve tüm sınıf bana doğru dönmüştü. Bir yandan başımı tutarken bir yandan da ne olduğunu anlamak için etrafıma bakınıyordum. 

"Top saldırısına uğradık, kaçın! Yangın merdivenlerinden kaçın, hayatımız tehlikede!" diye bağıran Ege sayesinde herkes bakışlarını benden çekip Ege'ye doğru çevirmişti. 

FOTOĞRAFIN GİTTİ | TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin