shoto ağrıyan başını tutarak yurttan dışarı adımladı.
her şey bir anda o kadar fazla gelmişti ki ne yapacağını şaşırmıştı. o adamın sesini duymak bile hasta yapacak gibiydi kendisini. sanki dünyanın bütün yüklerini omuzlarında taşıyor gibi, bir sertlik inmişi her yerine.
akşam soğuğu varlığını belli ederken bir hışımla alıp giydiği hırkasına tutundu. normale göre gayet soğuktu hava. bu da ısınmak istemesini sağlıyordu.
elini cebine sokunca sigara paketini hissetti.
ne zamandır bağımlısıydı anlamamıştı. bir keresinde babasıyla telefonda konuştuktan sonra kendini boğacak gibi olmuştu. eli direkt olarak, önceden sokakta bulduğu o dolu kutuya gitmişti. bir dal yakmıştı. ilk başta rahatsız hissetse de, yardım etmişti. unutmasına, iyi hissetmesine.
sonrasında ise hep alır olmuştu. bu akşam da dışarı çıkarken aklındaydı sigara paketi. bir ağacın arkasına yaslandı ve sigarayı parmağında yarattığı ufak ateş ile yaktı.
yanlıştı. bunu herkesten çok daha iyi biliyordu shoto. kendine zarar veriyordu. iyi değildi. ama shoto'nun tek istediği bir gram daha iyi hissetmekti sadece.
babası onu yakalasa ne derdi? büyük ihtimalle yeteneğini boşa harcadığını, kullanışsız olduğunu ve kendini öldüreceğini söylerdi. haksız da sayılmazdı.
shoto her ne kadar mükemmel görünse de, eksikti. her konuda. hem kendi içinde, hem de dışında.
duyduğu ayak sesleriyle gerildi shoto. eğer öğretmenlerinden biri yakalarsa, bu sefer eğitim hayatı da bitecekti. o zaman işte nasıl ayakta dururdu bilmiyordu, shoto todoroki.
şansına onu yakalayan kişi bir fakülte üyesi değildi, sadece katsuki bakugo'ydu.
ona kıyasla her şeyi iyi olan çocuk. hem özgünlüğü, hem de dersleri. aynı zamanda da bir alfaydı. babası görse büyük ihtimalle kendisi ile kıyaslardı bakugo'yu. çünkü katsuki, shoto'nun olabileceği fakat olamadığı her şeyi gösteriyordu.
katsuki, mükemmeldi.
shoto ne kadar yanlış düşündüğünü hatırladı.
katsuki mükemmel falan değildi. o da aynı kendisi gibiydi. eksik, parça parça ve umutsuz. ikisi de ikinci cinsiyetlerini tanımıyordu, ikisi de tecrübesizdi.
işte shoto, o yüzden de, neden kalbi kırılmış gibi hissettiğini anlamıyordu. niye üzgündü? katsuki gerçekleri söylemekten başka bir şey yapmamıştı. haklıydı. o zaman niye bu kelimeler katsuki'nin ağzından çıktığı için bok gibi hissetmişti?
ne zamandır katsuki bakugo'nun ne dediğini ve ona karşı ne hissetiğini önemser olmuştu?
∞
katsuki de shoto'yu düşünmeden edemiyordu.
beyaz-kızıl saçlı yaşıtını her gördüğünde nefes nefeseydi.
pazartesi günüydü. kar hâlâ yağışını devam ettirirken, 1-A sınıfı özgürlük pratiklerini spor salonunda yapıyorlardı. her öğrenci kendi özgünlüklerini geliştirmeye çalışırken takımlar hâline gelip beraber de aynı zamanda çalışıyorlardı, aizawa'nın gözetimi altında.
katsuki'nin her ne kadar aklı karışık olsa da o da kendisi üstünde çalışıyordu. elini suya batırıp sonrasında da özgünlüğünü aktifleştiriyordu. fakat bir gözü hep shoto'daydı.
shoto'nun normalde olduğundan daha fazla nefesinin darlaştığını farketti katsuki. her beş dakikada bir elini göğsüne koyup derince nefes alıyordu. arada sırada da öksürüyordu. acı çekiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
infinite ⊹ todobaku [✅]
Fiksi Penggemar"seni sonsuz seviyorum." hepsi yanlıştı. bu dünyaya bir omega olarak gelmem, okulda en gıcık kaptığım kişiye âşık olmam ve okulun en iyisi olmam da. kulağıma fısıldadığın sözcükler de, hepsi yanlıştı, yarı ve yarı aptal! omegaverse • omega!katsuki +...