- Jungkook hayır. Dursana ya! Bak millet bize bakıyor, az dur. Saçmalıyorsun!
Aniden durup, bana döndüğünde bedenine çarpmıştım.
- Birincisi, idol olduğumu ve benim sevgilim olduğunu unutma adamların bize bakması gayet doğal. İkincisi saçmaladığım falan yok, sana zarar gelmesine tahammülüm asla yok. Şimdi elimi tut ve işime karışma.
Uzattığı elini oflayarak tuttuğumda alnımdan öpmüş, tekrar müdürün odasına yönelmişti. Peşinden sürüklenirken elimi eline kenetlemişti.
Sabahtan beri tutturmuştu 'müdürle konuşacağım, bu nasıl bir sorumsuzluk, korumaların işini yapmasını engellemekte ne demek' diye diye en son okulda bulmuştum ikimizide. O kadar büyütmüştü ki olayı, artık olay saçma sapan bir yere gitmiş, 'seni sokakta bulmadım ben' diyene kadar ilerlemişti. 'Beni sokakta değil, arkadaş grubunda buldun' diyesim gelsede sesimi çıkarmamıştım çünkü fazlasıyla sinirliydi zaten.
Ateşe körükle gidilmezdi sonuçta değil mi?
- Jungkook, lütfen ya. Bak istediğini yaparım, dur artık. Üstüne atlayacaklar şimdi.
Bıkkınca nefes verip, durdu.
- Yeon. Son kez söylüyorum. İşime karışma!
Kaşlarımı çatıp, bir adım geri çekildim.
- Of! Gidiyorum ben. Ne halin varsa gör.
Hızla elini bıraktığımda başını sola doğru hafifçe eğip, 'yapma' der gibi bana bakmıştı. Bense dolan gözlerimi takmadan yanından geçip, ilerideki sınıfıma girmiştim.
Olayı büyüten kendisiydi ve bu ufacık şey yüzünden buralara kadar gelmesine gerek yoktu. İnatçılığı yüzündendi işte. Ya şimdi zarar gören o olsaydı? Hesabını verebilecek miydi? Ayrıca beni niye milletin ortasında azarlayıp, ağızlarına laf veriyordu ki?!
Sınıfa girdiğimde arkamdan gelen Baul'le sıraya oturmuştuk.
- Enişte fena kızdı.
- Baul!
- Aman be, sustuk.
Oflayıp, başımı Baul'e dönük bir şekilde sıraya koydum. Saçlarımı karıştırıp, güldü.
- Korkma, bir bildiği vardır illaki.
Dudaklarım benden bağımsız büzülürken kaşlarımı çattım.
- Sen sakın sevgiline böyle yapma, tamam mı? Sonra salak olursun.
- Kızar mı dersin?
Başımı olumlu şekilde salladığımda dudaklarını birbirine bastırdı. Baul'ün iki yıllık bir ilişkisi vardı ve gayette güzel anlaşıyorlardı. Nazar değdireceğim şimdi. Uğursuzun tekiyim.
Zil çaldığında oflamıştım. Pozisyonumu bozmadan öylece durduğumda içeriye girmişti herkes. Bayan Kim'de girdiğinde sınıfta uzun bir sessizlik olmuştu sınıfta. Hayret.
Baul beni dürtüp, kaşlarıyla bir yeri işaret ettiğinde kaşlarımı çattım. Ne diyor bu? Başımı kaldırıp, kapıya doğru baktığımda Jungkook'u görmüştüm.
- Gelir misin?
Sınıftaki kızların kuduruk bakışlarına karşı göz devirip, ayağa kalktım. Bayan Kim'e baş selamı verip, sınıftan hızla çıktığımda Jungkook'ta peşimden gelmişti. Terasa çıkmamızın daha mantıklı olacağını düşünüp, oraya yöneldim. O da arkamdan geliyordu.
- Yeon.
Kapıyı kapatıp, ona döndüğümde saçlarını geriye attı.
- Yapma şunu, konuşmuştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevmedim/Yarı Texting/
Fanfiction- Yeon, sana ihtiyacım var. Yeon başını iki yana sallayıp, burukça gülümsedi. - Sevmediğin birine ihtiyacın olmaz, Jungkook. Jungkook hatırladığı yazışmayla kaskatı kesilmişti. - Şunu hatırlatıp, durma! - Gerçekler acıdır Jeon. Sevmediğin birini...