Megumi görevi kabul etmesinden sonra yapılan hazırlık süresi bittiğinde kendini anında düşman sınırında bulabilceğini düşünmedi. Gojo hazırlıklar biter bitmez onu buraya sürüklemiş ve şans dileyip ayrılmıştı.
Megumi zihninde öğretmeni için kurduğu küçük işkenceleri bir kenara atıp karşıda görülen büyük eve vardığında ne diyeceğini düşünmeye başlamıştı. Ya da belki oraya gidene kadar bayıltılırdı? En kötüsü; ölürdü."Bir yabancı mı?"
Genç, sakince varlığını bile hissetmediği sesin sahibine döndüğünde tek kaşını kaldırdı.
Bir hizmetçi gibiydi.
Fushiguro anlaşılması güç bir şekilde gülümseyip eliyle evi işaret etti."Onlardan mısın?"
Beyaz saçlı genç anlamamış bakışlarla önünde duran Megumi'yi süzerken kafasını olumlu anlamda salladı.
"Peki ya sen?"
"Bunun için geldim." Oldukça ciddi bir ses tonu kullansada beyaz saçlı gencin tatlı bir şey görmüş gibi dudakları keyifle yukarı kıvrıldı.
Uraume.
Ryomen'in sadık yardımcısı.
Hakkkında bilenen çok bir şey yok."Doğru kişiye denk geldin. Beni takip et." Anında yaslandığı ağaçtan doğrulup Megumi'nin önüne geçen genç, bir ıslıkla ayağının altındaki çiçekleri sert adımlarla ezmeye başlamıştı.
İşin garip yanı; bahçede çiceklerin olmasıydı.
Kimse ona düşmanının bahçesinde kemiklerle süslenmiş bir kan gölünün yerinde çiçek bahçesi olacağından bahsetmemişti.
Ve evin yolu biraz uzun sürdü. Megumi bu süre boyunca ezilen çicekleri takip etmek zorunda kaldı."Bunun için bir test falan gerekiyor mu?" Megumi evin ihtişamıyla acıyan gözlerini kıstığında soru sormak aklına yeni geldi.
Uraume bunun üzerine bir süre düşündü, Megumi ise o sırada beyaz saçlarının arasındaki kırmızığın kan mı ya da boya mı olduğunu seçmeye çalışıyordu.
"Bilmem ki, neyini test etmemiz gerekiyor?"
Tamam- Megumi'nin bunu beklemediği açıktı. Ama test olmayacaksa mutlaka bir kontrol olurdu değil mi?
"Yeteneklerim ya da güvenilirliğim? Bilemiyorum, buraya öylece girebilir miyim?"
Çalışan, Megumi'nin endişeli suratını bir süre inceledikten sorna gülümsedi. Neredeyse tehlikeli bir gülümseme.
Ve konuşmadan önce adımlarını yavaşlatıp arkada kalan gencin kendisine yetişmesini izledi. "Aslında, buraya kadar bile gelmen büyük bir cesaret. Fazladan bir test istersen patronla konuşmalısın."
İşlerin bu kadar hızlı ve harika gitmesi endişe verici olabilirdi.
Sadece Fushiguro'ya göre.
"Ah- hayır, teşekkürler."Uraume ifadesiz bir yüzle yapabileceği en neşeli sesi kullandı. "Tamam, o zaman yeni işini seçmesi için; yine de patronla görüşmen gerekecek."
Megumi bıkkınlıkla nefesini verdi.. "Yani her şekilde yol buraya varıyordu..."
"Sanırım," Uraume gülerek büyük bir odanın önünde durduğunda Megumi'ye baktı. "Ve korkmana gerek yok, patron çok sevgi dolu, anlayışlı ve tamamen iyi niyetlidir."
Megumi'nin buraya gelmeden önce duydukları bunların tamamen tersi olmasına rağmen gülmeyi başardı."Korkmuyordum ama teşekkürler."
Ve odaya girdiğinde biraz korktu.
Biraz.
Gerçi kim masanın üzerinde kavanoza hapsolan kesilmiş bir kafa görseydi korkmazdı ki?
Cesedin morarmış dudakları hafifçe aralıklı ve göz bebekleri neredeyse görünmezdi. Suyun içinde oldukça mide bulandırıcı görünüyordu. Megumi odadan çıkıp her hangi bir köşeye kusma hayali kurmaya başladı."Sonunda gelmeye karar vermişsin." Megumi odanın merkezinden gelen sesin sahibine kısa bir bakış attığında Yuuji'nin ikizi olmasına rağmen ondan ne kadar farklı olduğunu hissetti.
Vücudunun neredeyse görünen her yerinde uyumlu duran dövmelerini inceledi, onu daha korkunç gösteren siyah tırnakları ve sırıtmasından bahsetmek bile istemiyordu."Anlamadım?" Megumi tereddütsüz yanıtladı. Bu Sukuna'nın hoşuna gitmiş gibi sırıtması daha da büyüdüğünde; Uraume odanın girişinde beklemeye devam ediyordu.
"Aşağıda o kadar uzun süre bekledin ki senin bir heykel olduğunu sandık, Uraume aşağıya inmeseydi orada bir saat daha bekleyeceğine iddaya girerdim."
Sukuna koltuğuna rahatça yayılmış, sol elindeki kalemi çeviriyordu. Megumi bu sözlerin ardından utanabilirdi ancak tek düşündüğü onun gevşek biri olduğuydu. Aynı zamanda bu piçin sadece bir kişiyi öldürmek için bütün şehri katledebilecek türde bir herif olduğunu fark etti.
"Burada çalışmak istiyor," Uraume ortamın gergin havasını böylelikle kontrol altında tutmayı başardı.
"Tabii," Sukuna gülerek elindeki kalemi bıraktı ve ayağa kalkı. Megumi o sırada zemini izlemekle meşguldü çünkü göz teması kuramıyordu.
Masanın üzerinde eğilirken yüzündeki sırıtma korkunç derecede büyüdü ve Megumi'nin odaya girdiğinden beri bakmamak için uğraştığı kavanozu tek parmağı ile yere itti.
Hayır, hayır, hayır-
Etrafa yayılan cam parçaları ve su, kan karışımı sıvı zemini ıslatırken parçalanan kafatası- Megumi gözlerini pencereye çevirdi.
Kesinlikle bu manzaraya bakmak istemiyordu."Temizlikle başlayabilirsin."
Duyduğu sözler yüzünden Megumi neredeyse küfredecekti.
Açıkçası Ryomen'in gerçek bir şeytan olduğunu inkar edemezdi.bilin bakalim hangi salak o kadar uzun suredir bolum yazmadigi icin yazim tarzini unutup bolumleri duzenlemek zorunda kaldi😔
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nakakapagpabagabag
Fanfictionsilahlı çatışmanın ortasında, restoranın ortasında, diyorlar ki "ellerin havada gel" beni asla yakalayamayacaklar [sukufushi] [jujutsu kaisen//modern au]